Kant’ın ahlak felsefesini de kapsayan törel felsefesi başlıca üç kitabında toplanır: Töre Metafiziği İçin Temellendirme (Grundlegung zur Metaphysik der Sitten), 1785, Kılgısal Usun Eleştirisi (Kritik der praktischen Vernunft), 1788, ve Töre Metafiziği (Die Metaphysik der Sitten), 1797.
Kant özgür istenci, istencin özgürlüğünü ya da saltık kendiliğindenliğini doğrulamada Rousseau’yu izler. Bundan sonra kendini izler ve tikel, göreli istenci evrenselleştirir. Temellendirme çalışması en yüksek ahlak ilkesini saptamaya ayrılmıştır. Bunda Kant insanın her zaman tutkulara boyun eğdiği ve onu eyleme belirleyecek bir özgür istencin olmadığı kanısında olan David Hume’un görüşlerini yadsır. Görgücülüğün haz ve acı duyguları üzerine kurulu hedonizmini ve yararcı etiğini etik-dışı olarak çürüten ilke bir ödevin yetkesini taşıyan kategorik imperativdir: İlkenin düzgüsünün evrensel bir yasa olmasını isteyebileceğin yolda davran. Çeşitli biçimlerde formüle edilebilen ilke Kant için tüm moral yargının temelinde yatar. Her insan her eylemini bu evrensele göre belirlediği zaman, kategorik imperativ ussal insan topluluğunu bir ideal erekler krallığı yapacaktır. Benim için haklı olan başka herkes için de öyle olmalıdır, ve bu yöntem gereği uzunca bir kategorik imperativler listesi doğacaktır.
Kant’ın eleştirel bakış açısı için moral nitelik doğal eğilimler ile karşıtlığın yeğinliği ile doğru orantılıdır. Buna göre, bir eylemin moral nitelik taşıyabilmesi için ussal istenç ve doğal istek, ödev ve eğilim çatışma içinde olmalıdır. Bu da temelsiz bir çıkarsamadır. Kant için, eğer eğilim ödev duygusu ile uyum içinde ise, eylem moral nitelikten yoksundur. Ahlak bir çelişki, ve çelişkinin çözümü bu dünyada olanaksızdır. “Bir kutsallık ideali” (ein Ideal der Heiligkeit) olarak ödev ve eğilim arasındaki uyumun sürekli olanaksızlığı ahlakı ereğine ancak öte dünyada erişebilecek umutsuz bir çaba yapar. İnsan amansızca sonsuza dek etik karakterden yoksun kalmaya yazgılanır, ve bu dünyada mutluluğa erişmenin olanaksızlığı onu ölümsüzlük konutlamasında avunç bulmaya götürür.
Temellendirme’de Kant kategorik imperativi aşağı yukarı kişisel bir buluşu olarak, insanlığa ölümsüz hizmetlerinden biri olarak sunar. Kant için moral felsefenin işi insana tikel durumlarda uygulanacak moral ilkeler saptamak olmalıdır. Bu yerine getirilmediği sürece, insan moral sorunlar karşısında güçsüz kalacaktır. Kategorik imperativ duyuncun üzerinde ve ötesinde olan sorgulanamayacak evrensel bir yasa olarak formüle edilmelidir. Ve Kant’ın “moral yasa” dediği şey de moral yargının ötesinde ve üzerinde, duyuncun yargısına bağışık ve çiğnenemeyecek bir kuraldır. Ahlak duyuncun bir işlevi olmak yerine, duyuncun kendisini etkisizleştiren bir saltık buyruk olur.
Kategorik imperativin birincil ölçütü belirli içeriğinin çelişkisiz ve bu bağlamda evrenselleştirilebilir olmasıdır. Kant evrenseli eytişimsel bir kategori olarak değil, karşıtlıksız “evrensel = evrensel” olarak anlar. Ama çelişkisiz bir evrensel, karşıtı da tikel durumlarda eşit ölçüde doğrulanamayan bir içerik salt soyut bir düşüncedir. Kant için ödev saltıktır, ya da genel, soyut bir düşünce, belirsiz olarak evrenseldir. Belirli ödevin karşıtının doğru olabileceğini, ödevlerin çatışabileceğini dikkate almaz. Ama belirli içerik göreli ya da olumsal karakterini dayatır. Bu durumda, kategorik imperativin kendisi ahlak-dışı olur. Kategorik imperativ Kant’ı hiç duraksamadan Gestapoya Anne Frank’ın adresini vermek zorunda bırakır.
