1. Kitap: Petrol Fırtınası (384 Sayfa)
Tarih: 22.12.1973…
Raif Karadağ, dünya petrollerinin şifrelerini otuz yıl süren titiz araştırmalarıyla ortaya koymuş hatta petrol için insafsızca kan akıtan emperyalist bazı ülkelerin gizli planlarını Türkiye’de dönemin cumhurbaşkanına ülke menfaatleri açısından sunmak istemişti. Hazırladığı bu raporda Türkiye’nin elindeki milli servet petrolleri hakkında da oldukça gizli bir takım bulgulara ulaştığı biliniyordu. Ancak; hazırladığı raporu, dönemin cumhurbaşkanına sunmak için Ankara’ya gittiğinde bir gece öncesinde, son derece sıhhatli bir şekilde kaldığı otel odasında esrarengiz bir şekilde ölü olarak bulundu…
2. Kitap: Musul Meselesi “Petrol Fırtınası 2” (272 Sayfa)
Osmanlı İmparatorluğunun kesin tasfiyesinin yapıldığı yer İsviçre’nin Lozan şehridir. Türkiye Lozan’da, sadece bir imparatorluğu ve ona bağlı müesseseleri değil, Türklükleri asla şüphe götürmez birçok Türk toprağını da yeni devletin hudutları dışında bırakmıştır.
Türk milleti için daimi ıztırap konusu olacak bu yerlerden bir tanesi de Musul’dur.
Lozan’da Türkiye’yi temsil eden barış heyetinin reisi İsmet Paşa’nın, hangi görüş çerçevesi içinde Musul’dan vazgeçmek mecburiyetinde kaldığı henüz kesin olarak anlaşılmış değildir; ancak, Musul’un Türkiye sınırlan dışında bırakıldığı da bir gerçektir ve Türk milleti, birçok Türk anavatan parçalarının yurt dışında bırakılması emr-i vâkiine, Musul meselesinde de ıztırap çekerek şahit olmuştur.
Musul’un Türklüğü bahsinde herhangi bir anlaşmazlık söz konusu değildir. Musul’un Türklüğüne biz değil, bizden çok yabancılar tanıklık etmişler ve Lozan’ı bir bakıma Musul meselesinde adeta mahkûm etmişlerdir.
Okuyacağınız bu eser, şahsen bizim bakış açımız değildir. Bu eserin her satırındaki her kelime, virgülüne varıncaya kadar, yabancılardan kurulu bir heyetin hazırladığı ve mensubu bulunduğu Cemiyet-i Akvam’ın genel kuruluna verdiği gerekçeli raporun kendisidir.
3. Kitap: Deryaları Dize Getirenler “Oruç Reis ve Barbaros Hayrettin Paşa” (624 Sayfa)
Oruç Reis ve Barbaros Hayrettin Paşa’nın Romanı
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethiyle başlayan Osmanlı İmparatorluğu’nun denizlerdeki mücadelesi, onların ve onların cesur takipçilerinin kahramanlıkları sayesinde Akdeniz’deki tüm hakim unsunları alabora etti ve Akdeniz’in tamamında Osmanlı gemileri adaletin savunucuları olarak yüzyıllarca hüküm sürdüler.
Onlar Midilli Adası’nın Bonava Kasabası’nda yaşayan bir sipahinin, Yakup Bey’in oğullarıydı. Yıllar sonra adları tarihe Oruç Reis ve Hızır Reis olarak geçti.
Dalgalı ve kanlı Akdeniz sularında Kızıl Sakal adıyla nam saldı Oruç Reis. Hızır Reis ise kaptan-ı deryalığa kadar yükselecek olan Barbaros Hayrettin Paşa’ydı. Öyle ki, bu iki kardeşin cesaretleri ve kahramanlıkları Avrupalıları korkutmaktan öte onları limanlarına hapsediyordu.
Andrea Dorialar, Ferdinandlar diz çöktü önlerinde. Çünkü onlar sırf düşmanlarını değil, düşmanlarını gömdükleri deryaları da dize getirdiler.
