“İlk ve son kez, elinde sopa olan bir adama karşı şansı olmadığını görmüştü. Bunu bir kez öğrenmişti ve hayatının geri kalanında asla unutmadı. O sopa bir şeyi açıklığa kavuşturmuştu. O sopayla, Buck ilkel kanunların hükmüne adım atmış ve bu girişi yarı yarıya atlatmıştı.”
Buck, Santa Clara Vadisi’nde yaşayan bir çiftlik köpeğidir. 1890’larda Klondike Altın Avı döneminde kızak köpeklerine duyulan ihtiyacı fırsat bilen biri tarafından çalınır ve satılır. Konfor içinde yaşadığı evinden ayrılıp bir kızak köpeğine dönüşme sürecinde Buck, atalarından devraldığı yabanlığı ve kendi vahşiliğini keşfetmeye başlar.
Jack London, Klondike Altın Avı’na Temmuz 1897’de katılmış, yaşadığı sağlık sorunları dinlenmesini gerektirince, ilk başarılı öykülerini yazacak zamanı da bu sayede bulmuştur. Yabanın Çağrısı, hem yazarın tanıklık ettiği bir dönemi tasvir etmesiyle hem de hikâyenin merkezine bir köpeği yerleştirmesiyle, oldukça özel bir hikâye.
“İlk ve son kez, elinde sopa olan bir adama karşı şansı olmadığını görmüştü. Bunu bir kez öğrenmişti ve hayatının geri kalanında asla unutmadı. O sopa bir şeyi açıklığa kavuşturmuştu. O sopayla, Buck ilkel kanunların hükmüne adım atmış ve bu girişi yarı yarıya atlatmıştı.”
Buck, Santa Clara Vadisi’nde yaşayan bir çiftlik köpeğidir. 1890’larda Klondike Altın Avı döneminde kızak köpeklerine duyulan ihtiyacı fırsat bilen biri tarafından çalınır ve satılır. Konfor içinde yaşadığı evinden ayrılıp bir kızak köpeğine dönüşme sürecinde Buck, atalarından devraldığı yabanlığı ve kendi vahşiliğini keşfetmeye başlar.
Jack London, Klondike Altın Avı’na Temmuz 1897’de katılmış, yaşadığı sağlık sorunları dinlenmesini gerektirince, ilk başarılı öykülerini yazacak zamanı da bu sayede bulmuştur. Yabanın Çağrısı, hem yazarın tanıklık ettiği bir dönemi tasvir etmesiyle hem de hikâyenin merkezine bir köpeği yerleştirmesiyle, oldukça özel bir hikâye.