Abdülhamid'in kılıç alayı Osmanlı devletinin son yüzyılındaki en ihtişamlı merasimlerden biriydi. Yeni padişahın Dolmabahçe Sarayı'ndan yola çıktığı yedi pare top atışıyla bildirildi. Eyüp'e deniz yoluyla gidilecekti. Yaverlerin ve saray erkânının yer aldığı üç kayığın arkasında bembeyaz kıyafetli Arnavut kürekçilerin çektiği on dört çifte saltanat kayığında Abdülhamid, seryaveri, mabeyn başferiki ve Damad Mahmud Paşa vardı. Hanedan mensuplarının ve saray erkânının kayıkları arkadan geliyordu. Eyüp Çömlekçiler'de karşılanan Abdülhamid, takımları som altından beyaz bir Arap atıyla kılıç kuşanmaya giderken önünde kırmızı elbiseli kavaslar, gümüş buhurdan tutan hazine hademeleri yürüyordu. Halı döşeli yolun iki tarafına teberleri ve sorguçlu serpuşlarıyla peyk ve solaklar dizilmişti. Sultan töreni izleyenlere göre "ecdadının usulünü ihya buyurmuştu." Amaç da bunu dedirtmekti zaten. "Eski sultanlar gibi" olmak, Abdülhamid'in törenin gerçekliğinden ve bu dünyaya ait olmaktan sıyrılıp efsanevi bir karaktere bürünmesine yardımcı oluyor, sultan seyircilerin gözünde bir tür meşruiyet kazanıyordu. Sultanın cuma selamlığı merasimleri de çok renkli geçerdi. Yıldız'da, Abdülhamid'in camiye gitmek üzere geçeceği kısa yola maiyet-i seniye tüfekçi bölüğü ile Plevne taburunun yanı sıra kırmızı işlemeli mavi cepkenli, kırmızı potur ve fes üzerine dolanmış yeşil-mavi sarıklarıyla Yemen, Hicaz, Bağdad ve Trabluslu Araplardan oluşan sarıklı zuhaf alayı, ayrıca Arnavutluk'ta yaşayan Gegalardan oluşan fesli zuhaf alayı dizilirdi. Selamlığı seyre gelen Harem hanımlarının kupa arabaları, ricalin gösterişli giysileri, yaver-i ekremler, paşalar, vekiller, şehzadeler bu rengârenk merasimi seyre gelen yabancı misafirleri de çok etkiliyordu kuşkusuz. Osmanlı merasimleri bütün merasimler gibi simgelerden meydana geliyor ve bu simgeler aracılığıyla halka iktidar hakkında mesajlar veriliyordu. Merasimler her yerde olduğu gibi devletin kendini tanımlama ve ifade etme yollarından biriydi. Yazar Hakan T. Karateke, bu kitapta Osmanlı devletinin 19. yüzyılda düzenlediği merasimler aracılığıyla modernleşmenin imparatorluğa yansımasını inceliyor, saray ile devletin zihniyetindeki değişiklere farklı bakış açıları getiriyor. Dr. Hakan T. Karateke Harvard Üniversitesi Yakındoğu Dilleri ve Uygarlıkları bölümünde ders vermektedir. Yayınlanmış birçok makalesinin yanı sıra İşkodra Şairleri (1995), III. Ahmed Devri İstanbul Çeşmeleri (1995) ve Traktat über die Derwischmützen (2001) isimli kitapları vardır.
Abdülhamid'in kılıç alayı Osmanlı devletinin son yüzyılındaki en ihtişamlı merasimlerden biriydi. Yeni padişahın Dolmabahçe Sarayı'ndan yola çıktığı yedi pare top atışıyla bildirildi. Eyüp'e deniz yoluyla gidilecekti. Yaverlerin ve saray erkânının yer aldığı üç kayığın arkasında bembeyaz kıyafetli Arnavut kürekçilerin çektiği on dört çifte saltanat kayığında Abdülhamid, seryaveri, mabeyn başferiki ve Damad Mahmud Paşa vardı. Hanedan mensuplarının ve saray erkânının kayıkları arkadan geliyordu. Eyüp Çömlekçiler'de karşılanan Abdülhamid, takımları som altından beyaz bir Arap atıyla kılıç kuşanmaya giderken önünde kırmızı elbiseli kavaslar, gümüş buhurdan tutan hazine hademeleri yürüyordu. Halı döşeli yolun iki tarafına teberleri ve sorguçlu serpuşlarıyla peyk ve solaklar dizilmişti. Sultan töreni izleyenlere göre "ecdadının usulünü ihya buyurmuştu." Amaç da bunu dedirtmekti zaten. "Eski sultanlar gibi" olmak, Abdülhamid'in törenin gerçekliğinden ve bu dünyaya ait olmaktan sıyrılıp efsanevi bir karaktere bürünmesine yardımcı oluyor, sultan seyircilerin gözünde bir tür meşruiyet kazanıyordu. Sultanın cuma selamlığı merasimleri de çok renkli geçerdi. Yıldız'da, Abdülhamid'in camiye gitmek üzere geçeceği kısa yola maiyet-i seniye tüfekçi bölüğü ile Plevne taburunun yanı sıra kırmızı işlemeli mavi cepkenli, kırmızı potur ve fes üzerine dolanmış yeşil-mavi sarıklarıyla Yemen, Hicaz, Bağdad ve Trabluslu Araplardan oluşan sarıklı zuhaf alayı, ayrıca Arnavutluk'ta yaşayan Gegalardan oluşan fesli zuhaf alayı dizilirdi. Selamlığı seyre gelen Harem hanımlarının kupa arabaları, ricalin gösterişli giysileri, yaver-i ekremler, paşalar, vekiller, şehzadeler bu rengârenk merasimi seyre gelen yabancı misafirleri de çok etkiliyordu kuşkusuz. Osmanlı merasimleri bütün merasimler gibi simgelerden meydana geliyor ve bu simgeler aracılığıyla halka iktidar hakkında mesajlar veriliyordu. Merasimler her yerde olduğu gibi devletin kendini tanımlama ve ifade etme yollarından biriydi. Yazar Hakan T. Karateke, bu kitapta Osmanlı devletinin 19. yüzyılda düzenlediği merasimler aracılığıyla modernleşmenin imparatorluğa yansımasını inceliyor, saray ile devletin zihniyetindeki değişiklere farklı bakış açıları getiriyor. Dr. Hakan T. Karateke Harvard Üniversitesi Yakındoğu Dilleri ve Uygarlıkları bölümünde ders vermektedir. Yayınlanmış birçok makalesinin yanı sıra İşkodra Şairleri (1995), III. Ahmed Devri İstanbul Çeşmeleri (1995) ve Traktat über die Derwischmützen (2001) isimli kitapları vardır.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 10,72 | 10,72 |