Sevgili Türk Edebiyatı okurları,
Dergimiz, ilgi çeken ve kültür dünyamızda yeni meşaleler yakan dosya çalışmalarına devam ediyor. Bu ayki sayımızı 2023 yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilen Şuşa’ya ayırdık. Dosyamızda yer alan yazılara geçmeden evvel sizinle paylaşmak istediğimiz, Türk edebiyatının Türk dünyasında tanıtımı ile ilgili güzel haberlerimiz var. Azerbaycan Yazarlar Birliği ve Gobustan dergisiyle yaptığımız iş birliği anlaşmaları neticesinde, Gobustan dergisinin 2024 yılındaki ilk sayısı, dergimizin rehberliğinde “Türk edebiyatı” özel sayısı olarak yayımlanacak. Dergimizin hem Azerbaycan Yazarlar Birliği hem de Gobustan dergisiyle ortak çalışmaları bundan sonra devam edecek. Türk edebiyatını tüm kardeş ülkelerde tanıtmak için gayret göstereceğiz. Bu konudaki çabaları için Azerbaycan Yazarlar Birliği başkanı Anar’a ve Gobustan dergisi genel yayın yönetmeni Pervin Nuraliyeva’ya hassaten teşekkür ediyoruz.
Dosyamıza dönecek olursak bu sayıda, Şuşa şehrinin kuruluşundan mimari eserlerine, musikişinaslarından edebiyat meclislerine kadar şehrin kültürünü gözler önüne seren birçok yazı bulunuyor. Dosyamızın ilk yazısı Prof. Dr. Okan Yeşilot’a ait. Yeşilot, makalesinde önce Karabağ Hanlığı’nın tarihçesine ve Şuşa şehrinin kuruluşuna değiniyor. Ardından Türkiye ve Azerbaycan’ın imzaladığı Şuşa Beyannamesi ile iki kardeş ülkeyi gelecekte nelerin beklediğine dair tespitlerde bulunuyor. İkinci yazıda ise Azerbaycan edebiyatının usta kalemi, Anar bizleri selamlıyor. Anar, Karabağ’a ait anılarını derlediği bu yazıda, Şuşa’nın tabiatına ve insanlarına dair hayli geniş bir portre çiziyor. Eminim ki Anar’ın zarif üslubu ve anlattığı hikâyelerin tadı hafızanızda yer edinecek. Faik Alekberli ise han soyundan gelen şair Natevan’ın edebî kimliğine eğiliyor. Natevan, Şuşa’da düzenlediği edebî sohbet meclisleriyle aslında Şuşa’nın kültür tarihinde önemli bir konumda bulunuyor. Bu meclisler günümüzde de çeşitli etkinliklerle yaşatılmaya devam ediliyor. Alekberli, ayrıca Natevan’ın beşerî aşktan ilahi aşka nasıl kapı araladığını şairin beyitlerinden örneklerle açıklıyor. Abdullah Gündoğdu hem Azerbaycan’ın hem de Türkiye’nin tarihinde önemli bir rol oynayan Ahmet Ağaoğlu’nun biyografisine değiniyor. Gündoğdu, özellikle Ağaoğlu’nun Osmanlı kamuoyunda Türk milliyetçiliğinin yayılması için gösterdiği çabayı anlatıyor. Ayrıca Ağaoğlu’nun Yusuf Akçura ile olan dava arkadaşlığına da değinmeden geçmiyor. Dilgam Ahmed ise İstanbul’daki ilk Azerbaycan büyükelçisi olan Yusuf Vezir Çemenzeminli’yi anlatıyor. Çemenzeminli’nin İstanbul’da Halide Edib gibi aydınlar tarafından nasıl sevinçle karşılandığını ve gazetelere verdiği demeçleri okuyacaksınız. Vural Yıldırım, büyük musikişinas Üzeyir Hacıbeyli’nin Azerbaycan müziğine yaptığı katkıyı anlatıyor. Hacıbeyli’nin kadim eserlerimizi klasik müzikle harmanlayarak yeniden sahnelemesi hayli dikkatinizi çekecek. Aleyna Malkoç ise Reşid Behbudov’un o bülbül sesini okurlarımıza anlatıyor. Sevda Nalan Gül, Azerbaycan’ın klasik müzik dehası Kara Karayev’in musiki macerasına bizleri de konuk ediyor. Gül, yazısında Kara Karayev’in hocası Üzeyir Hacıbeyli ile olan anılarına da değiniyor. Veysel Özbey ise bize Şuşa’nın tarihî mirası olan mimari yadigârlarını anlatıyor. Hanlık Sarayı’ndan Gövher Ağa Camisi’ne kadar pek çok tarihî yapının hikâyesine değiniyor. Pervin Nuraliyeva ise denemesiyle Şuşa’nın kültür tarihine bir ışık tutuyor. Günel Anarkızı, Karabağ’ın ağzından babasına yani Azerbaycan’a yazdığı mektubuyla yüreğinizde bir hüzün bırakıyor.
