Yargı Yetisinin Eleştirisi (Karton Kapak)

Stok Kodu:
9789753970969
Boyut:
13x22
Sayfa Sayısı:
280
Baskı:
3
Basım Tarihi:
2016-01
Çeviren:
Aziz Yardımlı
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
1. Hm. Kağıt
Kategori:
%30 indirimli
420,00TL
294,00TL
Taksitli fiyat: 1 x 294,00TL
Tedarikçi Stoğu 7 Adet
9789753970969
765289
Yargı Yetisinin Eleştirisi (Karton Kapak)
Yargı Yetisinin Eleştirisi (Karton Kapak)
294.00

Arı Usun Eleştirisi (1781) ve Kılgısal Usun Eleştirisi (1788) tarafından öncelenen Yargı Yetisinin Eleştirisi (1790) Kant’ın insan bilgisinin sınırlarını çizmekle ilgilenen eleştiri projesinin son çalışmasıdır. Kant’ın “eleştirileri” her durumda bilgiyi eleştirdikleri için kendileri bilgisiz, kuşkulu eleştirilerdir. Gerçekte, eleştiriler yalnızca arı usun, kılgısal usun ve yargısal usun Kant’ın kendi kişisel usu ile bir karşılaştırmasıdır, usun us yoluyla eleştirisi, saltık bir karşılaştırma değildir. “Kuşku” Kant’ta insanı bilgisizlikten bilgiye götüren olumlu bir olumsuzlama değil, ama hiçlikten hiçliğe, bilgisizlikten yalnızca bilgisizliğin doğrulanmasına götüren ruhbilimsel bir tutumdur. Kant’ın kuşkusu pekinlik ile berkitilmiş bir kuşku, paradoksal bir kuşkudur. Kant “eleştirisinin” bir kişisel yeğleme sorunu olduğunu bir kez bile olsun ayrımsamış görünmez.

Kant estetiği olduğu gibi teleolojiyi de bir “yargı” sorunu olarak alır ve böyle yargılara birer “köprü” karakterini vererek onlar aracılığıyla duyulurüstü ve duyulur bölgeler arasındaki uçurumu kapatmayı amaçlar. Böyle “transzendental amaç” doğallıkla eşit ölçüde “transzendental” çabalar yoluyla gerçekleştirilebilir. Birinci eleştiri bilme yetisinin kendisini bilme problemini ele almış ve bunu bilmeden önce bilmenin nasıl olanaklı olduğunu göstererek yapmıştır. İkinci eleştiri insanın bilgisiz bir istencinin ve bilgisiz bir ahlakının olduğunu, etik yaşamın ancak sonsuzluk içinde erişilebilecek boş bir beklenti olması gerektiğini saptamıştır. Birinci eleştiri usun diyalektiğinden kaçmış, bilgiyi sıkı sıkıya öznenin içerisine yerleştirmiş, özneyi nesnel dünyaya karşı bilgi geçirmeyecek bir yolda yalıtmıştır. Ve Hume’un görgücü eleştirisinden kurtarıldığı söylenen doğa bilimleri bile gerçekte öznenin nesnel dünya ile hiçbir ilgisi olmayan kuruntularına indirgenmiştir. İkinci eleştiri kılgısal usu ya da istenci eşit ölçüde bilgisiz ve kuşkulu bir yeti olarak almış, ve duyulurüstü kendinde-şey ile ilişkisi olmayan apayrı bir türden ikinci bir duyulurüstü dünyada öznel özgür nedenselliğin olanağını ileri sürmüştür. Sonuçta, birinci alanın Doğanın ötesine geçemeyen aşkınsal zorunluğu ikinci alanın Doğanın ötesine geçebilen aşkınsal özgürlüğü ile karşı karşıya kalmıştır. Bu bütünüyle grotesk alanların birbiri ile ilişkilendirilmesi gibi bütünüyle grotesk problem üçüncü eleştirinin görevi yapılmıştır. “Yargı yetisi kendi içinden doğa şeyinin bilinemez duyulurüstü ile bağıntısının bir ilkesini çıkarabilir.” Bu köprü projesinin saptanmasında yatan güçlük de tıpkı işin yerine getirilmesinde yatan güçlük gibi yalnızca ve yalnızca Kant’ın aşkınsal entellektüel yetilerinin başa çıkabileceği bir türdendir. Bu enteresan köprüyü kurma görevi estetik yargıya ve teleolojik yargıya düşer.

