Tatlı Bir Eylül romanında yitirilmiş zamanların izi sürülüyor. Kafka’nın yaşadığı sokaklarda ve mezarlığında yaşamla yazın iç içe geçiyor, her şey bir metafora dönüşüyor. Romanın yazar kahramanı Avrupa kentlerinde gezinirken, bir zamanlar ait olduğu ama hızla değişerek artık sadece hüzün veren İstanbul’u anımsıyor. Öte yanda ise derin bir yalnızlık duygusuyla sarılıp sarmalanan kasabalarda geçmiş çocukluk yılları, cinsel uyanışlar; Beyoğlu’nda yaşanmış aşklar ve yabancılıklar...
Yer ve zaman katmanlarını parçalayan, bir melankoliyi sürükleyen bu aşk romanını çok sevdiğini ifade eden Demir Özlü’nün kaleminde dil, adeta kendi serüvenini yaşıyor.
“Bütün bunları yazmamak için yıllarca direndim. Uzun yıllar, bütün bu sadece beni ilgilendiren şeyler, başkalarını hiç de ilgilendirmeyecek diye düşündüm. Ama şimdi, yaşamımın dönüşsüz bir karanlığa doğru gittiği yaşlarda, bunları yazmaya gereksinmem var. Yanlış anlaşılmamalı! Kimsenin gereksinmesi yok bu fısıltıları dinlemeye. Sadece benim onları yazmaya gereksinmem var. Her şey, bu yönsüz dünyada boşluğa savrulacak da olsa, fısıltıyla da olsa anlatmalıyım senin öykünü.”
Tatlı Bir Eylül romanında yitirilmiş zamanların izi sürülüyor. Kafka’nın yaşadığı sokaklarda ve mezarlığında yaşamla yazın iç içe geçiyor, her şey bir metafora dönüşüyor. Romanın yazar kahramanı Avrupa kentlerinde gezinirken, bir zamanlar ait olduğu ama hızla değişerek artık sadece hüzün veren İstanbul’u anımsıyor. Öte yanda ise derin bir yalnızlık duygusuyla sarılıp sarmalanan kasabalarda geçmiş çocukluk yılları, cinsel uyanışlar; Beyoğlu’nda yaşanmış aşklar ve yabancılıklar...
Yer ve zaman katmanlarını parçalayan, bir melankoliyi sürükleyen bu aşk romanını çok sevdiğini ifade eden Demir Özlü’nün kaleminde dil, adeta kendi serüvenini yaşıyor.
“Bütün bunları yazmamak için yıllarca direndim. Uzun yıllar, bütün bu sadece beni ilgilendiren şeyler, başkalarını hiç de ilgilendirmeyecek diye düşündüm. Ama şimdi, yaşamımın dönüşsüz bir karanlığa doğru gittiği yaşlarda, bunları yazmaya gereksinmem var. Yanlış anlaşılmamalı! Kimsenin gereksinmesi yok bu fısıltıları dinlemeye. Sadece benim onları yazmaya gereksinmem var. Her şey, bu yönsüz dünyada boşluğa savrulacak da olsa, fısıltıyla da olsa anlatmalıyım senin öykünü.”