İnsan haklarının evrensel niteliklere sahip olmasının yanı sıra algılanışı ve uygulanışı toplumdan topluma farklılıklar göstermektedir. Bu farklılık toplumsal yapının sosyo-ekonomik ve sosyo-politik yapısı çerçevesinde şekillenen toplumsal cinsiyet ve erkek egemenliği üzerine kurulan ataerkil yapılanmanın analiz edilmesinde daha da belirginleşmektedir. Kadının toplumdaki yeri ve algısı, toplumun değer yargıları ile örfler, gelenekler, kültler gibi oluşumlarla kategorize edilmektedir. Toplumsal cinsiyet rolleri olarak kadının ve erkeğin fizyolojik özellikleri de dikkate alınarak belirlenen görev alan ve sorumlulukları zamanla alışılmışlıklar hâline dönüşmektedir.
Kadınlar ve erkekler arasında eşitliği sağlamak ve kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak, insan hakları ve Birleşmiş Milletler değerleri arasındadır. Dünyanın dört bir yanındaki kadınlar, yaşamları boyunca düzenli olarak insan hakları ihlallerine maruz kalmaktadırlar ve kadınların insan haklarının gerçekleştirilmesi her zaman bir öncelik olamamıştır. Kadınlar ve erkekler arasındaki eşitliği sağlamak, kadınların ayrımcılığa maruz kalma yollarının kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını gerektirmektedir. Birleşmiş Milletler, kadınların insan haklarını ele alma konusunda uzun bir geçmişe sahiptir. Son yıllarda kadınların haklarını güvence altına almak için büyük ilerleme kaydedilmekle birlikte, ataerkil toplumsal yapıların gerektirdiği önemli boşluklar kalmaya devam etmekte ve kadınların gerçekleri sürekli değişmektedir.
Bu kitap; toplumsal cinsiyet kavramından yola çıkarak feminist teoriler ışığında, ataerkil yapılanma içerisinde kadının uluslararası toplumdaki yerini değerlendirdikten sonra, Orta Asya kadınlarının insan haklarını tam olarak anlamayı açıklama çabası olarak, kadınların insan haklarına bir giriş sağlamaktadır.
İnsan haklarının evrensel niteliklere sahip olmasının yanı sıra algılanışı ve uygulanışı toplumdan topluma farklılıklar göstermektedir. Bu farklılık toplumsal yapının sosyo-ekonomik ve sosyo-politik yapısı çerçevesinde şekillenen toplumsal cinsiyet ve erkek egemenliği üzerine kurulan ataerkil yapılanmanın analiz edilmesinde daha da belirginleşmektedir. Kadının toplumdaki yeri ve algısı, toplumun değer yargıları ile örfler, gelenekler, kültler gibi oluşumlarla kategorize edilmektedir. Toplumsal cinsiyet rolleri olarak kadının ve erkeğin fizyolojik özellikleri de dikkate alınarak belirlenen görev alan ve sorumlulukları zamanla alışılmışlıklar hâline dönüşmektedir.
Kadınlar ve erkekler arasında eşitliği sağlamak ve kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak, insan hakları ve Birleşmiş Milletler değerleri arasındadır. Dünyanın dört bir yanındaki kadınlar, yaşamları boyunca düzenli olarak insan hakları ihlallerine maruz kalmaktadırlar ve kadınların insan haklarının gerçekleştirilmesi her zaman bir öncelik olamamıştır. Kadınlar ve erkekler arasındaki eşitliği sağlamak, kadınların ayrımcılığa maruz kalma yollarının kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını gerektirmektedir. Birleşmiş Milletler, kadınların insan haklarını ele alma konusunda uzun bir geçmişe sahiptir. Son yıllarda kadınların haklarını güvence altına almak için büyük ilerleme kaydedilmekle birlikte, ataerkil toplumsal yapıların gerektirdiği önemli boşluklar kalmaya devam etmekte ve kadınların gerçekleri sürekli değişmektedir.
Bu kitap; toplumsal cinsiyet kavramından yola çıkarak feminist teoriler ışığında, ataerkil yapılanma içerisinde kadının uluslararası toplumdaki yerini değerlendirdikten sonra, Orta Asya kadınlarının insan haklarını tam olarak anlamayı açıklama çabası olarak, kadınların insan haklarına bir giriş sağlamaktadır.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 61,60 | 61,60 |