Savaş denilince akla önce askerler, sonra politikacılar ve diplomatlar gelmektedir. Peki toplumun geri kalan kısmı! Yirminci yüzyıldaki iki dünya savaşı bile savaşmak eyleminin toplumun her tabakasını ilgilendirdiğini göstermektedir. Hele ki yirminci yüzyılın sonu ile yirmibirinci yüzyılın ilk on yılında yaşanan silahlı çatışmalar, savaş alanlarının sivillerin yaşadığı yerleri de kapsadığını bize maalesef birçok katliam ile göstermiştir. Kısacası ne savaşlar ne de savaş alanları toplumun geri kalanından izole edilmiş değildir.
Bunun da ötesinde savaş teorik olarak sadece askeri veya politik bir bilim değildir. İdeal olan toplum yaşantısında barışın istikrarlı bir şekilde varlığı iken maalesef ama gerçekten tarih bize savaşın sürekliliği nedeniyle bunun tam tersinin geçerli olduğunu göstermektedir. Özetle, ideal olan barışa kavuşabilmek için savaşın farklı disiplinler tarafından incelenmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Dünyada savaş ile ilgili çalışmalar yirminci yüzyılın başlarında ortaya çıkmıştır. Türkiye'de ise savaş ile ilgili farklı disiplinlerde sadece münferit çalışmalar bulunuyor. Ancak, doksanlı yılların ortalarından itibaren, özellikle askeri eğitim kurumlarında görevli akademisyenler tarafından, farklı bilim alanlarındaki çalışmalar savaşlarla ilişkilendirilmeye başlanmıştır.
Bu kitapta Uluslararası İlişkiler, Siyaset Bilimi, Yönetim ve Organizasyon, Mühendislik, Tarih, Tıp Tarihi, Cerrahi Bilimler, Kamu Yönetimi, Ekonomi ve Sosyoloji gibi alanlarda çalışan akademisyenlerin kendi alanları ile savaş ve orduları ilişkilendirdikleri birikim ortaya konulmuştur.
Savaş denilince akla önce askerler, sonra politikacılar ve diplomatlar gelmektedir. Peki toplumun geri kalan kısmı! Yirminci yüzyıldaki iki dünya savaşı bile savaşmak eyleminin toplumun her tabakasını ilgilendirdiğini göstermektedir. Hele ki yirminci yüzyılın sonu ile yirmibirinci yüzyılın ilk on yılında yaşanan silahlı çatışmalar, savaş alanlarının sivillerin yaşadığı yerleri de kapsadığını bize maalesef birçok katliam ile göstermiştir. Kısacası ne savaşlar ne de savaş alanları toplumun geri kalanından izole edilmiş değildir.
Bunun da ötesinde savaş teorik olarak sadece askeri veya politik bir bilim değildir. İdeal olan toplum yaşantısında barışın istikrarlı bir şekilde varlığı iken maalesef ama gerçekten tarih bize savaşın sürekliliği nedeniyle bunun tam tersinin geçerli olduğunu göstermektedir. Özetle, ideal olan barışa kavuşabilmek için savaşın farklı disiplinler tarafından incelenmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Dünyada savaş ile ilgili çalışmalar yirminci yüzyılın başlarında ortaya çıkmıştır. Türkiye'de ise savaş ile ilgili farklı disiplinlerde sadece münferit çalışmalar bulunuyor. Ancak, doksanlı yılların ortalarından itibaren, özellikle askeri eğitim kurumlarında görevli akademisyenler tarafından, farklı bilim alanlarındaki çalışmalar savaşlarla ilişkilendirilmeye başlanmıştır.
Bu kitapta Uluslararası İlişkiler, Siyaset Bilimi, Yönetim ve Organizasyon, Mühendislik, Tarih, Tıp Tarihi, Cerrahi Bilimler, Kamu Yönetimi, Ekonomi ve Sosyoloji gibi alanlarda çalışan akademisyenlerin kendi alanları ile savaş ve orduları ilişkilendirdikleri birikim ortaya konulmuştur.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 141,75 | 141,75 |