— Aziz Yardımlı
Kant’ın ahlak felsefesini de kapsayan törel felsefesi başlıca üç kitabında toplanır: Töre Metafiziği İçin Temellendirme (Grundlegung zur Metaphysik der Sitten), 1785, Kılgısal Usun Eleştirisi (Kritik der praktischen Vernunft), 1788, ve Töre Metafiziği (Die Metaphysik der Sitten), 1797.
Kant özgür istenci, istencin özgürlüğünü ya da saltık kendiliğindenliğini doğrulamada Rousseau’yu izler. Bundan sonra kendini izler ve tikel, göreli istenci evrenselleştirir. Temellendirme çalışması en yüksek ahlak ilkesini saptamaya ayrılmıştır. Bunda Kant insanın her zaman tutkulara boyun eğdiği ve onu eyleme belirleyecek bir özgür istencin olmadığı kanısında olan David Hume’un görüşlerini yadsır. Görgücülüğün haz ve acı duyguları üzerine kurulu hedonizmini ve yararcı etiğini etik-dışı olarak çürüten ilke bir ödevin yetkesini taşıyan kategorik imperativdir: İlkenin düzgüsünün evrensel bir yasa olmasını isteyebileceğin yolda davran. Çeşitli biçimlerde formüle edilebilen ilke Kant için tüm moral yargının temelinde yatar. Her insan her eylemini bu evrensele göre belirlediği zaman, kategorik imperativ ussal insan topluluğunu bir ideal erekler krallığı yapacaktır. Benim için haklı olan başka herkes için de öyle olmalıdır, ve bu yöntem gereği uzunca bir kategorik imperativler listesi doğacaktır.
Kant’ın eleştirel bakış açısı için moral nitelik doğal eğilimler ile karşıtlığın yeğinliği ile doğru orantılıdır. Buna göre, bir eylemin moral nitelik taşıyabilmesi için ussal istenç ve doğal istek, ödev ve eğilim çatışma içinde olmalıdır. Bu da temelsiz bir çıkarsamadır. Kant için, eğer eğilim ödev duygusu ile uyum içinde ise, eylem moral nitelikten yoksundur. Ahlak bir çelişki, ve çelişkinin çözümü bu dünyada olanaksızdır. “Bir kutsallık ideali” (ein Ideal der Heiligkeit) olarak ödev ve eğilim arasındaki uyumun sürekli olanaksızlığı ahlakı ereğine ancak öte dünyada erişebilecek umutsuz bir çaba yapar. İnsan amansızca sonsuza dek etik karakterden yoksun kalmaya yazgılanır, ve bu dünyada mutluluğa erişmenin olanaksızlığı onu ölümsüzlük konutlamasında avunç bulmaya götürür.
Temellendirme’de Kant kategorik imperativi aşağı yukarı kişisel bir buluşu olarak, insanlığa ölümsüz hizmetlerinden biri olarak sunar. Kant için moral felsefenin işi insana tikel durumlarda uygulanacak moral ilkeler saptamak olmalıdır. Bu yerine getirilmediği sürece, insan moral sorunlar karşısında güçsüz kalacaktır. Kategorik imperativ duyuncun üzerinde ve ötesinde olan sorgulanamayacak evrensel bir yasa olarak formüle edilmelidir. Ve Kant’ın “moral yasa” dediği şey de moral yargının ötesinde ve üzerinde, duyuncun yargısına bağışık ve çiğnenemeyecek bir kuraldır. Ahlak duyuncun bir işlevi olmak yerine, duyuncun kendisini etkisizleştiren bir saltık buyruk olur.
Kategorik imperativin birincil ölçütü belirli içeriğinin çelişkisiz ve bu bağlamda evrenselleştirilebilir olmasıdır. Kant evrenseli eytişimsel bir kategori olarak değil, karşıtlıksız “evrensel = evrensel” olarak anlar. Ama çelişkisiz bir evrensel, karşıtı da tikel durumlarda eşit ölçüde doğrulanamayan bir içerik salt soyut bir düşüncedir. Kant için ödev saltıktır, ya da genel, soyut bir düşünce, belirsiz olarak evrenseldir. Belirli ödevin karşıtının doğru olabileceğini, ödevlerin çatışabileceğini dikkate almaz. Ama belirli içerik göreli ya da olumsal karakterini dayatır. Bu durumda, kategorik imperativin kendisi ahlak-dışı olur. Kategorik imperativ Kant’ı hiç duraksamadan Gestapoya Anne Frank’ın adresini vermek zorunda bırakır.
— Aziz Yardımlı
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 196,00 | 196,00 |