Hugues Viane, genç ve güzel karısının ölümünden sonra ışıksız, kasvetli, Katolik Brugge şehrine taşınır. İçinden binlerce kanalın geçtiği, yorgun, üçgen çatılı evlerin ve yüksek kulelerin bulunduğu bu şehirde görkemli bir geçmişin yasını tutar. Şehrin gri sokaklarında teselli edilemez bir şekilde yürür. Brugge, onun ıstırap çeken hastalıklı varlığına, saplantılı hikâyesine uygun bir dekordur. Bu yalnız adamın melankolik adımları, onu puslu bir akşam, kaybettiği kadına tuhaf bir şekilde benzeyen başka bir kadınla tanışmaya götürecektir. Ölü Brugge böylelikle ona, ölümü yenme imkânı verir.
Belçikalı sembolist şair ve romancı Georges Rodenbach’ın ilk kez 1892’de yayımlanan başyapıtı, okuyucuyu hipnotize eden atmosferiyle sessiz bir trajedinin örneğini sunar. Rodenbach’a göre şehir, ruhun coğrafyasıdır. Roza Hakmen’in eşsiz çevirisi ve Selim İleri’nin sonsözüyle Ölü Brugge, aradan bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen değerine değer katan usta işi bir anlatı.
“Esrarengiz bir denklem kurulmaktaydı. Ölü zevceye karşılık ölü bir şehir olmalıydı. Koyu matemi böyle bir dekor gerektiriyordu. Hayata ancak Brugge’de katlanabilirdi. Sezgisine uyup gelmişti buraya. Başka yerlerde hayat kıpır kıpır, uğultulu olabilir, kutlamalarla ışıl ışıl aydınlanabilir, binbir ses birbirine karışabilirdi. Onun sessizliğe ve neredeyse yaşadığını hissettirmeyecek kadar tekdüze bir hayata ihtiyacı vardı.”
Hugues Viane, genç ve güzel karısının ölümünden sonra ışıksız, kasvetli, Katolik Brugge şehrine taşınır. İçinden binlerce kanalın geçtiği, yorgun, üçgen çatılı evlerin ve yüksek kulelerin bulunduğu bu şehirde görkemli bir geçmişin yasını tutar. Şehrin gri sokaklarında teselli edilemez bir şekilde yürür. Brugge, onun ıstırap çeken hastalıklı varlığına, saplantılı hikâyesine uygun bir dekordur. Bu yalnız adamın melankolik adımları, onu puslu bir akşam, kaybettiği kadına tuhaf bir şekilde benzeyen başka bir kadınla tanışmaya götürecektir. Ölü Brugge böylelikle ona, ölümü yenme imkânı verir.
Belçikalı sembolist şair ve romancı Georges Rodenbach’ın ilk kez 1892’de yayımlanan başyapıtı, okuyucuyu hipnotize eden atmosferiyle sessiz bir trajedinin örneğini sunar. Rodenbach’a göre şehir, ruhun coğrafyasıdır. Roza Hakmen’in eşsiz çevirisi ve Selim İleri’nin sonsözüyle Ölü Brugge, aradan bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen değerine değer katan usta işi bir anlatı.
“Esrarengiz bir denklem kurulmaktaydı. Ölü zevceye karşılık ölü bir şehir olmalıydı. Koyu matemi böyle bir dekor gerektiriyordu. Hayata ancak Brugge’de katlanabilirdi. Sezgisine uyup gelmişti buraya. Başka yerlerde hayat kıpır kıpır, uğultulu olabilir, kutlamalarla ışıl ışıl aydınlanabilir, binbir ses birbirine karışabilirdi. Onun sessizliğe ve neredeyse yaşadığını hissettirmeyecek kadar tekdüze bir hayata ihtiyacı vardı.”
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 69,30 | 69,30 |