XI. yüzyıldan XX. yüzyıl başlarına kadar geçen zaman diliminde Müslüman Türklerin hâkim olduğu geniş coğrafyada İslamiyet’in şekillendirdiği kültür ve mana iklimi, günümüzde Osmanlıca ya da Osmanlı Türkçesi adıyla bilinen bir dilinin gelişmesine olanak sağlamıştır. Arapça, Farsça, Türkçe sözcükler ve yapılardan oluşan bu “yazı dili” yüzyıllar içinde Osmanlı tebaası olan ya da olmayan farklı ulusların dillerinden giren yeni sözcüklerle daha da zenginleşmiştir.
Türkçenin dilbilgisi kurallarının temel alındığı bu yazı dili, konuşma dilinden yaralanmakla birlikte Farsçanın ve Arapçanın zengin söz varlığından fazlasıyla beslenmiştir.
Araştırmacılar Türkçeyi devirlere ayırırken “Tarihî Türkiye Türkçesi” dönemini, kendi içinde üç dönemde incelemiştir. Türkçe sözcüklerin daha yoğun olarak kullanıldığı Eski Anadolu Türkçesi dönemi XII-XIII. yüzyıllardan XV. yüzyıla kadar sürmüştür. İmlanın tam olarak oturmadığı bu dönemin bilhassa ilk yüzyıllarında Türkçe sözcükler Arap alfabesiyle ifade edilmeye çalışılırken birbirinden farklı yazım şekilleri ortaya çıkmıştır. XVI. yüzyıldan XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar süren Klasik Osmanlıca döneminde Osmanlının çok uluslu büyük bir devlet haline gelmesiyle birlikte Osmanlıcadaki Arapça ve Farsça sözcükler giderek artmış, şiirde ve düzyazıda üslup ağırlaşmıştır.
XIX. yüzyılın ikinci yarısından XX. yüzyıl başlarına kadar olan dönemde ise “Yeni Osmanlıca” ortaya çıkmış, Yeni Türkiye Türkçesi bu dönemde şekillenmeye başlamıştır. Bilhassa son dönemde imlada yenilikler ortaya çıkmış, konuşma dili ile yazı dilini uzlaştırma çabalarıyla daha önce yazılmayan harfler yazılmaya başlanmış, bilhassa Batı dillerinden gelen sözcükler yaygınlaşmıştır. Dilde sadeleşme ve harf inkılabıyla birlikte “eski yazı” ortadan kalkmakla birlikte Osmanlıcanın sözvarlığı günümüze kadar azalarak varlığını sürdürmüştür.
Osmanlı Türkçesinde konuşma dili ile yazı dili arasında fark bulunmaktadır. Kitabî bir dili ve üslubu olan Osmanlıca -her ne kadar yüzyıllar içinde konuşma dilini etkilese de- yazı dili olarak kullanılmıştır. Özellikle farklı dönemlerde Türkçe sözcüklerin yazımındaki bazı farklılıklar, Arapça ve Farsça sözcüklerin yazılış ve okunuşu -diğer bir deyişle halklılaştırılması- sonucu ortaya çıkan yeni okunuş şekilleri, özgün imlası değiştirilen alıntı sözcükler, Osmanlıcanın sorun teşkil eden meseleleridir. Bu nedenle kitapta “Halklılaştırma ve Osmanlıca İmlada Özel Durumlar” bölümüne yer verilmiştir. Zengin ünlüleri olan Türkçenin zengin ünsüzleri olan Arap alfabesiyle ifade edilmesi diğer bir sorun olarak görülebilir. Ancak Osmanlıcaya dair sıraladığımız bu meseleler, yeterince emek ve zaman verildiğinde rahatlıkla aşılabilir.
