Sultan 1. Ahmet Padişahlar Babası (1603 - 1617 )

Stok Kodu:
9786059121606
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
144
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2020-10
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%37 indirimli
100,00TL
63,00TL
Taksitli fiyat: 1 x 63,00TL
Tedarikçi Stoğu 21 Adet
9786059121606
560288
Sultan 1. Ahmet
Sultan 1. Ahmet Padişahlar Babası (1603 - 1617 )
63.00

Padişah Ahmet Han, Aziz Mahmud Hüdai'nin Avusturya Kralı ile olan güreşine yaptığı yorumdan çok memnun kalmış ve derhal Aziz Mahmud Hüdai hazretlerine bin altın göndermişti. Bu sırada Mahmud Hüdai'nin hanımı hamile idi ve doğumu yaklaşmıştı. Fakir oldukları için doğacak çocuğun ihtiyaçlarını alamamışlardı. Bu sebeple hanımı;
“Bursa kadılığını bıraktın, medrese hocalığını terk ettin... Elindeki malını mülkünü, ona buna vererek harcadın... Dünyaya gelecek yavruya saracak bir bez parçası bile yok!...” diyerek üzülüyordu.

O bu halde iken kapı çalındı. Aziz Mahmud Hüdai kapıya doğru giderken hanımına:
“Hatun, Allah-ü Teala istediğin dünyalığı gönderdi,” buyurdu.

Kapıyı açtığında Sultan Ahmet Han'ın hediyelerini ve bir kese içinde gönderdiği bin altını alarak hanımına teslim etti. Ertesi gün de Padişah kendisi gelerek elini öptü ve talebesi olmakla şereflendi.

Genç Osman, ulema ve askerin 1. Sultan, Mustafa'ya biat ettiklerini haber alınca Dilaver Paşa'nın isyancılara verilme­sinden ve onlar tarafından şehit edilmesinden sonra kendisi­ne veziriazam tayin ettiği Ohrili Hüseyin Paşa'nın tam bir sa­dakat ve bağlılıkla kendisine yaptığı ve yapmakta olduğu hizmetlere takdir dolu bir kaç söz söyledikten sonra şunları söyledi:

-Paşa; biat işi olmuş bitmiş. Ben derim ki; varalım sahile oradan Üsküdar'a geçip, Bursa'ya gidelim. Az zaman sonra amcamın yetersizliği görülür, zaten kendisi taht iste­mez bir ademdir. O zaman bizde Devleti şahanenin tahtına yeniden çıkarız.

Paşa çok sakindi. Dönüp uzun, uzun Genç Osman'a baktı. Varıp sarılası, hıçkıra, hıçkıra ağlayası geldi. Onu çocuğu gibi seviyordu. Fakat olacakları tahmin edebildiği için sonuçlarına tahammül edemiyordu. Genç Padişah durumu anlamıştı. O varıp Hüseyin Paşaya sarıldı, o da ağlıyordu. Onun da ayağı suya değmişti. Sonunun nereye varacağını görür gibi olmuştu. Hüseyin Paşa bu sefer baba edasıyla;
-Evlat, dedi. Teklifin neydi bir daha söyle…

-Bursa'ya geçelim, derim. Orada belki bir çevre ediniriz. Bize sahip çıkarlar. Güçlenir, tekrar geri döneriz. Bu devletin, bu milletin ayağa kalkması lazım. Yoksa gidişat kötüdür.
Bu teklif beğenildi. Sahile inildi. Fakat ne bir gemi ne bir kayık, hatta sarılıp karşı kıyıya geçmelerine yardım edecek bir büyük tahta parçası bile bulamadılar.

2. Osman, Yeniçeri Ağasının bulunduğu Ağa Kapısı'na gitti. Yeniçeri Ağası Ali Ağa, isyancılara para verilirse yatışacaklarını söyledi ve kapıdaki kalabalığın önüne çıktı. “Sultan Osman ocağımıza sığındı. Sultanımız bahşiş verecek,” dediği anda çevresinde toplananlar saldırıp parçaladılar. Yeniçeriler isteklerinden vazgeçmiyorlardı.

