İktidarların, egemen güçlerin hukukun üzerindeki etkisi ile ülkelerin gelişmişlikleri ve bireylerin haklarının güvencede olması arasında doğru orantılı bir ilişki vardır. Yargının bağımsız, tutarlı ve öngörülebilir kurallar üzerinde hareket ettiği ve bireylerin kendilerini hukuken güvende duyumsadıkları ülkelerde; gelişmişlik, temel insan haklarının güvencede olması ve hukuk kültürü üzerine olumlu sözler söylenebilir ancak. Tabi, bir de bu söylenenlerin lafta kalmaması, eylemli olarak yaşama geçmesi, yargı sisteminin ve uygulayıcıların bu söylenenleri içselleştirmiş olmaları gerekir.
“Pekünlü Dosyası”nın ülkemizdeki hukuk devleti, laiklik, üniversite kavramlarının hallaç pamuğu gibi dağıtılmasında yarattığı önemli etkiler gözler önüne seriliyor bu çalışmada. Gölgede kalmış, gölgede kalması da istenmiş, yitikleştirilmiş bir kumpas davasını inceleyen “Pekünlü Dosyası”nı okudukça, içerdiği hukuksuzlukların, adaletsizliklerin; son yıllarda yaşadıklarımızın habercisi olduğunu görecek ve zamanında atılan çığlığa yeniden tanıklık edeceksiniz. “Pekünlü dosyasına sessiz kalamazsınız.”
“Kim bilir, gelecekte yine başka bir günün birinde, yetkili makamlarda bir Picquart çıkar, Pekünlü Dosyası’nda hukuksuzluk olduğunu söylemekten; bir Emile Zola çıkar, Pekünlü’nün yaşadığı haksızlığı yazmaktan çekinmez, 21. yüzyılın Dreyfus’una benzetilebilecek Rennan Hoca’nın hukuk önündeki yenilgisi ortadan kaldırılır. Zaten bu yenilgi, ‘hiç önemli değil, ülkemizde bunca insan haksız yere yatarken, Silivri dolup taşarken, ben 4-5 ay yatmışım, hiç önemli değil şeref duyarım’ diyen Rennan Hoca için onur, Türk yargı sistemi ve hukuku üzerinde bir yüktür, yeni Picquart ve Zola’lar aslında Türk yargı sistemini ve hukukunu bu yükten kurtaracaklardır. Günün birinde Bibikov’lar çıkacaktır mutlaka son dönemde en çok çağrı yapılan yargı kesiminden, savcılardan, yargıçlardan.”
İktidarların, egemen güçlerin hukukun üzerindeki etkisi ile ülkelerin gelişmişlikleri ve bireylerin haklarının güvencede olması arasında doğru orantılı bir ilişki vardır. Yargının bağımsız, tutarlı ve öngörülebilir kurallar üzerinde hareket ettiği ve bireylerin kendilerini hukuken güvende duyumsadıkları ülkelerde; gelişmişlik, temel insan haklarının güvencede olması ve hukuk kültürü üzerine olumlu sözler söylenebilir ancak. Tabi, bir de bu söylenenlerin lafta kalmaması, eylemli olarak yaşama geçmesi, yargı sisteminin ve uygulayıcıların bu söylenenleri içselleştirmiş olmaları gerekir.
“Pekünlü Dosyası”nın ülkemizdeki hukuk devleti, laiklik, üniversite kavramlarının hallaç pamuğu gibi dağıtılmasında yarattığı önemli etkiler gözler önüne seriliyor bu çalışmada. Gölgede kalmış, gölgede kalması da istenmiş, yitikleştirilmiş bir kumpas davasını inceleyen “Pekünlü Dosyası”nı okudukça, içerdiği hukuksuzlukların, adaletsizliklerin; son yıllarda yaşadıklarımızın habercisi olduğunu görecek ve zamanında atılan çığlığa yeniden tanıklık edeceksiniz. “Pekünlü dosyasına sessiz kalamazsınız.”
“Kim bilir, gelecekte yine başka bir günün birinde, yetkili makamlarda bir Picquart çıkar, Pekünlü Dosyası’nda hukuksuzluk olduğunu söylemekten; bir Emile Zola çıkar, Pekünlü’nün yaşadığı haksızlığı yazmaktan çekinmez, 21. yüzyılın Dreyfus’una benzetilebilecek Rennan Hoca’nın hukuk önündeki yenilgisi ortadan kaldırılır. Zaten bu yenilgi, ‘hiç önemli değil, ülkemizde bunca insan haksız yere yatarken, Silivri dolup taşarken, ben 4-5 ay yatmışım, hiç önemli değil şeref duyarım’ diyen Rennan Hoca için onur, Türk yargı sistemi ve hukuku üzerinde bir yüktür, yeni Picquart ve Zola’lar aslında Türk yargı sistemini ve hukukunu bu yükten kurtaracaklardır. Günün birinde Bibikov’lar çıkacaktır mutlaka son dönemde en çok çağrı yapılan yargı kesiminden, savcılardan, yargıçlardan.”
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 56,00 | 56,00 |