Uvakoğlu Atsız, Alp Arslan’ın ve aynı zamanda Melikşah’ın dirayetli komutanlarındandır. Kaynaklar, Suriye ve Filistin Selçuklu Devleti’ni kuran Atsız’ın büyük bir komutan ve devlet adamı olduğu hususunda ittifak hâlindedir. Suriye ve Filistin Selçuklu Devleti’nin kurucusu ve bu devlete büyük bir sadakatle bağlı olmasına rağmen Atsız’ın başına gelen hazin son, maalesef ki tarihimizde ne ilkti ne de son olacaktı.
Yahya Kemal Beyatlı’nın “Eğer Malazgird’i bir Ermeni papazı sağlam bir nesirle tasvir etmeseydi, Anadolu’da vatanımızın kuruluşuna dair olan en mübarek bir vak’ayı bilmezdik.” (Ünver, 1980, s. 65) cümlesinin mefhumunu belki o kadar olmasa bile Selçuklu tarihini ve tabiatıyla genel Türk tarihini okurken de idrak ediyoruz. Bu tarihi Arap, İran, Ermeni, Süryani, Bizans metinlerinde biraz da kendi bakış açılarınca yazıldığını hesaba katarak dikkatle incelediğimizde, Türklerin “tarih yapan” fakat “tarihi yazmayan” bir millet olma özelliği ile temayüz ettiğini anlıyoruz. Daha eski zamanlara gittiğimizde Türk tarihini Çin kaynaklarından okumanın hem hüznünü hem de gururunu yaşıyoruz. Tarihimizin bir çeşit “kardeş kavgası” olma niteliğini yeniden hatırlamanın acısını yaşarken bütün bunlara rağmen tarihin en eski dönemlerinde atalarımızın -Çin gibi büyük bir devleti çoğu zaman dize getiren- kahramanlıklarını okuyup gururlanıyoruz.
Tarihî hadiseleri bugünden bakarak değerlendirmek doğru değildir. Bununla birlikte “keşke öyle olmasaydı” demekten kendimizi alamayız. Bu bakımdan “anakronik bakış” arızalı bir değerlendirme biçimi olarak görülse de bugünden geriye doğru “keşke öyle olmasaydı” yollu bir cümlenin geçmişi değiştiremeyeceğini biliyor; lakin bu ifadenin geleceği değiştirebilecek bir gücü olduğuna inanıyoruz.
Uvakoğlu Atsız, Alp Arslan’ın ve aynı zamanda Melikşah’ın dirayetli komutanlarındandır. Kaynaklar, Suriye ve Filistin Selçuklu Devleti’ni kuran Atsız’ın büyük bir komutan ve devlet adamı olduğu hususunda ittifak hâlindedir. Suriye ve Filistin Selçuklu Devleti’nin kurucusu ve bu devlete büyük bir sadakatle bağlı olmasına rağmen Atsız’ın başına gelen hazin son, maalesef ki tarihimizde ne ilkti ne de son olacaktı.
Yahya Kemal Beyatlı’nın “Eğer Malazgird’i bir Ermeni papazı sağlam bir nesirle tasvir etmeseydi, Anadolu’da vatanımızın kuruluşuna dair olan en mübarek bir vak’ayı bilmezdik.” (Ünver, 1980, s. 65) cümlesinin mefhumunu belki o kadar olmasa bile Selçuklu tarihini ve tabiatıyla genel Türk tarihini okurken de idrak ediyoruz. Bu tarihi Arap, İran, Ermeni, Süryani, Bizans metinlerinde biraz da kendi bakış açılarınca yazıldığını hesaba katarak dikkatle incelediğimizde, Türklerin “tarih yapan” fakat “tarihi yazmayan” bir millet olma özelliği ile temayüz ettiğini anlıyoruz. Daha eski zamanlara gittiğimizde Türk tarihini Çin kaynaklarından okumanın hem hüznünü hem de gururunu yaşıyoruz. Tarihimizin bir çeşit “kardeş kavgası” olma niteliğini yeniden hatırlamanın acısını yaşarken bütün bunlara rağmen tarihin en eski dönemlerinde atalarımızın -Çin gibi büyük bir devleti çoğu zaman dize getiren- kahramanlıklarını okuyup gururlanıyoruz.
Tarihî hadiseleri bugünden bakarak değerlendirmek doğru değildir. Bununla birlikte “keşke öyle olmasaydı” demekten kendimizi alamayız. Bu bakımdan “anakronik bakış” arızalı bir değerlendirme biçimi olarak görülse de bugünden geriye doğru “keşke öyle olmasaydı” yollu bir cümlenin geçmişi değiştiremeyeceğini biliyor; lakin bu ifadenin geleceği değiştirebilecek bir gücü olduğuna inanıyoruz.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 273,00 | 273,00 |