4. Kitap: Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar (464 Sayfa)
Türkiye’de suikastle ortadan kaldırılan ilk gazetecilerden biri Raif Karadağ... "Petrol Fırtınası" kitabı yıllarca Türkiye’de binlerce insan tarafından okundu. O batıya, sömürgeci kapitalist anlayışa ve yıkma başkaldırıda bir öncüydü... O bu kitabıyla da petrol devlerinin Osmanlıyı nasıl yıkıma götürdüğünü sorguluyor, Osmanlıya sızan masonları ve sabetayistleri ele alıyor...
Biz şuna kaniiz ki, bir millet eğer tarihini bilmiyorsa, tarihi yanlış öğretiliyor ve bilerek başka bir istikamete sevk ediliyorsa, o millet için çöküş mukadderdir. Pek geriye değil, yüz yıl evveline dönüp baktığımız vakit, Türk devletinin, Osmanlı adı altında dünya siyasi haritasında işgal ettiği yerleri dehşet ve ibretle görürüz.
Üç kıtaya yayılmış devasa bir imparatorluktan, dünyanın en kudretli iki donanmasından birisine sahip olduktan, dünyanın en modern harp tekniğine göre hazırlanmış ve devrinin bütün askeri otoritelerinin gıptasını çekmiş kudretli bir orduya sahip bir devletten geride kalanlarla meydana gelmiş küçük bir devlet durumuna nasıl indirildiğimizi anlamak cidden pek zordur. Aklın ve idrakin reddetmeye daima meyyal bulunduğu bir anlama keyfiyetini, derinlemesine inmedikçe, Osmanlı ciddi surette tetkik edilmedikçe tespit etmek asla mümkün değildir.
Biz, işte bu anlama keyfiyetini yerine getirmek için bu tecrübeyi yaptık ve Sultan Abdülaziz Han’ın katli hadisesini ele aldık; zira, bu mevzu üzerinde, Türk milletinin salahiyetli bildiği zevatın hemen hepsinin yazdıkları, birbirlerinin devamı veya teyidi mahiyetinde olarak, daima bir istikamette gelişmiş ve hepsi bir noktada ittifak etmişlerdir: Sultan Abdülaziz katledilmiştir, intihar etmemiştir.
5. Kitap: İsrail Ortadoğu ve Amerika (232 Sayfa)
İnsanlık tarihinin yazıldığı, ilahi dinlerin doğuş merkezi, medeniyetler beşiği bir bölgedir Ortadoğu. Petrolün bulunmasıyla stratejik önemi bir kat daha artan bölge, tarih boyunca din savaşlarına sahne olmuşken, bugün Batı’nın vazgeçilmez enerji kaynağı olan bu madde için yapılan mücadelelerin arenası haline gelmiştir.
Bütün bunların üstüne, 1948´de kurulan İsrail devleti bölgeni kaderine bir hançer gibi saplanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu´nun çöküşü ile, Ortadoğu sahnesine İngiltere, Fransa ve İtalya gibi emperyalist ülkeler girdi.
Ancak, sömürgeciliğin yerini alan post-emperyalizm, görevini efendisine sadık diktatörlere bu kez Amerika ve Sovyetler Birliği´nin eline geçti.
Nihayet, 1990’larda, soğuk savaşın sona ermesiyle Amerika bölgenin tek patronu haline geldi. Dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırmaya koyulan Amerika’nın, Ortadoğu gibi en stratejik bölgeye karşı duyarsız kalması düşünülemezdi.
6. Kitap: Şark Meselesi (184 Sayfa)
“Türkler Avrupa’da görünür görünmez ortaya bir şark meselesi çıktı... Papazların ve küçük küçük zorbaların idaresine kendisini rahatça teslim etmiş, şarabını içip uyuklayan Avrupa’nın kapısından içeri giren dipdiri insanlar, yepyeni bir nizam içinde akıp gelen başarılı ve muazzam kuvvetler, o zamanki Avrupalının örümcekli, bulanık kafasında bir şok tesiri yaparak, onda şifa bulmaz bir dehşet hastalığı (!) doğurmuştur.
Türklerin, uyuklayan Avrupalının afyonunu patlatması hadisesi öylesine derin bir tesir yapmıştır ki, aradan yedi asır gelip geçmiş olmasına ve bir gün, eski dipdiri delikanlının, hasta adam (!) şekline sokulmasına rağmen, Avrupalının yirmi batın torunları dahi bu Türk hastalığından, Türk şokundan kurtulamamıştır.”