Gerek öğrenci gerekse öğretim üyesi sıfatıyla yirmi yıldır öğrenmeye ve öğretmeye gayret ettiğim Osmanlıcanın her yıl yeni bir yönünü keşfetmenin mutluluğunu yaşıyorum. Sevgili öğrencilerimin ve yayınevimin isteği üzerine yıllardır Çukurova Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı ve Türkçe bölümlerinde yürüttüğüm Osmanlıca derslerim sırasında kazandığım tecrübe ışığında öğrencilerimizin ihtiyaçlarını dikkate alarak bir Osmanlıca kitabı yazmaya karar verdim. Birbirinden değerli Osmanlıca kitapları bulunmasına rağmen; Osmanlıca kitabı yazma kararımda birinci etken Türk Dili ve Edebiyatı bölümü “müfredatımıza” tam anlamıyla uyan bir kitaba duyulan ihtiyaçtır.
Hazırladığımız bu kitapta yıllar içinde geliştirdiğimiz öğretim yöntemini uygulamaya gayret ettik. Bu kitabın ilk yarısı birinci yarıyıl için Osmanlıcaya giriş mahiyetinde, diğer yarısı ise ikinci yarıyıl için daha ziyade Osmanlıcadaki Farsça unsurlara yöneliktir. Kitabın son iki ünitesi, daha önceki ünitelerde işlenen çeşitli konuların Farsça tamlamalarda nasıl kullanıldığının görülmesi ve konuların pekiştirilmesi için gereklidir. Farsça sıfat tamlamalarında uyum kaidelerinin anlaşılabilmesi için zorunlu olarak Arapça sözcüklerin yapısı, kemiyet ve keyfiyet konularında genel bilgilere yer verdik. Osmanlıca basit ve orta seviye metinlerde Arapça tamlamaların bulunması nedeniyle Farsça tamlamaların yanı sıra Arapça tamlamalara ana hatlarıyla değinme gereği duyduk. Osmanlıcaya yeni başlayan öğrencilerin kolaylıkla anlayabilmesi için konular ayrıntılı olarak anlatılmış, öğrencilerin sözcük dağarcığını geliştirmek maksadıyla sözcükler anlamlarıyla birlikte verilmiştir. Kendisini geliştirmek isteyen öğrenciler için kitabın sonunda 15 farklı konu ile ilgili “Ek” bölümlerine yer verilmiştir. Bu bölümlerdeki lügatçelerde ilgili konulara dair Osmanlıca metinlerde karşımıza çıkması kuvvetle muhtemel olan çok sayıda örneğe yer verilmiştir. Yine aynı maksatla ek bölümlerinden biri klasik Türk şiirinde sık kullanılan sözcüklere ayrılmıştır. Osmanlıca metinler okunurken karşılaşılan güçlüklerin başında okuyucunun dağarcığında bulunmayan sözcükleri okuyamaması gelmektedir. Öğretim üyeleri, ihtiyaçlara ve dersin kredisine göre öğrencilerine lügatçeleri ödev olarak verebilecekleri gibi, konu anlatımındaki örneklerle de yetinebilirler. Bu noktada İngilizce yazı dili ile boy ölçüşebilecek yegâne dil olan Osmanlıcanın gücünü sözvarlığından aldığını hatırlatmak yararlı olacaktır.
Kitapta anlatılan konuların pekiştirilebilmesi için ünite sonlarında “Uygulama” başlığı altında ödevler bulunmaktadır. Bu ödevlerin öğretim üyelerince kontrol edilmesi son derece önemlidir. El yazması eserlerin çeşitliliğine hazırlık teşkil etmesi ve harflerin bitişmesinde yazı stilinden kaynaklanan biçimsel farklılıkların görülebilmesi için konu anlatımındaki eski harfli örneklerin imlasında farklı fontlar kullanılmıştır. Başlangıç seviyesinde öğrencilerin Osmanlıca okumaya alışabilmeleri için okunmuş (çözümlü) metinlere yer verilmiştir. Okuma metinleri ise farklı yazar ve şairlerin farklı türden eserleriyle çeşitlendirilmiştir. Eski yazılı metinlerin imlasında alıntı yapılan kaynağın imlasına sadık kalınmaya gayret edildiğinden dolayı imlada çeşitlilik görülebilir. Okuma metinlerinin sonunda matbu‘ ve yazma metin örneklerine de yer verilmiştir.
