M.Ö. 100. yıllardan itibaren başlayan Türklerin batıya yolculuğu bin yılı aşkın bir süre boyunca sürmüştür. Bu yolculuk Büyük Okyanus'tan başlayıp Ege sahillerine, Kuzeyde Urallar'dan Umman kıyılarına, Karadeniz'den Mısır ve daha ötelere kadar uzanan oldukça geniş bir coğrafyada vuku bulmuş ve nihayetinde Anadolu'dan Avrupa içlerine kadar etkisini hissettirmiş ve sonuçta Anadolu'yu yurt edinme noktasında son bulmuştur. Bu kadar geniş ve derinlikli bir coğrafyada varlık gösteren Selçukluların, içinde bulundukları siyasal, sosyo-kültürel ve toplumsal çeşitliliğin ortasında devletleşmek, kalıcı ve sürekli bir sistem olarak hem dış hem de iç sosyal, kültürel ve siyasal mücadelelerden ari bir şekilde ortaya çıkmaları mümkün olamazdı. Çalışmanın esasını oluşturan bu mücadelelerin temel dinamiklerinin, sözünü ettiğimiz bu olgularda yattığını belirtmekle birlikte, esas olarak Türk topluluklarının gelenek, kültür, yaşam tarzı ve ekonomik özellikleri ile de ilgisi olduğunu söylememiz gerekir. Türk toplumlarının tarihselliğinden gelen kabile, aşiret, boy ve klan örgütlenmelerinin niteliklerine bağlı olarak ortaya çıkan bu durum, iktidar, ülke ve mülk anlayışının da bu mücadelelerin ortaya çıkışında belirleyici olduğunu söylemeliyiz. İşte bu çalışma hem akıcı diliyle hem de zengin içeriğiyle, kronolojik olarak neredeyse üç yüzyıllık bir zaman dilimi içerisinde ortaya çıkan “devletçikler” serisinin birbiri ile mücadelesini ve Anadolu'nun bir Türk yurdu olarak şekillenmesinin öyküsü olarak okunabilir. Bu bağlamda genç bir tarihçi olarak sevgili öğrencim sayın Abdullah Bayındır'ın bu derinlikli ve aynı zamanda zor bir konuyu ele alarak oldukça başarılı bir şekilde üstesinden gelmesi büyük bir cesaret örneği oluşturur. Bu çalışma şüphesiz aynı zamanda bu konularda yapılacak daha yetkin çalışmalara da esin kaynağı olacaktır.
Dr. İsmail Pehlivan
M.Ö. 100. yıllardan itibaren başlayan Türklerin batıya yolculuğu bin yılı aşkın bir süre boyunca sürmüştür. Bu yolculuk Büyük Okyanus'tan başlayıp Ege sahillerine, Kuzeyde Urallar'dan Umman kıyılarına, Karadeniz'den Mısır ve daha ötelere kadar uzanan oldukça geniş bir coğrafyada vuku bulmuş ve nihayetinde Anadolu'dan Avrupa içlerine kadar etkisini hissettirmiş ve sonuçta Anadolu'yu yurt edinme noktasında son bulmuştur. Bu kadar geniş ve derinlikli bir coğrafyada varlık gösteren Selçukluların, içinde bulundukları siyasal, sosyo-kültürel ve toplumsal çeşitliliğin ortasında devletleşmek, kalıcı ve sürekli bir sistem olarak hem dış hem de iç sosyal, kültürel ve siyasal mücadelelerden ari bir şekilde ortaya çıkmaları mümkün olamazdı. Çalışmanın esasını oluşturan bu mücadelelerin temel dinamiklerinin, sözünü ettiğimiz bu olgularda yattığını belirtmekle birlikte, esas olarak Türk topluluklarının gelenek, kültür, yaşam tarzı ve ekonomik özellikleri ile de ilgisi olduğunu söylememiz gerekir. Türk toplumlarının tarihselliğinden gelen kabile, aşiret, boy ve klan örgütlenmelerinin niteliklerine bağlı olarak ortaya çıkan bu durum, iktidar, ülke ve mülk anlayışının da bu mücadelelerin ortaya çıkışında belirleyici olduğunu söylemeliyiz. İşte bu çalışma hem akıcı diliyle hem de zengin içeriğiyle, kronolojik olarak neredeyse üç yüzyıllık bir zaman dilimi içerisinde ortaya çıkan “devletçikler” serisinin birbiri ile mücadelesini ve Anadolu'nun bir Türk yurdu olarak şekillenmesinin öyküsü olarak okunabilir. Bu bağlamda genç bir tarihçi olarak sevgili öğrencim sayın Abdullah Bayındır'ın bu derinlikli ve aynı zamanda zor bir konuyu ele alarak oldukça başarılı bir şekilde üstesinden gelmesi büyük bir cesaret örneği oluşturur. Bu çalışma şüphesiz aynı zamanda bu konularda yapılacak daha yetkin çalışmalara da esin kaynağı olacaktır.
Dr. İsmail Pehlivan
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 287,00 | 287,00 |