1. Kitap: Petrol Fırtınası (384 Sayfa)
Tarih: 22.12.1973…
Raif Karadağ, dünya petrollerinin şifrelerini otuz yıl süren titiz araştırmalarıyla ortaya koymuş hatta petrol için insafsızca kan akıtan emperyalist bazı ülkelerin gizli planlarını Türkiye’de dönemin cumhurbaşkanına ülke menfaatleri açısından sunmak istemişti. Hazırladığı bu raporda Türkiye’nin elindeki milli servet petrolleri hakkında da oldukça gizli bir takım bulgulara ulaştığı biliniyordu. Ancak; hazırladığı raporu, dönemin cumhurbaşkanına sunmak için Ankara’ya gittiğinde bir gece öncesinde, son derece sıhhatli bir şekilde kaldığı otel odasında esrarengiz bir şekilde ölü olarak bulundu…
2. Kitap: Musul Meselesi “Petrol Fırtınası 2” (272 Sayfa)
Osmanlı İmparatorluğunun kesin tasfiyesinin yapıldığı yer İsviçre’nin Lozan şehridir. Türkiye Lozan’da, sadece bir imparatorluğu ve ona bağlı müesseseleri değil, Türklükleri asla şüphe götürmez birçok Türk toprağını da yeni devletin hudutları dışında bırakmıştır.
Türk milleti için daimi ıztırap konusu olacak bu yerlerden bir tanesi de Musul’dur.
Lozan’da Türkiye’yi temsil eden barış heyetinin reisi İsmet Paşa’nın, hangi görüş çerçevesi içinde Musul’dan vazgeçmek mecburiyetinde kaldığı henüz kesin olarak anlaşılmış değildir; ancak, Musul’un Türkiye sınırlan dışında bırakıldığı da bir gerçektir ve Türk milleti, birçok Türk anavatan parçalarının yurt dışında bırakılması emr-i vâkiine, Musul meselesinde de ıztırap çekerek şahit olmuştur.
Musul’un Türklüğü bahsinde herhangi bir anlaşmazlık söz konusu değildir. Musul’un Türklüğüne biz değil, bizden çok yabancılar tanıklık etmişler ve Lozan’ı bir bakıma Musul meselesinde adeta mahkûm etmişlerdir.
Okuyacağınız bu eser, şahsen bizim bakış açımız değildir. Bu eserin her satırındaki her kelime, virgülüne varıncaya kadar, yabancılardan kurulu bir heyetin hazırladığı ve mensubu bulunduğu Cemiyet-i Akvam’ın genel kuruluna verdiği gerekçeli raporun kendisidir.
3. Kitap: Deryaları Dize Getirenler “Oruç Reis ve Barbaros Hayrettin Paşa” (624 Sayfa)
Oruç Reis ve Barbaros Hayrettin Paşa’nın Romanı
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethiyle başlayan Osmanlı İmparatorluğu’nun denizlerdeki mücadelesi, onların ve onların cesur takipçilerinin kahramanlıkları sayesinde Akdeniz’deki tüm hakim unsunları alabora etti ve Akdeniz’in tamamında Osmanlı gemileri adaletin savunucuları olarak yüzyıllarca hüküm sürdüler.
Onlar Midilli Adası’nın Bonava Kasabası’nda yaşayan bir sipahinin, Yakup Bey’in oğullarıydı. Yıllar sonra adları tarihe Oruç Reis ve Hızır Reis olarak geçti.
Dalgalı ve kanlı Akdeniz sularında Kızıl Sakal adıyla nam saldı Oruç Reis. Hızır Reis ise kaptan-ı deryalığa kadar yükselecek olan Barbaros Hayrettin Paşa’ydı. Öyle ki, bu iki kardeşin cesaretleri ve kahramanlıkları Avrupalıları korkutmaktan öte onları limanlarına hapsediyordu.
Andrea Dorialar, Ferdinandlar diz çöktü önlerinde. Çünkü onlar sırf düşmanlarını değil, düşmanlarını gömdükleri deryaları da dize getirdiler.
