Srimad Valmiki Ramayana destanını yazarken tarihte yazılmış ilk aşk destanının içine aynı zamanda binlerce yıl boyunca gizemleri halen daha çözülemeyen Vedaları, Upanişadları ve günümüz felsefeleri ile gizemcilere ilham veren tarihin yazılmış en eski kutsal metinlerin gizemlerini de gizledi.
Okuduğumuz sadece bir destan değil aynı zamanda antropoloji, jeoloji, tarih, felsefe, bilim ve edebiyat kitabıdır. Yedi ciltte tamamlanacak olan bu kitap bize geçmişte dünyamızın aslında jeolojik olarak neye benzediğini; yıldızlarla, gözümüzün arakasında bulunan nöronların birbirine benzediğini; güneş ve ayın iki gözümüz, dünyanın ise beynimiz olduğunu çok güzel bir aşk hikâyesinin satırlarının arasına saklandığını biliyor musunuz?
Bize söylenilenin aksine bir zamanlar dünyada Homo Sapiens ile Neanderthalensis’in belki de Homo Erectus’un bir arada yaşadığı bir dönemden bahsettiğini söylesem evrene ve dünyaya dair bildiğimiz her şey bir anda yerle bir olurdu.
Geceleri sık sık karanlığı aydınlatan yıldızlara ve Sanskrit dilinden Türkçeye çevirmeye devam ettiğim iki destanda sırı çoktan çözülmüş olan samanyolu galaksisine bakıyorum ve aklıma hep aynı cümle geliyor o da “Yukarıda ne varsa aşağıda da o vardır.” İşte bu iki destan gözümüzün alamayacağı, aklımızın algılayamayacağı kadar büyük olan evreni ustalıkla insanın içine yerleştirilebileceğinin kanıtı. Eğer bu destan tıpkı Mahabharata’da olduğu gibi sizi kabul eder ve kendi içinde kaybolmanıza izin verirse işte o zaman bu sırrı çözenlerden olursunuz. Bilinciniz aydınlanır ve siz nihayet anlar, kavrar ve idrak edersiniz…
Srimad Valmiki Ramayana destanını yazarken tarihte yazılmış ilk aşk destanının içine aynı zamanda binlerce yıl boyunca gizemleri halen daha çözülemeyen Vedaları, Upanişadları ve günümüz felsefeleri ile gizemcilere ilham veren tarihin yazılmış en eski kutsal metinlerin gizemlerini de gizledi.
Okuduğumuz sadece bir destan değil aynı zamanda antropoloji, jeoloji, tarih, felsefe, bilim ve edebiyat kitabıdır. Yedi ciltte tamamlanacak olan bu kitap bize geçmişte dünyamızın aslında jeolojik olarak neye benzediğini; yıldızlarla, gözümüzün arakasında bulunan nöronların birbirine benzediğini; güneş ve ayın iki gözümüz, dünyanın ise beynimiz olduğunu çok güzel bir aşk hikâyesinin satırlarının arasına saklandığını biliyor musunuz?
Bize söylenilenin aksine bir zamanlar dünyada Homo Sapiens ile Neanderthalensis’in belki de Homo Erectus’un bir arada yaşadığı bir dönemden bahsettiğini söylesem evrene ve dünyaya dair bildiğimiz her şey bir anda yerle bir olurdu.
Geceleri sık sık karanlığı aydınlatan yıldızlara ve Sanskrit dilinden Türkçeye çevirmeye devam ettiğim iki destanda sırı çoktan çözülmüş olan samanyolu galaksisine bakıyorum ve aklıma hep aynı cümle geliyor o da “Yukarıda ne varsa aşağıda da o vardır.” İşte bu iki destan gözümüzün alamayacağı, aklımızın algılayamayacağı kadar büyük olan evreni ustalıkla insanın içine yerleştirilebileceğinin kanıtı. Eğer bu destan tıpkı Mahabharata’da olduğu gibi sizi kabul eder ve kendi içinde kaybolmanıza izin verirse işte o zaman bu sırrı çözenlerden olursunuz. Bilinciniz aydınlanır ve siz nihayet anlar, kavrar ve idrak edersiniz…
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 235,06 | 235,06 |