Tarih, Otobiyografi ve Hakikat Yüzbaşı Torosyan Tartışması ve Türkiye’de Tarihyazımı
Tarih nedir, nasıl yazılır? Tarihi nasıl “bileceğiz”? Tarihsel olguları, biçimlendikleri tarihi süreç içinde nasıl değerlendirip, nereye koyacağız? Kimi tarihçiler bu olguları teoriden ve en önemlisi ideolojiden arındırarak ele alıp, sıradanlaştırarak “gerçek tarih”i kendilerinin yazdığını sanır. Oysa, tarihsel olguları meydana getiren tüm saiklere bakıldığında, burada birbiriyle çatışan birçok bireysel iradenin karşı karşıya geldiğini, herkesin amacının değişik olduğunu ve çok sayıda kesişen güçün sonuçta bir paralelkenarın bileşkesi üzerinde “tarihsel olay”ı oluşturduğunu görürüz.
Bir “otobiyografi” ise o bireysel iradelerden yalnızca birini temsil eder; eksikleri, yanlışları, unutuşları ve abartılarıyla sadece birini. Ama bazen bir otobiyografi, “tarihsel olay”ın kendisiyle bire bir çakışmasa da, onun rengini, kokusunu, hissini, insanlığını temsil etmeye adaydır. Geçtiğimiz yıllarda yayınlanan, ilgiyle karşılanan ancak bazı tarihçiler tarafından “kurmaca” ve “yalanlardan oluştuğu” iddia edilen yüzbaşı Torosyan’ın otobiyografisinin tam da bu işlevi yerine getirdiğini söylemek mümkün.
Bir anı kitabının nasıl okunması gerektiği, arşiv belgelerinin niteliği ve tarihçinin misyonu üzerine önemli sonuçların ortaya çıktığı tartışmalardan sonra Bülent Somay’ın derlediği bu kitap, Torosyan tartışmasını akademik düzleme taşıma amacını güdüyor. Kitap, savaş, tehcir ve katliamlar sırasında herşeyini kaybederek, ülkesini terketmek zorunda kalan Osmanlı Ermenisi bir subayın hüzün dolu öyküsünü tarih ve hakikat sarkacında değerlendirirken, “tarihsel olgu”nun nasıl biçimlendiğini de gözler önüne seriyor.
Tarih nedir, nasıl yazılır? Tarihi nasıl “bileceğiz”? Tarihsel olguları, biçimlendikleri tarihi süreç içinde nasıl değerlendirip, nereye koyacağız? Kimi tarihçiler bu olguları teoriden ve en önemlisi ideolojiden arındırarak ele alıp, sıradanlaştırarak “gerçek tarih”i kendilerinin yazdığını sanır. Oysa, tarihsel olguları meydana getiren tüm saiklere bakıldığında, burada birbiriyle çatışan birçok bireysel iradenin karşı karşıya geldiğini, herkesin amacının değişik olduğunu ve çok sayıda kesişen güçün sonuçta bir paralelkenarın bileşkesi üzerinde “tarihsel olay”ı oluşturduğunu görürüz.
Bir “otobiyografi” ise o bireysel iradelerden yalnızca birini temsil eder; eksikleri, yanlışları, unutuşları ve abartılarıyla sadece birini. Ama bazen bir otobiyografi, “tarihsel olay”ın kendisiyle bire bir çakışmasa da, onun rengini, kokusunu, hissini, insanlığını temsil etmeye adaydır. Geçtiğimiz yıllarda yayınlanan, ilgiyle karşılanan ancak bazı tarihçiler tarafından “kurmaca” ve “yalanlardan oluştuğu” iddia edilen yüzbaşı Torosyan’ın otobiyografisinin tam da bu işlevi yerine getirdiğini söylemek mümkün.
Bir anı kitabının nasıl okunması gerektiği, arşiv belgelerinin niteliği ve tarihçinin misyonu üzerine önemli sonuçların ortaya çıktığı tartışmalardan sonra Bülent Somay’ın derlediği bu kitap, Torosyan tartışmasını akademik düzleme taşıma amacını güdüyor. Kitap, savaş, tehcir ve katliamlar sırasında herşeyini kaybederek, ülkesini terketmek zorunda kalan Osmanlı Ermenisi bir subayın hüzün dolu öyküsünü tarih ve hakikat sarkacında değerlendirirken, “tarihsel olgu”nun nasıl biçimlendiğini de gözler önüne seriyor.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 35,04 | 35,04 |