Yakın tarihimizin en çok tartışılan ismi Enver Paşa...
Onu kısaca tanımlamak gerekirse:
Namusluydu, korkusuzdu, büyük bir yurtseverdi ve aşıktı, hem de deli gibi.
Uçurumun kenarına gelmiş ülkesi için yaptığı şeyler çok eleştirildi, tartışıldı.
Belki çevresindekilerin dediklerini dinleseydi yüz bine yakın askerin ölmesi engellenebilirdi...
Dinlemedi, çünkü kendinden başkasına inanmıyordu...
Gönlünde tek aşk vardı, tek tutkusu, eşi Naciye Sultan...
Ama ülke ve dünya öyle karanlık ve karmaşık bir durumdaydı ki bu aşkı doyasıya yaşayamadı, biraz mektuplarda, birazgidip gelen mesajlarda...
Şu mektup ne güzel anlatıyor Enver Paşa'nın büyük aşkını:
“Naciye...
Sen Allah mısın ki, bu kadar anında imdadıma geliyor, yine kulunu ihya ediyorsun! Lütûfnâmene cevap vermemek değil, bugünkü halimle yazacağım yazılar sizi müteessir edecek diye kasdi yazmamaya cebr-i nefs ettim. Fakat bununla da bütün gün azab içindeyim.
Sultanım, gönlüm o kadar dolgun, teessürüm o kadar ziyade ki, yanımda bir yabancı olmasa gözyaşlarımı tutamayacağım. Size darılmak mı hayır; fakat gecikmenin sebebini anlayana kadar kalbim daima mahzun ve mağmum kalacaktır. Kim bilir belki de yarın akşam sizi görünce her şeyi unuturum. Ruhum kulunu affettin mi?”
Yakın tarihimizin en çok tartışılan ismi Enver Paşa...
Onu kısaca tanımlamak gerekirse:
Namusluydu, korkusuzdu, büyük bir yurtseverdi ve aşıktı, hem de deli gibi.
Uçurumun kenarına gelmiş ülkesi için yaptığı şeyler çok eleştirildi, tartışıldı.
Belki çevresindekilerin dediklerini dinleseydi yüz bine yakın askerin ölmesi engellenebilirdi...
Dinlemedi, çünkü kendinden başkasına inanmıyordu...
Gönlünde tek aşk vardı, tek tutkusu, eşi Naciye Sultan...
Ama ülke ve dünya öyle karanlık ve karmaşık bir durumdaydı ki bu aşkı doyasıya yaşayamadı, biraz mektuplarda, birazgidip gelen mesajlarda...
Şu mektup ne güzel anlatıyor Enver Paşa'nın büyük aşkını:
“Naciye...
Sen Allah mısın ki, bu kadar anında imdadıma geliyor, yine kulunu ihya ediyorsun! Lütûfnâmene cevap vermemek değil, bugünkü halimle yazacağım yazılar sizi müteessir edecek diye kasdi yazmamaya cebr-i nefs ettim. Fakat bununla da bütün gün azab içindeyim.
Sultanım, gönlüm o kadar dolgun, teessürüm o kadar ziyade ki, yanımda bir yabancı olmasa gözyaşlarımı tutamayacağım. Size darılmak mı hayır; fakat gecikmenin sebebini anlayana kadar kalbim daima mahzun ve mağmum kalacaktır. Kim bilir belki de yarın akşam sizi görünce her şeyi unuturum. Ruhum kulunu affettin mi?”