Tango nedir? Tehlikeli yakınlaşmaların ve inatçı karşılaşmaların dans, müzik ve şarkı sözleri eşliğindeki tarihidir. Öfkeli ve kavgacıdır. Ama aynı zamanda bir felsefe, bir strateji, duyguların emperyalist dolaşımında egzotik ve tutkulu bir meta, hatta bir hastalıktır. Bu kitap, tangonun Buenos Aires’in genelevlerinden, Paris’in kabarelerine, oradan Tokyo’nun kulüplerine uzanan yolculuğunu izlerken aynı zamanda tangonun politik karakterine bakıyor. Yol boyunca macoluk ve kolonyalizm, postmdernizm ve ataerkilik, egzotizm ve metalaştırma arasındaki ilişkileri çözümlüyor. Egzotik olanın sadece emperyal Batı’nın zevk nesnesi değil, aynı zamanda kolonileştirilmiş ambalajında satılan "tutku paketi"ne dönüştüğünü gösteriyor. Yazar, birbirinin içine girmiş cinsellik, toplumsal cinsiyet, ırk, sınıf ve ulusal kimlik öykülerini anlatmak için kendi "tango dilini", "kişisel ve politik" sesini yaratıyor. Aynı anda hem tangonun ezgotikleştirilmesine, hem bir Üçüncü Dünya kadın entelektüeli olarak kendi yazgısına bakıyor, hem de okurun önünde tango yapıyor: "Tango benim rahmin, dilim, ‘evrenselciliğin’ kolonyal davetlerine karşı durabileceğim, sığınabileceğmi bir siper.’ Üstelik bunu yaparken, Latin Amerika’nın direnişçi tarihinden, özellikle de Che’den ilham alıyor: "Che gibi ben de, amacımın galibiyet olduğunu açıkça söylüyorum. Kendi örneğimde, bunu bozguncu ezgilerin tangosunu yaparak ve akademik sessizliklerin ritmini kırarak gerçekleştiriyoru" diyor. Sonunda "öğrendiklerini terk eden, unutan" bir entelektüel olarak dekolonileştirici bir söyleme ulaşıyor. Savigliano, bir kadın, bir feminist ve bir tango dansçısı olarak, tangonun insanları hem cezbeden hem de rahatsız eden yönlerini cesurca ortaya koyuyor. Onun anlattığı biçimiyle tango tarihi, kolonileştirilmiş bir ülkenin tarihi olmanın, yanı sıra, ‘Öteki’ olarak tanımlanmış kadınların da tarihi.
Tango nedir? Tehlikeli yakınlaşmaların ve inatçı karşılaşmaların dans, müzik ve şarkı sözleri eşliğindeki tarihidir. Öfkeli ve kavgacıdır. Ama aynı zamanda bir felsefe, bir strateji, duyguların emperyalist dolaşımında egzotik ve tutkulu bir meta, hatta bir hastalıktır. Bu kitap, tangonun Buenos Aires’in genelevlerinden, Paris’in kabarelerine, oradan Tokyo’nun kulüplerine uzanan yolculuğunu izlerken aynı zamanda tangonun politik karakterine bakıyor. Yol boyunca macoluk ve kolonyalizm, postmdernizm ve ataerkilik, egzotizm ve metalaştırma arasındaki ilişkileri çözümlüyor. Egzotik olanın sadece emperyal Batı’nın zevk nesnesi değil, aynı zamanda kolonileştirilmiş ambalajında satılan "tutku paketi"ne dönüştüğünü gösteriyor. Yazar, birbirinin içine girmiş cinsellik, toplumsal cinsiyet, ırk, sınıf ve ulusal kimlik öykülerini anlatmak için kendi "tango dilini", "kişisel ve politik" sesini yaratıyor. Aynı anda hem tangonun ezgotikleştirilmesine, hem bir Üçüncü Dünya kadın entelektüeli olarak kendi yazgısına bakıyor, hem de okurun önünde tango yapıyor: "Tango benim rahmin, dilim, ‘evrenselciliğin’ kolonyal davetlerine karşı durabileceğim, sığınabileceğmi bir siper.’ Üstelik bunu yaparken, Latin Amerika’nın direnişçi tarihinden, özellikle de Che’den ilham alıyor: "Che gibi ben de, amacımın galibiyet olduğunu açıkça söylüyorum. Kendi örneğimde, bunu bozguncu ezgilerin tangosunu yaparak ve akademik sessizliklerin ritmini kırarak gerçekleştiriyoru" diyor. Sonunda "öğrendiklerini terk eden, unutan" bir entelektüel olarak dekolonileştirici bir söyleme ulaşıyor. Savigliano, bir kadın, bir feminist ve bir tango dansçısı olarak, tangonun insanları hem cezbeden hem de rahatsız eden yönlerini cesurca ortaya koyuyor. Onun anlattığı biçimiyle tango tarihi, kolonileştirilmiş bir ülkenin tarihi olmanın, yanı sıra, ‘Öteki’ olarak tanımlanmış kadınların da tarihi.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 218,40 | 218,40 |