Çalışma iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm için “Bir Kanun Yolu Olarak Temyiz ve Temyizin Tarihî Gelişimi”, ikinci bölüm için “Temyiz Başvurusuna Konu Olabilecek Kararlar” başlıkları belirlenmiştir.
Çalışmanın birinci bölümü üç kısımdan ibarettir. Birinci kısımda, temyiz hakkında bir kanun yolu bakış açısıyla bilgi verilmektedir. Bu kapsamda “kanun yolu” kavramı etraflıca açıklanmakta, idari yargıda kanun yolu türlerine kısaca değinilmekte, kanun yollarının Türk ve yabancı öğretileri ışığında farklı tasniflere göre sınıflandırılması yapılmaktadır. Akabinde kanun yolunun amaçları hakkında genel bir bilgi sunulduktan sonra kanun yoluna başvurma hakkının sınırlandırılmasının meşruiyeti, uluslararası ve ulusal mevzuat hükümleri incelenerek öğretideki düşünceler ışığında anlatılmakta; Türk hukuk sisteminde, özellikle idari yargılama hukukunda kanun yoluna başvurma hakkının sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı, AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda açıklanmaktadır. Birinci kısmın son konusu kanun yoluna başvurma hakkının sınırlandırılmasının yöntemleridir. Bu doğrultuda kanun yolu sistemleri bazı Avrupa ülkelerindeki yasa maddeleri alıntılanarak anlatılmakta; sonrasında ise Türk idari yargılama hukukunda istinaf ve temyize başvurunun sınırlandırma ölçütleri sorgulanarak farklı bir kanun yolu sistemi önerilmektedir.
Birinci bölümün ikinci kısmında, idari yargılama hukukunda kanun yolları ve temyizin tarihi gelişimi anlatılmaktadır. Bu doğrultuda 6545 sayılı Kanun kabul edilene kadar temyize ilişkin kanuni düzenlemeler incelenmektedir. 6545 sayılı Kanun ve bu Kanun’dan sonra yapılan değişikliklere ilişkin hükümlerin çoğunluğu hâlen yürürlükte olduğundan bunlar üçüncü kısımda incelenmektedir.
Birinci bölümün üçüncü kısmında, 6545 sayılı Kanun ve bu Kanun’dan sonra yapılan değişiklikler doğrultusunda idari yargıda kanun yolları açıklanmaktadır. Bu kapsamda öncelikle 6545 sayılı Kanun ile getirilen hükümlerin amacı ve yürürlüğe giriş sürecindeki sorunlara değinilmektedir. Daha sonra muhtelif Kanunlar ve İYUK hükümlerine göre istinaf ve temyiz kanun yoluna başvurulamayan mahkeme kararları (verildiği anda kesin nitelikte olan hükümler) tespit edilerek bu düzenlemelerin Anayasa’ya uygunluğu Anayasa Mahkemesi kararları ışığında tartışılmaktadır. İstinaf ve temyiz kanun yoluna gidilemeyen kararların tespiti neticelenince artık istinafa tabi olan ve -özellikle- istinaf incelemesi üzerine temyize başvurulabilecek hükümler ortaya konmaktadır. Bu kapsamda bölge idare mahkemesinin istinafın “ön incelemesi” üzerine verdiği kararları ile “gönderme kararları”nın temyiz edilip edilemeyeceği, Danıştay içtihatları doğrultusunda belirlenmektedir. Üçüncü kısımda son olarak, 6545 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmaya başlamasıyla dikkat çeken temyiz yoluna kapalı bölge idare mahkemesi kararları arasındaki aykırılık ve uyuşmazlığın giderilmesi ile bölge idare mahkemesi kararlarının temyiz denetiminin sınırı konuları ele alınmaktadır. Bu çerçevede aykırılık ve uyuşmazlığın giderilmesi ve temyiz denetiminin sınırına ilişkin kanun değişiklikleri belirtilerek söz konusu düzenlemelerin doğurduğu hukuki sonuçlar ile uygulamadaki yansımaları değerlendirilmektedir.
Çalışmamızın ikinci bölümünde “temyiz başvurusuna konu olabilecek mahkeme kararları” anlatılmaktadır. İlgili plan dâhilinde öncelikle istinaf yoluna başvurulmadan temyiz edilebilecek mahkeme kararları incelenmektedir. Bu kapsamda ilk olarak Danıştayın ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği nihai kararlara değinilmektedir. Söz konusu kararların belirlenmesi amacıyla 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 24. maddesi ve başka kanunlarda yer alan hükümlere göre, Danıştayın ilk derece mahkemesi sıfatıyla görevli olduğu davalar tespit edilmektedir.
İstinaf yoluna başvurulmadan temyiz edilebilecek diğer kararlar, özel yargılama usullerine tabi uyuşmazlıklarda verilen nihai kararlardır. Bu doğrultuda İYUK m.20/A’nın birinci fıkrasında düzenlenen “ivedi yargılama usulü”ne tabi uyuşmazlıklar Danıştay uygulaması ve öğretideki tartışmalar doğrultusunda tek tek incelenmektedir. Daha sonra ise İYUK m.20/B uyarınca “merkezî ve ortak sınavlara ilişkin yargılama usulü”ne tabi uyuşmazlıkların kapsamı yine Danıştay içtihatları ve öğretideki farklı görüşler çerçevesinde anlatılmaktadır.
İkinci bölümün son kısmında, istinaf incelemesi yapıldıktan sonra temyiz başvurusu yapılabilecek kararlar anlatılmaktadır. Bu doğrultuda İYUK m.46’da on dört bent hâlinde temyize tabi olacağı öngörülen bölge idare mahkemesi kararları; Danıştay içtihatları ve ilgili tartışmalar dile getirilerek izah edilmektedir.
Önemle belirtmek gerekir ki bu çalışma, karşılaştırmalı hukuka yönelik bir inceleme değildir. Ancak Türk idari yargısında karşılaşılan sorunlara alternatif çözüm üretebilmek amacıyla bazı Avrupa ülkelerindeki düzenlemeler hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca temyiz başvurusu usulü ve bu başvuru üzerine verilebilecek kararlar çalışmamızın kapsamı dışındadır.
Çalışma iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm için “Bir Kanun Yolu Olarak Temyiz ve Temyizin Tarihî Gelişimi”, ikinci bölüm için “Temyiz Başvurusuna Konu Olabilecek Kararlar” başlıkları belirlenmiştir.
Çalışmanın birinci bölümü üç kısımdan ibarettir. Birinci kısımda, temyiz hakkında bir kanun yolu bakış açısıyla bilgi verilmektedir. Bu kapsamda “kanun yolu” kavramı etraflıca açıklanmakta, idari yargıda kanun yolu türlerine kısaca değinilmekte, kanun yollarının Türk ve yabancı öğretileri ışığında farklı tasniflere göre sınıflandırılması yapılmaktadır. Akabinde kanun yolunun amaçları hakkında genel bir bilgi sunulduktan sonra kanun yoluna başvurma hakkının sınırlandırılmasının meşruiyeti, uluslararası ve ulusal mevzuat hükümleri incelenerek öğretideki düşünceler ışığında anlatılmakta; Türk hukuk sisteminde, özellikle idari yargılama hukukunda kanun yoluna başvurma hakkının sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı, AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda açıklanmaktadır. Birinci kısmın son konusu kanun yoluna başvurma hakkının sınırlandırılmasının yöntemleridir. Bu doğrultuda kanun yolu sistemleri bazı Avrupa ülkelerindeki yasa maddeleri alıntılanarak anlatılmakta; sonrasında ise Türk idari yargılama hukukunda istinaf ve temyize başvurunun sınırlandırma ölçütleri sorgulanarak farklı bir kanun yolu sistemi önerilmektedir.
Birinci bölümün ikinci kısmında, idari yargılama hukukunda kanun yolları ve temyizin tarihi gelişimi anlatılmaktadır. Bu doğrultuda 6545 sayılı Kanun kabul edilene kadar temyize ilişkin kanuni düzenlemeler incelenmektedir. 6545 sayılı Kanun ve bu Kanun’dan sonra yapılan değişikliklere ilişkin hükümlerin çoğunluğu hâlen yürürlükte olduğundan bunlar üçüncü kısımda incelenmektedir.
