Güç, yaşamak adına basına her zaman ihtiyaç duymuştur. Medya kimin elindeyse güç sahibi de odur. Bu, değişmez bir kuraldır. Çünkü medya ile toplum istenilen şekilde yönlendirilebilir, toplumun algıları istenilen istikamette şekillendirilebilir, yok olan var haline, var olan yok haline getirilebilir. Bu meyanda olaylara/olgulara baktığımızda; medyanın önemi, onu ayakta tutma bakımından, ekonomik açıdan besleme ve hiyerarşik yapısındaki her türlü çarpıklığı görmemezlikten gelme anlamında da değerlendirilmelidir. Türkiye’deki medya tarihi de zaten hep bu şekilde olmuş, hiç değişmemiştir. Gücü kim eline geçirmişse o gücü kullanmaya önce medyadan başlamıştır ve kendi medyasını oluşturmuştur. Kendi kadrolarını medya işletmelerine yerleştirmiştir veya yeni medya organları kurmuştur ya da eski medya işletmelerini satın almıştır. Gazetelerin, dergilerin, televizyonların satılmalarını zorunlu hale getirip, onları işlevsizleştirip o medya kuruluşlarına el koymuştur. Bugünkü ortamda da medya ile ayakta kalabilenleri hiç küçümsememek gerekir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde darbeciler medya sayesinde kendilerini meşru hale getirebilmişlerdir. Öyle olunca da medya üzerinde her türlü tekeli oluşturma; ki 2000’li yıllardan sonra teknoloji daha da ilerlediği için onu kendi lehlerine ‘özel’ bir medyaya dönüştürme Fethullahçılarla birlikte altın çağını yaşadı. Geçmişte bu anlamda medyayı kullanma söz konusu değildi. Medyayı manipüle etme, medya organlarına baskı kurma, kendi medyasını oluşturma hep vardı ancak ‘özel’ anlamda Fethullahçıların sızdığı devletin medyayla ilgili kurumsal organlarının faaliyetleri Türkiye’de bir ilktir.
‘Medyada kim yazacak kim yazmayacak, televizyonlarda kim konuşacak kim konuşmayacak, kime reklam verilecek kime verilmeyecek, ne yazılacak ne yazılmayacak’a karar veren “özel” bir medya Türkiye’de var mı? Ülkemizde emir veren, yönlendiren ve hedef gösteren medya her zaman olmuştur ama ”özel” anlamda bir medya yapılanması ilk defa mı karşımıza çıkıyor?
Sahte 1 milyon tirajı olan Zaman Gazetesi ve Türkiye’nin en büyük televizyon kurumu TRT, FETÖ’nün elindeydi. Devletin medya kurumları Fethullahçılar açısından öteden beri bir hazineydi. Hem kadrolarını o kurumlarda şekillendiriyorlar hem de kamu kaynaklarından elde ettikleri muazzam maddi imkânlarını kendi lehlerine çevirerek keyiflerini sürüyorlardı. Yazılamayanı yazan, Türkiye’nin yakın tarihinde Fethullahçıların sinsice sızdığı kurumlardaki ‘ayrıntı’lara dikkat çeken, Doç. Dr. Osman Eşidir imzası taşıyan bu kitap; bir devlet kurumunun 2013-2016 yılları arasında yaptığı 354 yönetim kurulu toplantısına ait 5 bin sayfayı aşan yönetim kurulu kararlarının incelenmesiyle yazıldı…
TEMEL DEĞERLERE SAHİP OLMAK, BAĞLI KALMAK,
İNANMAK VE SÜRDÜREBİLMEK AŞK’INA!..
Güç, yaşamak adına basına her zaman ihtiyaç duymuştur. Medya kimin elindeyse güç sahibi de odur. Bu, değişmez bir kuraldır. Çünkü medya ile toplum istenilen şekilde yönlendirilebilir, toplumun algıları istenilen istikamette şekillendirilebilir, yok olan var haline, var olan yok haline getirilebilir. Bu meyanda olaylara/olgulara baktığımızda; medyanın önemi, onu ayakta tutma bakımından, ekonomik açıdan besleme ve hiyerarşik yapısındaki her türlü çarpıklığı görmemezlikten gelme anlamında da değerlendirilmelidir. Türkiye’deki medya tarihi de zaten hep bu şekilde olmuş, hiç değişmemiştir. Gücü kim eline geçirmişse o gücü kullanmaya önce medyadan başlamıştır ve kendi medyasını oluşturmuştur. Kendi kadrolarını medya işletmelerine yerleştirmiştir veya yeni medya organları kurmuştur ya da eski medya işletmelerini satın almıştır. Gazetelerin, dergilerin, televizyonların satılmalarını zorunlu hale getirip, onları işlevsizleştirip o medya kuruluşlarına el koymuştur. Bugünkü ortamda da medya ile ayakta kalabilenleri hiç küçümsememek gerekir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde darbeciler medya sayesinde kendilerini meşru hale getirebilmişlerdir. Öyle olunca da medya üzerinde her türlü tekeli oluşturma; ki 2000’li yıllardan sonra teknoloji daha da ilerlediği için onu kendi lehlerine ‘özel’ bir medyaya dönüştürme Fethullahçılarla birlikte altın çağını yaşadı. Geçmişte bu anlamda medyayı kullanma söz konusu değildi. Medyayı manipüle etme, medya organlarına baskı kurma, kendi medyasını oluşturma hep vardı ancak ‘özel’ anlamda Fethullahçıların sızdığı devletin medyayla ilgili kurumsal organlarının faaliyetleri Türkiye’de bir ilktir.
‘Medyada kim yazacak kim yazmayacak, televizyonlarda kim konuşacak kim konuşmayacak, kime reklam verilecek kime verilmeyecek, ne yazılacak ne yazılmayacak’a karar veren “özel” bir medya Türkiye’de var mı? Ülkemizde emir veren, yönlendiren ve hedef gösteren medya her zaman olmuştur ama ”özel” anlamda bir medya yapılanması ilk defa mı karşımıza çıkıyor?
Sahte 1 milyon tirajı olan Zaman Gazetesi ve Türkiye’nin en büyük televizyon kurumu TRT, FETÖ’nün elindeydi. Devletin medya kurumları Fethullahçılar açısından öteden beri bir hazineydi. Hem kadrolarını o kurumlarda şekillendiriyorlar hem de kamu kaynaklarından elde ettikleri muazzam maddi imkânlarını kendi lehlerine çevirerek keyiflerini sürüyorlardı. Yazılamayanı yazan, Türkiye’nin yakın tarihinde Fethullahçıların sinsice sızdığı kurumlardaki ‘ayrıntı’lara dikkat çeken, Doç. Dr. Osman Eşidir imzası taşıyan bu kitap; bir devlet kurumunun 2013-2016 yılları arasında yaptığı 354 yönetim kurulu toplantısına ait 5 bin sayfayı aşan yönetim kurulu kararlarının incelenmesiyle yazıldı…
TEMEL DEĞERLERE SAHİP OLMAK, BAĞLI KALMAK,
İNANMAK VE SÜRDÜREBİLMEK AŞK’INA!..
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 115,50 | 115,50 |