4. Kitap: Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar (464 Sayfa)
Türkiye’de suikastle ortadan kaldırılan ilk gazetecilerden biri Raif Karadağ... "Petrol Fırtınası" kitabı yıllarca Türkiye’de binlerce insan tarafından okundu. O batıya, sömürgeci kapitalist anlayışa ve yıkma başkaldırıda bir öncüydü... O bu kitabıyla da petrol devlerinin Osmanlıyı nasıl yıkıma götürdüğünü sorguluyor, Osmanlıya sızan masonları ve sabetayistleri ele alıyor...
Biz şuna kaniiz ki, bir millet eğer tarihini bilmiyorsa, tarihi yanlış öğretiliyor ve bilerek başka bir istikamete sevk ediliyorsa, o millet için çöküş mukadderdir. Pek geriye değil, yüz yıl evveline dönüp baktığımız vakit, Türk devletinin, Osmanlı adı altında dünya siyasi haritasında işgal ettiği yerleri dehşet ve ibretle görürüz.
Üç kıtaya yayılmış devasa bir imparatorluktan, dünyanın en kudretli iki donanmasından birisine sahip olduktan, dünyanın en modern harp tekniğine göre hazırlanmış ve devrinin bütün askeri otoritelerinin gıptasını çekmiş kudretli bir orduya sahip bir devletten geride kalanlarla meydana gelmiş küçük bir devlet durumuna nasıl indirildiğimizi anlamak cidden pek zordur. Aklın ve idrakin reddetmeye daima meyyal bulunduğu bir anlama keyfiyetini, derinlemesine inmedikçe, Osmanlı ciddi surette tetkik edilmedikçe tespit etmek asla mümkün değildir.
Biz, işte bu anlama keyfiyetini yerine getirmek için bu tecrübeyi yaptık ve Sultan Abdülaziz Han’ın katli hadisesini ele aldık; zira, bu mevzu üzerinde, Türk milletinin salahiyetli bildiği zevatın hemen hepsinin yazdıkları, birbirlerinin devamı veya teyidi mahiyetinde olarak, daima bir istikamette gelişmiş ve hepsi bir noktada ittifak etmişlerdir: Sultan Abdülaziz katledilmiştir, intihar etmemiştir.
5. Kitap: İsrail Ortadoğu ve Amerika (232 Sayfa)
İnsanlık tarihinin yazıldığı, ilahi dinlerin doğuş merkezi, medeniyetler beşiği bir bölgedir Ortadoğu. Petrolün bulunmasıyla stratejik önemi bir kat daha artan bölge, tarih boyunca din savaşlarına sahne olmuşken, bugün Batı’nın vazgeçilmez enerji kaynağı olan bu madde için yapılan mücadelelerin arenası haline gelmiştir.
Bütün bunların üstüne, 1948´de kurulan İsrail devleti bölgeni kaderine bir hançer gibi saplanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu´nun çöküşü ile, Ortadoğu sahnesine İngiltere, Fransa ve İtalya gibi emperyalist ülkeler girdi.
Ancak, sömürgeciliğin yerini alan post-emperyalizm, görevini efendisine sadık diktatörlere bu kez Amerika ve Sovyetler Birliği´nin eline geçti.
Nihayet, 1990’larda, soğuk savaşın sona ermesiyle Amerika bölgenin tek patronu haline geldi. Dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırmaya koyulan Amerika’nın, Ortadoğu gibi en stratejik bölgeye karşı duyarsız kalması düşünülemezdi.
6. Kitap: Şark Meselesi (184 Sayfa)
“Türkler Avrupa’da görünür görünmez ortaya bir şark meselesi çıktı... Papazların ve küçük küçük zorbaların idaresine kendisini rahatça teslim etmiş, şarabını içip uyuklayan Avrupa’nın kapısından içeri giren dipdiri insanlar, yepyeni bir nizam içinde akıp gelen başarılı ve muazzam kuvvetler, o zamanki Avrupalının örümcekli, bulanık kafasında bir şok tesiri yaparak, onda şifa bulmaz bir dehşet hastalığı (!) doğurmuştur.
Türklerin, uyuklayan Avrupalının afyonunu patlatması hadisesi öylesine derin bir tesir yapmıştır ki, aradan yedi asır gelip geçmiş olmasına ve bir gün, eski dipdiri delikanlının, hasta adam (!) şekline sokulmasına rağmen, Avrupalının yirmi batın torunları dahi bu Türk hastalığından, Türk şokundan kurtulamamıştır.”
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 734,50 | 734,50 |