Umberto Eco’nun ahbabı, çok cins, çok zeki Fransız denemeci Pierre Bayard, hepimizin merak ettiği soruya yanıt veriyor: Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?
Parisli Fransız edebiyatı profesörü, yetenekli bir şarlatan, bir edebiyat martavalcısı ve profesyonel bir “okumaz.” “Akademik düzeyde edebiyat eğitimi verdiğimden,” diyor pişmanlıkla, “aslında çoğunlukla kapağını bile açmamış olduğum kitaplar hakkında yorum yapmaktan hiçbir zaman kaçamadım.”
Bayard, entelektüel dünyada, üzerine konuşulması en az ekonomik durum ya da seks hayatı kadar tabu haline gelmiş bir konuyu ele alıyor; klişeleri yerle bir ederek hem sürekli okumak zorunda olanların içini rahatlatıyor hem de “okumama”nın aslında yaratıcı bir eylem olduğunu, birbirinden çarpıcı örneklerle kanıtlıyor.
Joyce ya da Proust hakkında iki çift laf edebilmek için bu kitapları sonuna kadar (hatta hiç!) okumaya gerek olmadığının, önemli olanın tek tek kitaplardan çok, kitaplar arasındaki bağlamı, ilişki düzenini kavramak olduğunun altını çiziyor. Bu tezi savunurken de, son derece özgün bir kodlama sistemi oluşturuyor. Balzac, Valery, Musil, Wilde, Eco gibi yazarların metinlerindeki “yaratıcı okumama” stratejilerini tek tek ortaya çıkartarak, okumanın tarihinde kışkırtıcı bir yeni sayfa açıyor.
“Kültür,” diyor kıs kıs gülerek, “bireysel cehaleti gizlemekle yükümlü bir tiyatrodur.”
Umberto Eco’nun ahbabı, çok cins, çok zeki Fransız denemeci Pierre Bayard, hepimizin merak ettiği soruya yanıt veriyor: Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?
Parisli Fransız edebiyatı profesörü, yetenekli bir şarlatan, bir edebiyat martavalcısı ve profesyonel bir “okumaz.” “Akademik düzeyde edebiyat eğitimi verdiğimden,” diyor pişmanlıkla, “aslında çoğunlukla kapağını bile açmamış olduğum kitaplar hakkında yorum yapmaktan hiçbir zaman kaçamadım.”
Bayard, entelektüel dünyada, üzerine konuşulması en az ekonomik durum ya da seks hayatı kadar tabu haline gelmiş bir konuyu ele alıyor; klişeleri yerle bir ederek hem sürekli okumak zorunda olanların içini rahatlatıyor hem de “okumama”nın aslında yaratıcı bir eylem olduğunu, birbirinden çarpıcı örneklerle kanıtlıyor.
Joyce ya da Proust hakkında iki çift laf edebilmek için bu kitapları sonuna kadar (hatta hiç!) okumaya gerek olmadığının, önemli olanın tek tek kitaplardan çok, kitaplar arasındaki bağlamı, ilişki düzenini kavramak olduğunun altını çiziyor. Bu tezi savunurken de, son derece özgün bir kodlama sistemi oluşturuyor. Balzac, Valery, Musil, Wilde, Eco gibi yazarların metinlerindeki “yaratıcı okumama” stratejilerini tek tek ortaya çıkartarak, okumanın tarihinde kışkırtıcı bir yeni sayfa açıyor.
“Kültür,” diyor kıs kıs gülerek, “bireysel cehaleti gizlemekle yükümlü bir tiyatrodur.”
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 116,80 | 116,80 |