XI. yüzyıldan XX. yüzyıl başlarına kadar geçen zaman diliminde Müslüman Türklerin hâkim olduğu geniş coğrafyada İslamiyet’in şekillendirdiği kültür ve mana iklimi, günümüzde Osmanlıca ya da Osmanlı Türkçesi adıyla bilinen bir dilinin gelişmesine olanak sağlamıştır. Arapça, Farsça, Türkçe sözcükler ve yapılardan oluşan bu “yazı dili” yüzyıllar içinde Osmanlı tebaası olan ya da olmayan farklı ulusların dillerinden giren yeni sözcüklerle daha da zenginleşmiştir.
Türkçenin dilbilgisi kurallarının temel alındığı bu yazı dili, konuşma dilinden yaralanmakla birlikte Farsçanın ve Arapçanın zengin söz varlığından fazlasıyla beslenmiştir.
Araştırmacılar Türkçeyi devirlere ayırırken “Tarihî Türkiye Türkçesi” dönemini, kendi içinde üç dönemde incelemiştir. Türkçe sözcüklerin daha yoğun olarak kullanıldığı Eski Anadolu Türkçesi dönemi XII-XIII. yüzyıllardan XV. yüzyıla kadar sürmüştür. İmlanın tam olarak oturmadığı bu dönemin bilhassa ilk yüzyıllarında Türkçe sözcükler Arap alfabesiyle ifade edilmeye çalışılırken birbirinden farklı yazım şekilleri ortaya çıkmıştır. XVI. yüzyıldan XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar süren Klasik Osmanlıca döneminde Osmanlının çok uluslu büyük bir devlet haline gelmesiyle birlikte Osmanlıcadaki Arapça ve Farsça sözcükler giderek artmış, şiirde ve düzyazıda üslup ağırlaşmıştır.
XIX. yüzyılın ikinci yarısından XX. yüzyıl başlarına kadar olan dönemde ise “Yeni Osmanlıca” ortaya çıkmış, Yeni Türkiye Türkçesi bu dönemde şekillenmeye başlamıştır. Bilhassa son dönemde imlada yenilikler ortaya çıkmış, konuşma dili ile yazı dilini uzlaştırma çabalarıyla daha önce yazılmayan harfler yazılmaya başlanmış, bilhassa Batı dillerinden gelen sözcükler yaygınlaşmıştır. Dilde sadeleşme ve harf inkılabıyla birlikte “eski yazı” ortadan kalkmakla birlikte Osmanlıcanın sözvarlığı günümüze kadar azalarak varlığını sürdürmüştür.
Osmanlı Türkçesinde konuşma dili ile yazı dili arasında fark bulunmaktadır. Kitabî bir dili ve üslubu olan Osmanlıca -her ne kadar yüzyıllar içinde konuşma dilini etkilese de- yazı dili olarak kullanılmıştır. Özellikle farklı dönemlerde Türkçe sözcüklerin yazımındaki bazı farklılıklar, Arapça ve Farsça sözcüklerin yazılış ve okunuşu -diğer bir deyişle halklılaştırılması- sonucu ortaya çıkan yeni okunuş şekilleri, özgün imlası değiştirilen alıntı sözcükler, Osmanlıcanın sorun teşkil eden meseleleridir. Bu nedenle kitapta “Halklılaştırma ve Osmanlıca İmlada Özel Durumlar” bölümüne yer verilmiştir. Zengin ünlüleri olan Türkçenin zengin ünsüzleri olan Arap alfabesiyle ifade edilmesi diğer bir sorun olarak görülebilir. Ancak Osmanlıcaya dair sıraladığımız bu meseleler, yeterince emek ve zaman verildiğinde rahatlıkla aşılabilir.
