Toplum içerisinde görünür olma yolunda kör bireylerin karşısına birçok engel çıkmaktadır. Bu engellerden en büyüğü, geçmişten bugüne formundan çok fazla bir şey kaybetmeyen toplumsal algıdır. Toplumsal algıdaki önyargılar, kör bireylerin var olan yeteneklerinin görünürlüğünü engellemektedir. Toplum tarafından görme yeteneğine yüklenen aşırı anlam, kör bireylere karşı acıma duygusunu ön plana çıkartırken, sahip oldukları yeteneklerin ikinci plana itilmesine neden olmaktadır. Toplum bir taraftan kör bireylerin doğaüstü güçlere sahip oldukları, diğer taraftan ise çalışamayacakları yönünde tutarsız inanışlara sahiptir. Bu inanış, beraberinde kör bireylerin, mesleki eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri başta olmak üzere hiçbir sosyal politika uygulamasının konusu olamayacakları düşüncesini de beraberinde getirmektedir. Toplumun kör bireyler hakkındaki kafa karışıklığını ortadan kaldırmak için, üç ayaklı bir çözüm sistemi uygulamaya konulmalıdır: Sistemin birinci ayağında, kör bireyin psiko-sosyal durumunun güçlendirilmesi, ikinci ayağında toplumsal rehabilitasyonun tamamlanması, üçüncü ayağında ise mesleki eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri ile istihdamının sağlanması, yani ekonomik durumunun güçlendirilmesi yer almaktadır.
Ayrıca tarihsel süreç içerisinde, gerek toplumlar, gerekse dinler (İslam hariç) kör bireyleri, tehdit edici, yük ve aciz olarak kabul etmiştir. Bu algı, beraberinde yardım temelli bir hizmet anlayışının gelişmesine yol açmıştır. Özellikle mesleki eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerinin ilk ortaya çıktığı yer olan Batı ülkelerinde kör bireylerin oldukça hüzünlü bir tarihsel geçmişe sahip olduğu ve bu hüznün bugün de insancıl ölüm (ötanazi) maskesi altında devam ettiği görülmektedir.
“Kör olmaktan daha kötü olan tek şey, görebilip de görüşü olmamaktır.” -Helen Keller
“Ne eksik ne de fazla, körlük yalnızca bir karakteristiktir. Bundan daha özel daha tuhaf ya da daha kötü bir durum değildir.” -Kenneth Jernigan
Toplum içerisinde görünür olma yolunda kör bireylerin karşısına birçok engel çıkmaktadır. Bu engellerden en büyüğü, geçmişten bugüne formundan çok fazla bir şey kaybetmeyen toplumsal algıdır. Toplumsal algıdaki önyargılar, kör bireylerin var olan yeteneklerinin görünürlüğünü engellemektedir. Toplum tarafından görme yeteneğine yüklenen aşırı anlam, kör bireylere karşı acıma duygusunu ön plana çıkartırken, sahip oldukları yeteneklerin ikinci plana itilmesine neden olmaktadır. Toplum bir taraftan kör bireylerin doğaüstü güçlere sahip oldukları, diğer taraftan ise çalışamayacakları yönünde tutarsız inanışlara sahiptir. Bu inanış, beraberinde kör bireylerin, mesleki eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri başta olmak üzere hiçbir sosyal politika uygulamasının konusu olamayacakları düşüncesini de beraberinde getirmektedir. Toplumun kör bireyler hakkındaki kafa karışıklığını ortadan kaldırmak için, üç ayaklı bir çözüm sistemi uygulamaya konulmalıdır: Sistemin birinci ayağında, kör bireyin psiko-sosyal durumunun güçlendirilmesi, ikinci ayağında toplumsal rehabilitasyonun tamamlanması, üçüncü ayağında ise mesleki eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri ile istihdamının sağlanması, yani ekonomik durumunun güçlendirilmesi yer almaktadır.
Ayrıca tarihsel süreç içerisinde, gerek toplumlar, gerekse dinler (İslam hariç) kör bireyleri, tehdit edici, yük ve aciz olarak kabul etmiştir. Bu algı, beraberinde yardım temelli bir hizmet anlayışının gelişmesine yol açmıştır. Özellikle mesleki eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerinin ilk ortaya çıktığı yer olan Batı ülkelerinde kör bireylerin oldukça hüzünlü bir tarihsel geçmişe sahip olduğu ve bu hüznün bugün de insancıl ölüm (ötanazi) maskesi altında devam ettiği görülmektedir.
“Kör olmaktan daha kötü olan tek şey, görebilip de görüşü olmamaktır.” -Helen Keller
“Ne eksik ne de fazla, körlük yalnızca bir karakteristiktir. Bundan daha özel daha tuhaf ya da daha kötü bir durum değildir.” -Kenneth Jernigan
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 202,50 | 202,50 |