Osmanlı Devleti’nin siyasal ve ekonomik anlamda yükseliş devri, genel itibariyle ilmî açıdan da bir zenginlik ifade etmektedir. İlim adamı kimliğine daha çok Fatih Sultan Mehmed ve II. Bayezid dönemlerinde kavuşması itibariyle Muhyiddîn en-Niksârî de bu devrin uleması arasında yer almaktadır. Ancak o, sonraki devirler için çok da bilindik bir sima değildir. Hem aklî hem naklî hem de riyazî alanda yetkinliği bulunan müellif, çok yönlü bir ilim ehlidir. Daha içli dışlı olduğu saha ise tefsirdir. Onun Ayasofya ve Fatih Camilerinde verdiği tefsir dersleri, kendisine bu alanda nispet edilen eserler, bu hükmü makul hale getirmektedir. Ancak bu durum kelâm sahasında da bir derinliği bulunduğu yorumunu yapmaya engel teşkil etmemektedir. Kelâm alanındaki eserleri ve bunlarda yaptığı açıklamalar onun bu hüviyetini göstermektedir. Müstakil telif örneklerinin doyuma ulaştığı dönemlerde yaşamış olan Niksârî bu duruma bağlı olarak kelâm eserlerini şerh ve hâşiye türünde yazmıştır. Onun bu alandaki teliflerinden biri de Şerhu Bed’i’l-emâlî adlı çalışmasıdır. Eser, muhtasarlığına karşın konuya detay getirdiği yerlerde zengin bilgiler paylaşması itibariyle incelenmeyi hak etmektedir. Mâtürîdî kelâmının temel eserleri üzerinden görüş bildiren, bu meyanda bekleneceği üzere Mâtürîdî bir kelâmcı olan Muhyiddîn en-Niksârî, tek başına Osmanlı Devleti’ndeki kelâmın serencamını tayin için yeterli değilse de özellikle yükseliş dönemi ilim ehlinin itikadî fırkalara nasıl baktıkları, kendilerini nerede konumlandırdıkları, aidiyetlerini hangi lisan üzere dile getirdikleri gibi verilere kaynaklık etme noktasında önem arz etmektedir. İşte bu yüzden bu tercüme ilgili sorulara Niksârî üzerinden bir cevap verecektir. Ancak bunun için daha geniş ve kapsamlı çalışmalara ihtiyaç olduğu da açıktır. Bu noktada eğer bu çalışma sonraki araştırmalara kapı aralayacaksa, maksadını gerçekleştirmiş olacaktır.
Osmanlı Devleti’nin siyasal ve ekonomik anlamda yükseliş devri, genel itibariyle ilmî açıdan da bir zenginlik ifade etmektedir. İlim adamı kimliğine daha çok Fatih Sultan Mehmed ve II. Bayezid dönemlerinde kavuşması itibariyle Muhyiddîn en-Niksârî de bu devrin uleması arasında yer almaktadır. Ancak o, sonraki devirler için çok da bilindik bir sima değildir. Hem aklî hem naklî hem de riyazî alanda yetkinliği bulunan müellif, çok yönlü bir ilim ehlidir. Daha içli dışlı olduğu saha ise tefsirdir. Onun Ayasofya ve Fatih Camilerinde verdiği tefsir dersleri, kendisine bu alanda nispet edilen eserler, bu hükmü makul hale getirmektedir. Ancak bu durum kelâm sahasında da bir derinliği bulunduğu yorumunu yapmaya engel teşkil etmemektedir. Kelâm alanındaki eserleri ve bunlarda yaptığı açıklamalar onun bu hüviyetini göstermektedir. Müstakil telif örneklerinin doyuma ulaştığı dönemlerde yaşamış olan Niksârî bu duruma bağlı olarak kelâm eserlerini şerh ve hâşiye türünde yazmıştır. Onun bu alandaki teliflerinden biri de Şerhu Bed’i’l-emâlî adlı çalışmasıdır. Eser, muhtasarlığına karşın konuya detay getirdiği yerlerde zengin bilgiler paylaşması itibariyle incelenmeyi hak etmektedir. Mâtürîdî kelâmının temel eserleri üzerinden görüş bildiren, bu meyanda bekleneceği üzere Mâtürîdî bir kelâmcı olan Muhyiddîn en-Niksârî, tek başına Osmanlı Devleti’ndeki kelâmın serencamını tayin için yeterli değilse de özellikle yükseliş dönemi ilim ehlinin itikadî fırkalara nasıl baktıkları, kendilerini nerede konumlandırdıkları, aidiyetlerini hangi lisan üzere dile getirdikleri gibi verilere kaynaklık etme noktasında önem arz etmektedir. İşte bu yüzden bu tercüme ilgili sorulara Niksârî üzerinden bir cevap verecektir. Ancak bunun için daha geniş ve kapsamlı çalışmalara ihtiyaç olduğu da açıktır. Bu noktada eğer bu çalışma sonraki araştırmalara kapı aralayacaksa, maksadını gerçekleştirmiş olacaktır.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 126,00 | 126,00 |