Gerek öğrenci gerekse öğretim üyesi sıfatıyla yirmi yıldır öğrenmeye ve öğretmeye gayret ettiğim Osmanlıcanın her yıl yeni bir yönünü keşfetmenin mutluluğunu yaşıyorum. Sevgili öğrencilerimin ve yayınevimin isteği üzerine yıllardır Çukurova Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı ve Türkçe bölümlerinde yürüttüğüm Osmanlıca derslerim sırasında kazandığım tecrübe ışığında öğrencilerimizin ihtiyaçlarını dikkate alarak bir Osmanlıca kitabı yazmaya karar verdim. Birbirinden değerli Osmanlıca kitapları bulunmasına rağmen; Osmanlıca kitabı yazma kararımda birinci etken Türk Dili ve Edebiyatı bölümü “müfredatımıza” tam anlamıyla uyan bir kitaba duyulan ihtiyaçtır.
Hazırladığımız bu kitapta yıllar içinde geliştirdiğimiz öğretim yöntemini uygulamaya gayret ettik. Bu kitabın ilk yarısı birinci yarıyıl için Osmanlıcaya giriş mahiyetinde, diğer yarısı ise ikinci yarıyıl için daha ziyade Osmanlıcadaki Farsça unsurlara yöneliktir. Kitabın son iki ünitesi, daha önceki ünitelerde işlenen çeşitli konuların Farsça tamlamalarda nasıl kullanıldığının görülmesi ve konuların pekiştirilmesi için gereklidir. Farsça sıfat tamlamalarında uyum kaidelerinin anlaşılabilmesi için zorunlu olarak Arapça sözcüklerin yapısı, kemiyet ve keyfiyet konularında genel bilgilere yer verdik. Osmanlıca basit ve orta seviye metinlerde Arapça tamlamaların bulunması nedeniyle Farsça tamlamaların yanı sıra Arapça tamlamalara ana hatlarıyla değinme gereği duyduk. Osmanlıcaya yeni başlayan öğrencilerin kolaylıkla anlayabilmesi için konular ayrıntılı olarak anlatılmış, öğrencilerin sözcük dağarcığını geliştirmek maksadıyla sözcükler anlamlarıyla birlikte verilmiştir. Kendisini geliştirmek isteyen öğrenciler için kitabın sonunda 15 farklı konu ile ilgili “Ek” bölümlerine yer verilmiştir. Bu bölümlerdeki lügatçelerde ilgili konulara dair Osmanlıca metinlerde karşımıza çıkması kuvvetle muhtemel olan çok sayıda örneğe yer verilmiştir. Yine aynı maksatla ek bölümlerinden biri klasik Türk şiirinde sık kullanılan sözcüklere ayrılmıştır. Osmanlıca metinler okunurken karşılaşılan güçlüklerin başında okuyucunun dağarcığında bulunmayan sözcükleri okuyamaması gelmektedir. Öğretim üyeleri, ihtiyaçlara ve dersin kredisine göre öğrencilerine lügatçeleri ödev olarak verebilecekleri gibi, konu anlatımındaki örneklerle de yetinebilirler. Bu noktada İngilizce yazı dili ile boy ölçüşebilecek yegâne dil olan Osmanlıcanın gücünü sözvarlığından aldığını hatırlatmak yararlı olacaktır.
Kitapta anlatılan konuların pekiştirilebilmesi için ünite sonlarında “Uygulama” başlığı altında ödevler bulunmaktadır. Bu ödevlerin öğretim üyelerince kontrol edilmesi son derece önemlidir. El yazması eserlerin çeşitliliğine hazırlık teşkil etmesi ve harflerin bitişmesinde yazı stilinden kaynaklanan biçimsel farklılıkların görülebilmesi için konu anlatımındaki eski harfli örneklerin imlasında farklı fontlar kullanılmıştır. Başlangıç seviyesinde öğrencilerin Osmanlıca okumaya alışabilmeleri için okunmuş (çözümlü) metinlere yer verilmiştir. Okuma metinleri ise farklı yazar ve şairlerin farklı türden eserleriyle çeşitlendirilmiştir. Eski yazılı metinlerin imlasında alıntı yapılan kaynağın imlasına sadık kalınmaya gayret edildiğinden dolayı imlada çeşitlilik görülebilir. Okuma metinlerinin sonunda matbu‘ ve yazma metin örneklerine de yer verilmiştir.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 326,40 | 326,40 |