Dosyamızda yer alan Molla Penah Vâkıf, Samed Vurgun, Resul Rıza, Reşad Mecid, Ramiz Kusarçaylı ve Sabir Rüstemhanlı’nın şiirleri bizlere Azerbaycan şiirinin kudretini gösterirken Kenan Çarboğa’nın mısraları ise Karabağ’ın azadlığını terennüm ediyor.
Nuray Alper ise günlerdir soykırımın devam ettiği, şiddetin dinmediği Gazze ile ilgili bir okumasını bizlerle paylaşıyor. Nurullah Çetin ise doğumunun 150. yılında Mehmet Âkif’in saltanat, meşrutiyet ve cumhuriyet hakkındaki fikirlerini ele alıyor. Bahtiyar Ermiş ise Mehmet Âkif’in ve eserlerinin bizler için ne ifade ettiğini dile getiriyor.
Dosya konumuzun hayli geniş hacmi nedeniyle bu ayki ajanda ve kitaplık bölümümüzü önümüzdeki sayıda okuyacaksınız. Herkese keyifli okumalar dileriz…
İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni
Sevgili Türk Edebiyatı okurları,
Dergimiz, ilgi çeken ve kültür dünyamızda yeni meşaleler yakan dosya çalışmalarına devam ediyor. Bu ayki sayımızı 2023 yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilen Şuşa’ya ayırdık. Dosyamızda yer alan yazılara geçmeden evvel sizinle paylaşmak istediğimiz, Türk edebiyatının Türk dünyasında tanıtımı ile ilgili güzel haberlerimiz var. Azerbaycan Yazarlar Birliği ve Gobustan dergisiyle yaptığımız iş birliği anlaşmaları neticesinde, Gobustan dergisinin 2024 yılındaki ilk sayısı, dergimizin rehberliğinde “Türk edebiyatı” özel sayısı olarak yayımlanacak. Dergimizin hem Azerbaycan Yazarlar Birliği hem de Gobustan dergisiyle ortak çalışmaları bundan sonra devam edecek. Türk edebiyatını tüm kardeş ülkelerde tanıtmak için gayret göstereceğiz. Bu konudaki çabaları için Azerbaycan Yazarlar Birliği başkanı Anar’a ve Gobustan dergisi genel yayın yönetmeni Pervin Nuraliyeva’ya hassaten teşekkür ediyoruz.
Dosyamıza dönecek olursak bu sayıda, Şuşa şehrinin kuruluşundan mimari eserlerine, musikişinaslarından edebiyat meclislerine kadar şehrin kültürünü gözler önüne seren birçok yazı bulunuyor. Dosyamızın ilk yazısı Prof. Dr. Okan Yeşilot’a ait. Yeşilot, makalesinde önce Karabağ Hanlığı’nın tarihçesine ve Şuşa şehrinin kuruluşuna değiniyor. Ardından Türkiye ve Azerbaycan’ın imzaladığı Şuşa Beyannamesi ile iki kardeş ülkeyi gelecekte nelerin beklediğine dair tespitlerde bulunuyor. İkinci yazıda ise Azerbaycan edebiyatının usta kalemi, Anar bizleri selamlıyor. Anar, Karabağ’a ait anılarını derlediği bu yazıda, Şuşa’nın tabiatına ve insanlarına dair hayli geniş bir portre çiziyor. Eminim ki Anar’ın zarif üslubu ve anlattığı hikâyelerin tadı hafızanızda yer edinecek. Faik Alekberli ise han soyundan gelen şair Natevan’ın edebî kimliğine eğiliyor. Natevan, Şuşa’da düzenlediği edebî sohbet meclisleriyle aslında Şuşa’nın kültür tarihinde önemli bir konumda bulunuyor. Bu meclisler günümüzde de çeşitli etkinliklerle yaşatılmaya devam ediliyor. Alekberli, ayrıca Natevan’ın beşerî aşktan ilahi aşka nasıl kapı araladığını şairin beyitlerinden örneklerle açıklıyor. Abdullah Gündoğdu hem Azerbaycan’ın hem de Türkiye’nin tarihinde önemli bir rol oynayan Ahmet Ağaoğlu’nun biyografisine değiniyor. Gündoğdu, özellikle Ağaoğlu’nun Osmanlı kamuoyunda Türk milliyetçiliğinin yayılması için gösterdiği çabayı anlatıyor. Ayrıca Ağaoğlu’nun Yusuf Akçura ile olan dava arkadaşlığına da değinmeden geçmiyor. Dilgam Ahmed ise İstanbul’daki ilk Azerbaycan büyükelçisi olan Yusuf Vezir Çemenzeminli’yi anlatıyor. Çemenzeminli’nin İstanbul’da Halide Edib gibi aydınlar tarafından nasıl sevinçle karşılandığını ve gazetelere verdiği demeçleri okuyacaksınız. Vural Yıldırım, büyük musikişinas Üzeyir Hacıbeyli’nin Azerbaycan müziğine yaptığı katkıyı anlatıyor. Hacıbeyli’nin kadim eserlerimizi klasik müzikle harmanlayarak yeniden sahnelemesi hayli dikkatinizi çekecek. Aleyna Malkoç ise Reşid Behbudov’un o bülbül sesini okurlarımıza anlatıyor. Sevda Nalan Gül, Azerbaycan’ın klasik müzik dehası Kara Karayev’in musiki macerasına bizleri de konuk ediyor. Gül, yazısında Kara Karayev’in hocası Üzeyir Hacıbeyli ile olan anılarına da değiniyor. Veysel Özbey ise bize Şuşa’nın tarihî mirası olan mimari yadigârlarını anlatıyor. Hanlık Sarayı’ndan Gövher Ağa Camisi’ne kadar pek çok tarihî yapının hikâyesine değiniyor. Pervin Nuraliyeva ise denemesiyle Şuşa’nın kültür tarihine bir ışık tutuyor. Günel Anarkızı, Karabağ’ın ağzından babasına yani Azerbaycan’a yazdığı mektubuyla yüreğinizde bir hüzün bırakıyor.
Dosyamızda yer alan Molla Penah Vâkıf, Samed Vurgun, Resul Rıza, Reşad Mecid, Ramiz Kusarçaylı ve Sabir Rüstemhanlı’nın şiirleri bizlere Azerbaycan şiirinin kudretini gösterirken Kenan Çarboğa’nın mısraları ise Karabağ’ın azadlığını terennüm ediyor.
Nuray Alper ise günlerdir soykırımın devam ettiği, şiddetin dinmediği Gazze ile ilgili bir okumasını bizlerle paylaşıyor. Nurullah Çetin ise doğumunun 150. yılında Mehmet Âkif’in saltanat, meşrutiyet ve cumhuriyet hakkındaki fikirlerini ele alıyor. Bahtiyar Ermiş ise Mehmet Âkif’in ve eserlerinin bizler için ne ifade ettiğini dile getiriyor.
Dosya konumuzun hayli geniş hacmi nedeniyle bu ayki ajanda ve kitaplık bölümümüzü önümüzdeki sayıda okuyacaksınız. Herkese keyifli okumalar dileriz…
İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 57,40 | 57,40 |