Siz hiç düşmanınızın kafa sesini ensenizde taşıyabileceğinizi düşündünüz mü? Ya da, en modern toplumların korkuları ile en ilkel kabilelerin korkuları arasındaki zıtlığı, kötülükle iyiliğin arasındaki ince çizginin neredeyse yok olma noktasına kadar inceldiğini hissetiniz mi?Elinizde tuttuğunuz bu kitap, modern kentler ile bir ormanın derinlerinde keşfedilmemiş toplumlar arasındaki benzerlikleri, iletişim dilinin geliştiğini mi, yoksa gerilediğini mi çarpıcı örneklerle ele alıyor. Mağara, diyor mesela, gökdelenlerden daha korkutucu olabilir mi? Bir dağcı ile mağaracının korkularından yola çıkarak, post-modern kıyametlere yaklaşmayı, yıkımları hikmet ve ibret merceğiyle ele almayı deniyor. Van Gölü Canavarı’nın nasıl bir korku metaforuna dönüştürüldüğünü başka türetilmiş canavarlar ile paralel kurgulayarak indiriyor sayfalara. Bütün bu betimlenmiş tabloları, güncel argümanlar ile örneklerken, felsefe, inanç, sanat gibi alanlara ihtiyaç nispetinde yaklaşıp ödünç alıyor. Yıkıldı Büyük Babil / Barbarları Beklerken, modern topluma entellektül bir perspektif ile bakmayı denerken kavramlar ve insanları odağına alıyor. Bunu yaparken bilimin ağdalı üslubundan şiddetle kaçıyor elbette. Yazar, anlatım tekniği ve üslubuyla da şaşırtıyor bu kitapta. Korkuyu, umudu, mutluluğu, huzuru ve daha pek çok kavramı üzerinde tekrar düşünmek üzere masaya yatırıyor. Kendi çapında küçük neticelere de ulaşıyor son tahlilde. "Melek, gür bir sesle şöyle bağırdı: ‘Yıkıldı! Büyük Babil yıkıldı! Şimdi cinlerin barınağı, her türlü kötü ruhun uğrağı, her türlü murdar ve iğrenç kuşun sığınağı oldu.’..."
Siz hiç düşmanınızın kafa sesini ensenizde taşıyabileceğinizi düşündünüz mü? Ya da, en modern toplumların korkuları ile en ilkel kabilelerin korkuları arasındaki zıtlığı, kötülükle iyiliğin arasındaki ince çizginin neredeyse yok olma noktasına kadar inceldiğini hissetiniz mi?Elinizde tuttuğunuz bu kitap, modern kentler ile bir ormanın derinlerinde keşfedilmemiş toplumlar arasındaki benzerlikleri, iletişim dilinin geliştiğini mi, yoksa gerilediğini mi çarpıcı örneklerle ele alıyor. Mağara, diyor mesela, gökdelenlerden daha korkutucu olabilir mi? Bir dağcı ile mağaracının korkularından yola çıkarak, post-modern kıyametlere yaklaşmayı, yıkımları hikmet ve ibret merceğiyle ele almayı deniyor. Van Gölü Canavarı’nın nasıl bir korku metaforuna dönüştürüldüğünü başka türetilmiş canavarlar ile paralel kurgulayarak indiriyor sayfalara. Bütün bu betimlenmiş tabloları, güncel argümanlar ile örneklerken, felsefe, inanç, sanat gibi alanlara ihtiyaç nispetinde yaklaşıp ödünç alıyor. Yıkıldı Büyük Babil / Barbarları Beklerken, modern topluma entellektül bir perspektif ile bakmayı denerken kavramlar ve insanları odağına alıyor. Bunu yaparken bilimin ağdalı üslubundan şiddetle kaçıyor elbette. Yazar, anlatım tekniği ve üslubuyla da şaşırtıyor bu kitapta. Korkuyu, umudu, mutluluğu, huzuru ve daha pek çok kavramı üzerinde tekrar düşünmek üzere masaya yatırıyor. Kendi çapında küçük neticelere de ulaşıyor son tahlilde. "Melek, gür bir sesle şöyle bağırdı: ‘Yıkıldı! Büyük Babil yıkıldı! Şimdi cinlerin barınağı, her türlü kötü ruhun uğrağı, her türlü murdar ve iğrenç kuşun sığınağı oldu.’..."
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 6,78 | 6,78 |