“Yanık tarlalar seni demir yolu ile göz göze getiriyor şimdi, adımların mı hızlandı, neden raylara öyle uzak gözlerle bakıyorsun? Bak katarlar gelip geçiyor. Sosyalist Avrupa’nın trenleri baş belası, ama bu nostaljiye değmez mi? Hatırlamanın kavrulan kahve kokusuna benzer bir yanı var, bunu es geçebilir misin? Havada vagonların izi, biz buradan geçip gittik dostum. Şimdi artık başka bir memleketteyiz. Bu arada bulutlarınızı da biraz kararttık. Bir şimşek çaksın, yağmur yağsın, sular aklasın, bizim kararttığımız havanızı.”
Yerin ve göğün uçsuz bucaksız kıyılarından, köşelerinden insanlar. Asuriler, Ezidiler, Kürtler, Türkler… Giden şeyler sonra, ister dağa kaçan bir keçi, ister gecede yolunu şaşıran bir mermi. Kolay kolay kendi adreslerini bulamayan, öyle giden şeyler. Kabuğunu kırmış ölü bir kuş misali dilin ucuna toplanmış sözcükler. Bir ölüyü uğurlarken kendilerini dallarından atan yapraklar. Erdem Özgül sözcükleriyle bir tren yapıyor. Öykülerine binip gidiyoruz. Ağaçlar, sular, kuşlar, koyunlar, keçiler, yolunuzdan eksik olmuyor. Geyiklerle karşılaşıyoruz. Saman balyalarıyla. Başağı iri, buğdaylar biçilmişler. Toprak yolda kızlar bisiklet sürüyorlar. Zaman bizi yolda buluyor.
“Yanık tarlalar seni demir yolu ile göz göze getiriyor şimdi, adımların mı hızlandı, neden raylara öyle uzak gözlerle bakıyorsun? Bak katarlar gelip geçiyor. Sosyalist Avrupa’nın trenleri baş belası, ama bu nostaljiye değmez mi? Hatırlamanın kavrulan kahve kokusuna benzer bir yanı var, bunu es geçebilir misin? Havada vagonların izi, biz buradan geçip gittik dostum. Şimdi artık başka bir memleketteyiz. Bu arada bulutlarınızı da biraz kararttık. Bir şimşek çaksın, yağmur yağsın, sular aklasın, bizim kararttığımız havanızı.”
Yerin ve göğün uçsuz bucaksız kıyılarından, köşelerinden insanlar. Asuriler, Ezidiler, Kürtler, Türkler… Giden şeyler sonra, ister dağa kaçan bir keçi, ister gecede yolunu şaşıran bir mermi. Kolay kolay kendi adreslerini bulamayan, öyle giden şeyler. Kabuğunu kırmış ölü bir kuş misali dilin ucuna toplanmış sözcükler. Bir ölüyü uğurlarken kendilerini dallarından atan yapraklar. Erdem Özgül sözcükleriyle bir tren yapıyor. Öykülerine binip gidiyoruz. Ağaçlar, sular, kuşlar, koyunlar, keçiler, yolunuzdan eksik olmuyor. Geyiklerle karşılaşıyoruz. Saman balyalarıyla. Başağı iri, buğdaylar biçilmişler. Toprak yolda kızlar bisiklet sürüyorlar. Zaman bizi yolda buluyor.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 114,00 | 114,00 |