Zaman, ömürler verip ömürler alıyor Latife. Akrep sırtımdan hançerliyor, yelkovan boynumu vuruyor. Geçmiş sırtımda, gelecek boynumda… Her yeni gün, doğan bir çocuk; her gece, taze bir ceset… Ölüm bize geceleri uğrar, sabahında yeniden doğarız. Sabahtan akşama kadar ölmek için yaşarız. Bizim uyumsuzluğumuz da işte tam olarak burada başlıyordu Latife. Ölmek için doğmak gibi, doğmak için de ölmemiz gerekiyordu. Bizi uyumsuz yapan ilk yasamız buydu. Herkes ölümden korkarken biz doğmaktan korkmalıydık çünkü yaşam -herkes gibi- bizim de başımıza gelmişti. “Doğmayı beceremedik, bari düzgün yaşayalım,” dedik, o da olmadı. Şekilsiz ve sancılı bir ölümün kollarında çırpınmam bundandır sevgili Latife.
Zaman, ömürler verip ömürler alıyor Latife. Akrep sırtımdan hançerliyor, yelkovan boynumu vuruyor. Geçmiş sırtımda, gelecek boynumda… Her yeni gün, doğan bir çocuk; her gece, taze bir ceset… Ölüm bize geceleri uğrar, sabahında yeniden doğarız. Sabahtan akşama kadar ölmek için yaşarız. Bizim uyumsuzluğumuz da işte tam olarak burada başlıyordu Latife. Ölmek için doğmak gibi, doğmak için de ölmemiz gerekiyordu. Bizi uyumsuz yapan ilk yasamız buydu. Herkes ölümden korkarken biz doğmaktan korkmalıydık çünkü yaşam -herkes gibi- bizim de başımıza gelmişti. “Doğmayı beceremedik, bari düzgün yaşayalım,” dedik, o da olmadı. Şekilsiz ve sancılı bir ölümün kollarında çırpınmam bundandır sevgili Latife.