Birinci bölümün üçüncü kısmında, 6545 sayılı Kanun ve bu Kanun’dan sonra yapılan değişiklikler doğrultusunda idari yargıda kanun yolları açıklanmaktadır. Bu kapsamda öncelikle 6545 sayılı Kanun ile getirilen hükümlerin amacı ve yürürlüğe giriş sürecindeki sorunlara değinilmektedir. Daha sonra muhtelif Kanunlar ve İYUK hükümlerine göre istinaf ve temyiz kanun yoluna başvurulamayan mahkeme kararları (verildiği anda kesin nitelikte olan hükümler) tespit edilerek bu düzenlemelerin Anayasa’ya uygunluğu Anayasa Mahkemesi kararları ışığında tartışılmaktadır. İstinaf ve temyiz kanun yoluna gidilemeyen kararların tespiti neticelenince artık istinafa tabi olan ve -özellikle- istinaf incelemesi üzerine temyize başvurulabilecek hükümler ortaya konmaktadır. Bu kapsamda bölge idare mahkemesinin istinafın “ön incelemesi” üzerine verdiği kararları ile “gönderme kararları”nın temyiz edilip edilemeyeceği, Danıştay içtihatları doğrultusunda belirlenmektedir. Üçüncü kısımda son olarak, 6545 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmaya başlamasıyla dikkat çeken temyiz yoluna kapalı bölge idare mahkemesi kararları arasındaki aykırılık ve uyuşmazlığın giderilmesi ile bölge idare mahkemesi kararlarının temyiz denetiminin sınırı konuları ele alınmaktadır. Bu çerçevede aykırılık ve uyuşmazlığın giderilmesi ve temyiz denetiminin sınırına ilişkin kanun değişiklikleri belirtilerek söz konusu düzenlemelerin doğurduğu hukuki sonuçlar ile uygulamadaki yansımaları değerlendirilmektedir.
Çalışmamızın ikinci bölümünde “temyiz başvurusuna konu olabilecek mahkeme kararları” anlatılmaktadır. İlgili plan dâhilinde öncelikle istinaf yoluna başvurulmadan temyiz edilebilecek mahkeme kararları incelenmektedir. Bu kapsamda ilk olarak Danıştayın ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği nihai kararlara değinilmektedir. Söz konusu kararların belirlenmesi amacıyla 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 24. maddesi ve başka kanunlarda yer alan hükümlere göre, Danıştayın ilk derece mahkemesi sıfatıyla görevli olduğu davalar tespit edilmektedir.
İstinaf yoluna başvurulmadan temyiz edilebilecek diğer kararlar, özel yargılama usullerine tabi uyuşmazlıklarda verilen nihai kararlardır. Bu doğrultuda İYUK m.20/A’nın birinci fıkrasında düzenlenen “ivedi yargılama usulü”ne tabi uyuşmazlıklar Danıştay uygulaması ve öğretideki tartışmalar doğrultusunda tek tek incelenmektedir. Daha sonra ise İYUK m.20/B uyarınca “merkezî ve ortak sınavlara ilişkin yargılama usulü”ne tabi uyuşmazlıkların kapsamı yine Danıştay içtihatları ve öğretideki farklı görüşler çerçevesinde anlatılmaktadır.
İkinci bölümün son kısmında, istinaf incelemesi yapıldıktan sonra temyiz başvurusu yapılabilecek kararlar anlatılmaktadır. Bu doğrultuda İYUK m.46’da on dört bent hâlinde temyize tabi olacağı öngörülen bölge idare mahkemesi kararları; Danıştay içtihatları ve ilgili tartışmalar dile getirilerek izah edilmektedir.
Önemle belirtmek gerekir ki bu çalışma, karşılaştırmalı hukuka yönelik bir inceleme değildir. Ancak Türk idari yargısında karşılaşılan sorunlara alternatif çözüm üretebilmek amacıyla bazı Avrupa ülkelerindeki düzenlemeler hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca temyiz başvurusu usulü ve bu başvuru üzerine verilebilecek kararlar çalışmamızın kapsamı dışındadır.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 396,00 | 396,00 |