Pergamon, önce ovadan doyasıya seyredilmeyi, sonra karış karış gezmeyi hak eden bir antik yerleşimdir. Deniz yönünden kıvırılıp Bakırçay Ovası’na doğru ilerledikçe isteseniz de antik kentin akropolünde ışıldayan anıtlarından gözünüzü alamazsınız. O anda kulağınıza derinlerden bir ses ilişir; MÖ. 1. yüzyılda, “Bu kent Küçük Asya’nın en ünlü ve muhterem şehridir…” diyen Antik Çağ filozofu Pilinius Secundus’un sesidir.
Kale Dağı’nın zirvesinden eteklerine süzülen akropol anıtları, Pergamon tarihinin ışıltılı sayfalarının simgesi gibi görkemlidir. Akropol tepesine doğru çıkıldıkça, zirvede Olymposlu tanrıların şölen sofrasında beklendiğinizi, ya da Büyük Sunak’ta tanrılarla devlerin savaşına tanık olacağınızı sanırsınız; Büyük Sunak’ın hüzünlü temel kalntıları arasında boy atmış çam ağaçlarının gölgesinde, hayalinizdeki savaş sahnelerini görebilmeniz için artık Berlin’e, Pergamon Museum’a gitmeniz gerekir. Akropol her yönüyle Pergamon kültür alanlarına kuş bakışı göz atılan bir seyir terasıdır. Güzelim antik mimariden kendinizi alabildiğiniz anda her yönde muhteşem manzara şöleni başlar; güneyde Bakırçay Ovası, doğuda Kestel Barajı, kuzeyde Kozak’ın orman yeşili, batıda, ufukta bir yerlerde ise ılık yelini akropole yollayan Ege Denizi… Bu şölen, Pergamon kültür alanındaki yakın çevresine de bir devettir aynı zamanda. Kuzeyde Kozak Yaylası’ndan Gömeç, Ayvalık ve Burhaniye’ye; güneyde Çandarlı’dan, Foça, Aliağa ve Menemene; Batı’da Dikili’ye; Doğu’da Kınık, Soma, Kırkağaç ve Akhisar’a… Bu davete/çağrıya uyup Akropol’den inin, İlk Çağ’lardan günümüze uzanmış uygarlık izlerine girin.
Pergamon, Antik Kaikos’un (Bakırçay) onbinlerce yıldır suladığı kültür ovasının kalbinde anıtsal bir çınardır. Kült alanlarıyla Antik Dönem’de hizmet eden Ana Tanrıça’nın ta kendisidir. Pergamon, Akropol Tepesi ile ovaya oturmuş, eteklerini oluşturan geniş coğrafyadaki nice kültür mirasını kucaklayan bir Koca Ana’dır.
Uranus Yayınları’nın, Anadolu Uygarlıkları serisi dördüncü kitabında Pergamon’un kuzeyinden, güneyine, batısından doğusuna -harita üzerinde olmasa da- birbirini izleyen bölümlerle bir gezi rotası çizildi. Kitabın ilgili bölümleri gezginleri Tarih Öncesi Dönemlerden Pergamon’un kuruluş ve krallık dönemi yerleşimlerinde, ardından Roma ve Bizans Dönemi’nde Pergamon ve çevresinde, sonrasında Beylikler ve Osmanlı Dönemi yerleşimlerin izlerinde uzun bir yolculuğa çıkarıyor. Umarız, yakın gelecekte, Likya Yolu, Karia Yolu, Frig Yolu, Troia Kültür Rotası, Hitit Yolu gibi kültür rotalarına bir yenisi daha eklenir. Ne dersiniz? Pergamon’un kültür yollarını tanımanın zamanı değil mi? O halde hayallerinizin peşinde düşün yollara, Pergamon kültür izlerinin ayrıcalığını yaşayın.
Pergamon, önce ovadan doyasıya seyredilmeyi, sonra karış karış gezmeyi hak eden bir antik yerleşimdir. Deniz yönünden kıvırılıp Bakırçay Ovası’na doğru ilerledikçe isteseniz de antik kentin akropolünde ışıldayan anıtlarından gözünüzü alamazsınız. O anda kulağınıza derinlerden bir ses ilişir; MÖ. 1. yüzyılda, “Bu kent Küçük Asya’nın en ünlü ve muhterem şehridir…” diyen Antik Çağ filozofu Pilinius Secundus’un sesidir.
Kale Dağı’nın zirvesinden eteklerine süzülen akropol anıtları, Pergamon tarihinin ışıltılı sayfalarının simgesi gibi görkemlidir. Akropol tepesine doğru çıkıldıkça, zirvede Olymposlu tanrıların şölen sofrasında beklendiğinizi, ya da Büyük Sunak’ta tanrılarla devlerin savaşına tanık olacağınızı sanırsınız; Büyük Sunak’ın hüzünlü temel kalntıları arasında boy atmış çam ağaçlarının gölgesinde, hayalinizdeki savaş sahnelerini görebilmeniz için artık Berlin’e, Pergamon Museum’a gitmeniz gerekir. Akropol her yönüyle Pergamon kültür alanlarına kuş bakışı göz atılan bir seyir terasıdır. Güzelim antik mimariden kendinizi alabildiğiniz anda her yönde muhteşem manzara şöleni başlar; güneyde Bakırçay Ovası, doğuda Kestel Barajı, kuzeyde Kozak’ın orman yeşili, batıda, ufukta bir yerlerde ise ılık yelini akropole yollayan Ege Denizi… Bu şölen, Pergamon kültür alanındaki yakın çevresine de bir devettir aynı zamanda. Kuzeyde Kozak Yaylası’ndan Gömeç, Ayvalık ve Burhaniye’ye; güneyde Çandarlı’dan, Foça, Aliağa ve Menemene; Batı’da Dikili’ye; Doğu’da Kınık, Soma, Kırkağaç ve Akhisar’a… Bu davete/çağrıya uyup Akropol’den inin, İlk Çağ’lardan günümüze uzanmış uygarlık izlerine girin.
Pergamon, Antik Kaikos’un (Bakırçay) onbinlerce yıldır suladığı kültür ovasının kalbinde anıtsal bir çınardır. Kült alanlarıyla Antik Dönem’de hizmet eden Ana Tanrıça’nın ta kendisidir. Pergamon, Akropol Tepesi ile ovaya oturmuş, eteklerini oluşturan geniş coğrafyadaki nice kültür mirasını kucaklayan bir Koca Ana’dır.
Uranus Yayınları’nın, Anadolu Uygarlıkları serisi dördüncü kitabında Pergamon’un kuzeyinden, güneyine, batısından doğusuna -harita üzerinde olmasa da- birbirini izleyen bölümlerle bir gezi rotası çizildi. Kitabın ilgili bölümleri gezginleri Tarih Öncesi Dönemlerden Pergamon’un kuruluş ve krallık dönemi yerleşimlerinde, ardından Roma ve Bizans Dönemi’nde Pergamon ve çevresinde, sonrasında Beylikler ve Osmanlı Dönemi yerleşimlerin izlerinde uzun bir yolculuğa çıkarıyor. Umarız, yakın gelecekte, Likya Yolu, Karia Yolu, Frig Yolu, Troia Kültür Rotası, Hitit Yolu gibi kültür rotalarına bir yenisi daha eklenir. Ne dersiniz? Pergamon’un kültür yollarını tanımanın zamanı değil mi? O halde hayallerinizin peşinde düşün yollara, Pergamon kültür izlerinin ayrıcalığını yaşayın.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 666,00 | 666,00 |