Padişah Ahmet Han, Aziz Mahmud Hüdai'nin Avusturya Kralı ile olan güreşine yaptığı yorumdan çok memnun kalmış ve derhal Aziz Mahmud Hüdai hazretlerine bin altın göndermişti. Bu sırada Mahmud Hüdai'nin hanımı hamile idi ve doğumu yaklaşmıştı. Fakir oldukları için doğacak çocuğun ihtiyaçlarını alamamışlardı. Bu sebeple hanımı;
“Bursa kadılığını bıraktın, medrese hocalığını terk ettin... Elindeki malını mülkünü, ona buna vererek harcadın... Dünyaya gelecek yavruya saracak bir bez parçası bile yok!...” diyerek üzülüyordu.

O bu halde iken kapı çalındı. Aziz Mahmud Hüdai kapıya doğru giderken hanımına:
“Hatun, Allah-ü Teala istediğin dünyalığı gönderdi,” buyurdu.

Kapıyı açtığında Sultan Ahmet Han'ın hediyelerini ve bir kese içinde gönderdiği bin altını alarak hanımına teslim etti. Ertesi gün de Padişah kendisi gelerek elini öptü ve talebesi olmakla şereflendi.

Genç Osman, ulema ve askerin 1. Sultan, Mustafa'ya biat ettiklerini haber alınca Dilaver Paşa'nın isyancılara verilme­sinden ve onlar tarafından şehit edilmesinden sonra kendisi­ne veziriazam tayin ettiği Ohrili Hüseyin Paşa'nın tam bir sa­dakat ve bağlılıkla kendisine yaptığı ve yapmakta olduğu hizmetlere takdir dolu bir kaç söz söyledikten sonra şunları söyledi:

-Paşa; biat işi olmuş bitmiş. Ben derim ki; varalım sahile oradan Üsküdar'a geçip, Bursa'ya gidelim. Az zaman sonra amcamın yetersizliği görülür, zaten kendisi taht iste­mez bir ademdir. O zaman bizde Devleti şahanenin tahtına yeniden çıkarız.

Paşa çok sakindi. Dönüp uzun, uzun Genç Osman'a baktı. Varıp sarılası, hıçkıra, hıçkıra ağlayası geldi. Onu çocuğu gibi seviyordu. Fakat olacakları tahmin edebildiği için sonuçlarına tahammül edemiyordu. Genç Padişah durumu anlamıştı. O varıp Hüseyin Paşaya sarıldı, o da ağlıyordu. Onun da ayağı suya değmişti. Sonunun nereye varacağını görür gibi olmuştu. Hüseyin Paşa bu sefer baba edasıyla;
-Evlat, dedi. Teklifin neydi bir daha söyle…

-Bursa'ya geçelim, derim. Orada belki bir çevre ediniriz. Bize sahip çıkarlar. Güçlenir, tekrar geri döneriz. Bu devletin, bu milletin ayağa kalkması lazım. Yoksa gidişat kötüdür.
Bu teklif beğenildi. Sahile inildi. Fakat ne bir gemi ne bir kayık, hatta sarılıp karşı kıyıya geçmelerine yardım edecek bir büyük tahta parçası bile bulamadılar.

2. Osman, Yeniçeri Ağasının bulunduğu Ağa Kapısı'na gitti. Yeniçeri Ağası Ali Ağa, isyancılara para verilirse yatışacaklarını söyledi ve kapıdaki kalabalığın önüne çıktı. “Sultan Osman ocağımıza sığındı. Sultanımız bahşiş verecek,” dediği anda çevresinde toplananlar saldırıp parçaladılar. Yeniçeriler isteklerinden vazgeçmiyorlardı.

Tüm kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 63,00    63,00   
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat