Niş’ten Mektuplar

Stok Kodu:
9786259915234
Boyut:
13.5x21
Sayfa Sayısı:
266
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023-08
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Kategori:
%30 indirimli
180,00TL
126,00TL
9786259915234
747524
Niş’ten Mektuplar
Niş’ten Mektuplar
126.00

Niş’ten mektuplar duygusal, saf bir aşk etrafında yazılan mektuplar ile Osmanlı döneminden günümüze Niş’in değişimini anlatmaktadır.

Niş, Sırbistan’ın ikinci büyük şehri ve ülkenin güney ve güneydoğusundaki en büyük şehir, ana endüstri ve iletişim merkezidir. 1386’da başlayıp 1878’e kadar kesintilerle devam eden Osmanlı idaresi altında stratejik öneme sahip İslâmî bir merkez özelliği kazanmıştır. XVIII ve XIX. yüzyıllarda Osmanlılar’ın Balkanlar’daki en büyük ve en güçlü kalelerinden biri konumunda olup bugün çeşitli yıkım ve sürgünlere rağmen İslâmî özelliklerini hala kaybetmemiştir. Şehrin Türklerle ilk tanışması 441’de Hunlar tarafından ele geçirilmesiyledir. Fakat 641’de Slavlar Niş’i tamamen tahrip etmiştir. I. Murad kumandasındaki Osmanlı ordusu 788 (1386) yılında yirmi beş gün süren ağır bir kuşatmanın ardından şehri fethetmiştir. 1498 yılı tahrir defteri, 167’si (% 60) müslüman olmak üzere 279 hâneli (yaklaşık 1400-1500 kişi) Niş’i Semendire (Smederova) sancağının ikinci büyük yerleşim yeri olarak göstermektedir. Şehir üçü müslümanlara (Câmi-i Şerif, Mescid-i Çarşı ve Köprübaşı), biri hıristiyanlara ait olmak üzere dört mahalleye ayrılmıştı. 1580’de Venedikli Paolo Contarini, “Nissa” diye kaydettiği Niş’i Türkler’in ve az sayıda hıristiyanın yaşadığı, çatısı tahta kiremitle kaplı evlerin bulunduğu, çok sayıda cami ve nehir boyunca uzanan yaklaşık 1500 evin yer aldığı bir kale-şehir şeklinde anar.

Evliya Çelebi Niş’in camilerinden, bilhassa çarşının ortasında bulunan ve sade bir mimarisi olan I. Murad Camii ile Muslı Efendi ve Hüseyin Kethüdâ camilerinden bahseder. Ayrıca yirmi iki sıbyan mektebinin bulunduğu şehrin köprü başında yer alan Bektaşî Tekkesi ile Zâhide Bacı ve Haydar Kethüdâ tekkeleri Evliya Çelebi’nin özellikle söz ettiği yerlerdendir. Sırplar, 1878 yılının Ocak ayında Osmanlı birliklerinin büyük bir kısmının Plevne savunması ile meşgul olduğu sırada yedi hafta süren kuşatmanın ardından Niş’i ele geçirdiler. 1878’in Eylülünde İngiliz konsolosu Baker, Londra’ya şehrin müslüman nüfusunun 8300’den 300’e indiğini, müslümanlara ait malların yağmalanıp evlerinin çoğunun yakıldığını bildirmiştir.

Camiler de askerî ve resmî amaçlarla kullanılanları dışında yıkılmıştı. Savaşın hemen ardından artık bir Sırp toprağı olan Niş sancağının bütün müslüman nüfusu sınır dışı edilmiş ve şehir merkezinde küçük bir müslüman cemaati bırakılmıştı. Niş, Balkanlar’daki en büyük Osmanlı hisarı özelliğine sahip olan 1719-1723 yıllarına ait görkemli surları ve 1521-1523 yıllarından kalan Malkoçoğlu Bâlî Bey Camii’nin yanı sıra XIX. yüzyılın ortalarından kalma İslâm Ağa Camii etrafında toplanan küçük müslüman cemaatiyle hâlâ zengin Osmanlı döneminin izlerini taşımaktadır.

Niş’ten mektuplar duygusal, saf bir aşk etrafında yazılan mektuplar ile Osmanlı döneminden günümüze Niş’in değişimini anlatmaktadır.

Niş, Sırbistan’ın ikinci büyük şehri ve ülkenin güney ve güneydoğusundaki en büyük şehir, ana endüstri ve iletişim merkezidir. 1386’da başlayıp 1878’e kadar kesintilerle devam eden Osmanlı idaresi altında stratejik öneme sahip İslâmî bir merkez özelliği kazanmıştır. XVIII ve XIX. yüzyıllarda Osmanlılar’ın Balkanlar’daki en büyük ve en güçlü kalelerinden biri konumunda olup bugün çeşitli yıkım ve sürgünlere rağmen İslâmî özelliklerini hala kaybetmemiştir. Şehrin Türklerle ilk tanışması 441’de Hunlar tarafından ele geçirilmesiyledir. Fakat 641’de Slavlar Niş’i tamamen tahrip etmiştir. I. Murad kumandasındaki Osmanlı ordusu 788 (1386) yılında yirmi beş gün süren ağır bir kuşatmanın ardından şehri fethetmiştir. 1498 yılı tahrir defteri, 167’si (% 60) müslüman olmak üzere 279 hâneli (yaklaşık 1400-1500 kişi) Niş’i Semendire (Smederova) sancağının ikinci büyük yerleşim yeri olarak göstermektedir. Şehir üçü müslümanlara (Câmi-i Şerif, Mescid-i Çarşı ve Köprübaşı), biri hıristiyanlara ait olmak üzere dört mahalleye ayrılmıştı. 1580’de Venedikli Paolo Contarini, “Nissa” diye kaydettiği Niş’i Türkler’in ve az sayıda hıristiyanın yaşadığı, çatısı tahta kiremitle kaplı evlerin bulunduğu, çok sayıda cami ve nehir boyunca uzanan yaklaşık 1500 evin yer aldığı bir kale-şehir şeklinde anar.

Evliya Çelebi Niş’in camilerinden, bilhassa çarşının ortasında bulunan ve sade bir mimarisi olan I. Murad Camii ile Muslı Efendi ve Hüseyin Kethüdâ camilerinden bahseder. Ayrıca yirmi iki sıbyan mektebinin bulunduğu şehrin köprü başında yer alan Bektaşî Tekkesi ile Zâhide Bacı ve Haydar Kethüdâ tekkeleri Evliya Çelebi’nin özellikle söz ettiği yerlerdendir. Sırplar, 1878 yılının Ocak ayında Osmanlı birliklerinin büyük bir kısmının Plevne savunması ile meşgul olduğu sırada yedi hafta süren kuşatmanın ardından Niş’i ele geçirdiler. 1878’in Eylülünde İngiliz konsolosu Baker, Londra’ya şehrin müslüman nüfusunun 8300’den 300’e indiğini, müslümanlara ait malların yağmalanıp evlerinin çoğunun yakıldığını bildirmiştir.

Camiler de askerî ve resmî amaçlarla kullanılanları dışında yıkılmıştı. Savaşın hemen ardından artık bir Sırp toprağı olan Niş sancağının bütün müslüman nüfusu sınır dışı edilmiş ve şehir merkezinde küçük bir müslüman cemaati bırakılmıştı. Niş, Balkanlar’daki en büyük Osmanlı hisarı özelliğine sahip olan 1719-1723 yıllarına ait görkemli surları ve 1521-1523 yıllarından kalan Malkoçoğlu Bâlî Bey Camii’nin yanı sıra XIX. yüzyılın ortalarından kalma İslâm Ağa Camii etrafında toplanan küçük müslüman cemaatiyle hâlâ zengin Osmanlı döneminin izlerini taşımaktadır.

Tüm kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 126,00    126,00   
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat