Türkiye’ye yönelik kuşatmanın, Türkiye üzerindeki karartmanın doruğa çıktığı bir dönem. Sadece siyasi ve iktisadi yapının değil, toplumsal, kültürel, manevi, ahlaki değerlerin de çöktüğü, çözüldüğü, çürüdüğü bir süreç bu. Topluma yön vermesi gereken kişi ve kurumlar büyük ölçüde susmuş ya da susturulmuş, teslim olmuş ya da yozlaşmış durumdalar. Bilginin kirletilip, yönlendirildiği, insanların kötü gidişe karşı duyarsızlaştırıldığı, tepkisizleştirildiği, en kötüsü de alıştırıldığı gözleniyor. Halkı uyarmaya, uyandırmaya çalışanlar ise genelde yalnız bırakılıyorlar. Gerçeklerle halk arasına kalın bir perde çekiliyor adeta. Kuşatma altındaki Türkiye’de psikolojik harbin,algı yönetiminin,siyasi,ekonomik,kültürel yönlendirmelerin, kısacası karanlık savaşın tüm unsurları kullanılıyor. Küreselleşme, Yeni Dünya Düzeni, Büyük Ortadoğu Projesi gibi cilalı lafları en çok edenler, ABD’nin Irak’ı işgali sonrasında 1 milyonu aşkın Iraklının öldüğünü dillendirmiyorlar. İnsan hakları, hukuk devleti, özgürlükler, sivil toplum, demokrasi, piyasa ekonomisi gibi sözcükleri dilinden düşürmeyenler, küreselleşmenin eşitsizlikleri derinleştirip, kökleştirdiğini söylemiyorlar. Zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olduğunu, çokuluslu şirketlerin kazancı katlanırken, açlıktan ölen bebeklerin sayısının da arttığını gündeme getirmiyorlar. Emperyalizm gerçeğini saklamaya çalışırken, bağımsızlıktan, aydınlanmadan, çağdaşlıktan, uygarlıktan, emekten yana olanları dinozorlukla, çağı yakalayamamakla, geri kafalılıkla, tutuculukla suçluyorlar. Elinizdeki bu çalışma, kuşatılan, karartılan Türkiye’de, karanlık savaş yöntemlerini saptamayı ve ona karşı verilen mücadeleye yardımcı olmaya çalışıyor.
Türkiye’ye yönelik kuşatmanın, Türkiye üzerindeki karartmanın doruğa çıktığı bir dönem. Sadece siyasi ve iktisadi yapının değil, toplumsal, kültürel, manevi, ahlaki değerlerin de çöktüğü, çözüldüğü, çürüdüğü bir süreç bu. Topluma yön vermesi gereken kişi ve kurumlar büyük ölçüde susmuş ya da susturulmuş, teslim olmuş ya da yozlaşmış durumdalar. Bilginin kirletilip, yönlendirildiği, insanların kötü gidişe karşı duyarsızlaştırıldığı, tepkisizleştirildiği, en kötüsü de alıştırıldığı gözleniyor. Halkı uyarmaya, uyandırmaya çalışanlar ise genelde yalnız bırakılıyorlar. Gerçeklerle halk arasına kalın bir perde çekiliyor adeta. Kuşatma altındaki Türkiye’de psikolojik harbin,algı yönetiminin,siyasi,ekonomik,kültürel yönlendirmelerin, kısacası karanlık savaşın tüm unsurları kullanılıyor. Küreselleşme, Yeni Dünya Düzeni, Büyük Ortadoğu Projesi gibi cilalı lafları en çok edenler, ABD’nin Irak’ı işgali sonrasında 1 milyonu aşkın Iraklının öldüğünü dillendirmiyorlar. İnsan hakları, hukuk devleti, özgürlükler, sivil toplum, demokrasi, piyasa ekonomisi gibi sözcükleri dilinden düşürmeyenler, küreselleşmenin eşitsizlikleri derinleştirip, kökleştirdiğini söylemiyorlar. Zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olduğunu, çokuluslu şirketlerin kazancı katlanırken, açlıktan ölen bebeklerin sayısının da arttığını gündeme getirmiyorlar. Emperyalizm gerçeğini saklamaya çalışırken, bağımsızlıktan, aydınlanmadan, çağdaşlıktan, uygarlıktan, emekten yana olanları dinozorlukla, çağı yakalayamamakla, geri kafalılıkla, tutuculukla suçluyorlar. Elinizdeki bu çalışma, kuşatılan, karartılan Türkiye’de, karanlık savaş yöntemlerini saptamayı ve ona karşı verilen mücadeleye yardımcı olmaya çalışıyor.