Schiller kafasını ve ruhunu bu tuhaflığa uyarlayabilmek için on yılını harcadığını, ve sonra normale dönebilmek için ikinci bir yıl on yılını daha harcamak zorunda kaldığını söyler. Kantçılık ülkesinde Schiller kadar talihli ve yetenekli çok az insan vardır.

Arı Usun Eleştirisi (1781) ve Kılgısal Usun Eleştirisi (1788) tarafından öncelenen Yargı Yetisinin Eleştirisi (1790) Kant’ın insan bilgisinin sınırlarını çizmekle ilgilenen eleştiri projesinin son çalışmasıdır. Kant’ın “eleştirileri” her durumda bilgiyi eleştirdikleri için kendileri bilgisiz, kuşkulu eleştirilerdir. Gerçekte, eleştiriler yalnızca arı usun, kılgısal usun ve yargısal usun Kant’ın kendi kişisel usu ile bir karşılaştırmasıdır, usun us yoluyla eleştirisi, saltık bir karşılaştırma değildir. “Kuşku” Kant’ta insanı bilgisizlikten bilgiye götüren olumlu bir olumsuzlama değil, ama hiçlikten hiçliğe, bilgisizlikten yalnızca bilgisizliğin doğrulanmasına götüren ruhbilimsel bir tutumdur. Kant’ın kuşkusu pekinlik ile berkitilmiş bir kuşku, paradoksal bir kuşkudur. Kant “eleştirisinin” bir kişisel yeğleme sorunu olduğunu bir kez bile olsun ayrımsamış görünmez.

Kant estetiği olduğu gibi teleolojiyi de bir “yargı” sorunu olarak alır ve böyle yargılara birer “köprü” karakterini vererek onlar aracılığıyla duyulurüstü ve duyulur bölgeler arasındaki uçurumu kapatmayı amaçlar. Böyle “transzendental amaç” doğallıkla eşit ölçüde “transzendental” çabalar yoluyla gerçekleştirilebilir. Birinci eleştiri bilme yetisinin kendisini bilme problemini ele almış ve bunu bilmeden önce bilmenin nasıl olanaklı olduğunu göstererek yapmıştır. İkinci eleştiri insanın bilgisiz bir istencinin ve bilgisiz bir ahlakının olduğunu, etik yaşamın ancak sonsuzluk içinde erişilebilecek boş bir beklenti olması gerektiğini saptamıştır. Birinci eleştiri usun diyalektiğinden kaçmış, bilgiyi sıkı sıkıya öznenin içerisine yerleştirmiş, özneyi nesnel dünyaya karşı bilgi geçirmeyecek bir yolda yalıtmıştır. Ve Hume’un görgücü eleştirisinden kurtarıldığı söylenen doğa bilimleri bile gerçekte öznenin nesnel dünya ile hiçbir ilgisi olmayan kuruntularına indirgenmiştir. İkinci eleştiri kılgısal usu ya da istenci eşit ölçüde bilgisiz ve kuşkulu bir yeti olarak almış, ve duyulurüstü kendinde-şey ile ilişkisi olmayan apayrı bir türden ikinci bir duyulurüstü dünyada öznel özgür nedenselliğin olanağını ileri sürmüştür. Sonuçta, birinci alanın Doğanın ötesine geçemeyen aşkınsal zorunluğu ikinci alanın Doğanın ötesine geçebilen aşkınsal özgürlüğü ile karşı karşıya kalmıştır. Bu bütünüyle grotesk alanların birbiri ile ilişkilendirilmesi gibi bütünüyle grotesk problem üçüncü eleştirinin görevi yapılmıştır. “Yargı yetisi kendi içinden doğa şeyinin bilinemez duyulurüstü ile bağıntısının bir ilkesini çıkarabilir.” Bu köprü projesinin saptanmasında yatan güçlük de tıpkı işin yerine getirilmesinde yatan güçlük gibi yalnızca ve yalnızca Kant’ın aşkınsal entellektüel yetilerinin başa çıkabileceği bir türdendir. Bu enteresan köprüyü kurma görevi estetik yargıya ve teleolojik yargıya düşer.

Schiller kafasını ve ruhunu bu tuhaflığa uyarlayabilmek için on yılını harcadığını, ve sonra normale dönebilmek için ikinci bir yıl on yılını daha harcamak zorunda kaldığını söyler. Kantçılık ülkesinde Schiller kadar talihli ve yetenekli çok az insan vardır.

Tüm kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 294,00    294,00   
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat