“ Bu kitap şiir seçkisi olarak kabul edilebilir. Türkiye devrim tarihi yazılırken şairleri hak ettikleri mertebeye çıkarmanın çabası olarak değerlendirilebilir. Aynı zamanda kitap ölen, öldürülen arkadaşlarımızı onlar için yazılan şiirler marifetiyle yâd etmemizi sağlayabilir. Şiir gibi yaşayanlar, onları şiirle uğurlayanlar teşekkürü hak ediyor; kitap teşekkür yerine geçebilir.
Nikaragua devrimi “şairler devrimi” olarak da bilinir. Türkiye devrimi de böyledir bir bakıma. Orada “şairler” başarmış, burada devrim yenilgiye uğramış lakin çok güçlü şiirler yazılmıştır. Farkındayız, güçlü şiirlere sebep büyük yenilgilerdir.
Bilinir ki şairler, sadece yazmamış, sadece şiirleriyle var olmamıştır. Nâzım, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin, Can Yücel ve daha niceleri şiirlerini hapiste, işkencede, sürgünde kaleme almıştır. Bu demektir ki şairler Türkiye devriminin bir parçasıdır. Tıpkı Bulgar şair Nikola Vaptsarov gibi. Partizandır Vaptsarov. Antifaşist mücadelenin en sert günlerinde “toplar gürlerken müzik susmalıdır, artık şiir yazmayacağım” der ve yeni bir şiire başlar doğrularak: “Şimdi şiirin zamanı değil.” Adnan Yücel “çünkü tarihin en güzel yerinde son sözü hep direnenler söyler derken; Nâzım “ve bizden sonra gelenler demir parmaklıklardan değil asma bahçelerinden seyredecek bahar sabahlarını, yaz akşamlarını” diye yazarken Vaptsarov gibi yaşadıklarını ve hissettiklerini göstermişlerdir.
Tarih yazımı şairlere bırakılsa kavranması kolaylaşırdı hiç şüphesiz. Acılardan ve coşkulardan yola çıkılarak insan, insanı şekillendiren dönem çözümlenebilirdi. Bu nedenle seçkiyi bir bakıma tarih yazımı gibi değerlendiriyorum. Yaşam öyküleriyle şiirlerin buluşması en azından tarihe bir pencere açıyor. Biliyorum bu çalışma özelinde pencereden görünen, adanmış ömürler ve onların kaybının yol açtığı hüzün ve acının şiire dökülmüş halidir.”
İNÖNÜ ALPAT
“ Bu kitap şiir seçkisi olarak kabul edilebilir. Türkiye devrim tarihi yazılırken şairleri hak ettikleri mertebeye çıkarmanın çabası olarak değerlendirilebilir. Aynı zamanda kitap ölen, öldürülen arkadaşlarımızı onlar için yazılan şiirler marifetiyle yâd etmemizi sağlayabilir. Şiir gibi yaşayanlar, onları şiirle uğurlayanlar teşekkürü hak ediyor; kitap teşekkür yerine geçebilir.
Nikaragua devrimi “şairler devrimi” olarak da bilinir. Türkiye devrimi de böyledir bir bakıma. Orada “şairler” başarmış, burada devrim yenilgiye uğramış lakin çok güçlü şiirler yazılmıştır. Farkındayız, güçlü şiirlere sebep büyük yenilgilerdir.
Bilinir ki şairler, sadece yazmamış, sadece şiirleriyle var olmamıştır. Nâzım, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin, Can Yücel ve daha niceleri şiirlerini hapiste, işkencede, sürgünde kaleme almıştır. Bu demektir ki şairler Türkiye devriminin bir parçasıdır. Tıpkı Bulgar şair Nikola Vaptsarov gibi. Partizandır Vaptsarov. Antifaşist mücadelenin en sert günlerinde “toplar gürlerken müzik susmalıdır, artık şiir yazmayacağım” der ve yeni bir şiire başlar doğrularak: “Şimdi şiirin zamanı değil.” Adnan Yücel “çünkü tarihin en güzel yerinde son sözü hep direnenler söyler derken; Nâzım “ve bizden sonra gelenler demir parmaklıklardan değil asma bahçelerinden seyredecek bahar sabahlarını, yaz akşamlarını” diye yazarken Vaptsarov gibi yaşadıklarını ve hissettiklerini göstermişlerdir.
Tarih yazımı şairlere bırakılsa kavranması kolaylaşırdı hiç şüphesiz. Acılardan ve coşkulardan yola çıkılarak insan, insanı şekillendiren dönem çözümlenebilirdi. Bu nedenle seçkiyi bir bakıma tarih yazımı gibi değerlendiriyorum. Yaşam öyküleriyle şiirlerin buluşması en azından tarihe bir pencere açıyor. Biliyorum bu çalışma özelinde pencereden görünen, adanmış ömürler ve onların kaybının yol açtığı hüzün ve acının şiire dökülmüş halidir.”
İNÖNÜ ALPAT
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 182,00 | 182,00 |