Nietzscheye göre Avrupa bilinci bütün değerleri yalnızca Hıristiyan değerler olarak, aslında dinsel değerler olarak tanıdığından, Tanrının ölümü tüm değerlerin de ölümü anlamına geldi. Nietzsche bu değerlerin gerçek değerler olmayabileceğini düşünmedi. Gerçekten de Hıristiyanlık ya da daha doğrusu Protestanlık Avrupanın değerler dizgesinden başka birşey değildi, ve düşüncenin onuruna Nietzschenin bunları sorgulaması gerekiyordu. Ve Protestan değerlerin kendi içlerinde nihilizmi barındırdıklarını bulmalıydı. Ama Nietzsche iyinin ve kötünün dinsel bilincin yaratıları olmadığını, duyuncun kendi yargıları olduğunu göremedi.
Kierkegaard Hegelin felsefesi üzerine yüzeysel bir okuma yaptı. Ama bu kadarı bile kendi bilincinin ne denli değersiz olduğunu, modern bireyselliğinin bir hiç olduğunu kavramasına yetti. Onu böylesine hiçleştiren bu gerçekliği kabul edip mutsuz bilincini reddetmek yerine, seçme özgürlüğünü kullanıp, felsefeyi reddetmeyi seçti. Oysa doğal bilinç için gerçeklik güç olsa da, değişimi gerektirse de, olanaksız değildir. Hegelin de açımladığı gerçeklik ile birlikte ve onda yaşamak aslında kolay ve güzel olandır. Ama Kierkegaard kendi bencil egosunu değiştirmeyi göze alamayacak denli Angst içindeydi.
Özdekçiliğin de sorunu Hegel ile, felsefe iledir. Ama herşeyi, herşeyi özdek olarak gören özdekçi bilincin düşünce ve düşünme korkusu onun Hegeli, usun çözümlemesini anlamasını, giderek okumasını bile olanaksızlaştırır. Gene de anlamadığı felsefenin gücünü sezerek, dünyayı yalnızca gerçeklik sevgisinin değiştirebileceğini sezerek, düşünce desteğini felsefede aradı (ve bulamadı). Özdekçiliksanki herkes tersini düşünürmüş gibiderin bir endişe ile sürekli olarak dünyayı bilincin yaratmadığını ileri sürer. Ama artık endişelenecek birşey kalmamış, çünkü Engels, derin bir bilgelikle, daha zamanında Doğa tüm felsefeden bağımsız olarak varolur diye yazmış ve dünyayı büyük bir yanılgıdan kurtarmıştır.
Nietzsche, Kierkegaard, Schopenhauertümü de Hegele, gerçekte yalnızca Hegele değil ama bütün bir felsefeye kişisel bir nefret duydular ve saldırdılar. Tümü de ruhlarında yaralanmış insanlardı. Tümü de kendileri gibi karanlık, kötümser, nihilist ruhlara seslendiler. Ve felsefenin, usun iyimserliğini kendilerine bir hakaret olarak gördüler, dünyanın kötülüğü karşısında iç çekmekle yetinip onun değiştirilmesi istemindeki ussallığı yadsıdılar.
Nietzscheye göre Avrupa bilinci bütün değerleri yalnızca Hıristiyan değerler olarak, aslında dinsel değerler olarak tanıdığından, Tanrının ölümü tüm değerlerin de ölümü anlamına geldi. Nietzsche bu değerlerin gerçek değerler olmayabileceğini düşünmedi. Gerçekten de Hıristiyanlık ya da daha doğrusu Protestanlık Avrupanın değerler dizgesinden başka birşey değildi, ve düşüncenin onuruna Nietzschenin bunları sorgulaması gerekiyordu. Ve Protestan değerlerin kendi içlerinde nihilizmi barındırdıklarını bulmalıydı. Ama Nietzsche iyinin ve kötünün dinsel bilincin yaratıları olmadığını, duyuncun kendi yargıları olduğunu göremedi.
Kierkegaard Hegelin felsefesi üzerine yüzeysel bir okuma yaptı. Ama bu kadarı bile kendi bilincinin ne denli değersiz olduğunu, modern bireyselliğinin bir hiç olduğunu kavramasına yetti. Onu böylesine hiçleştiren bu gerçekliği kabul edip mutsuz bilincini reddetmek yerine, seçme özgürlüğünü kullanıp, felsefeyi reddetmeyi seçti. Oysa doğal bilinç için gerçeklik güç olsa da, değişimi gerektirse de, olanaksız değildir. Hegelin de açımladığı gerçeklik ile birlikte ve onda yaşamak aslında kolay ve güzel olandır. Ama Kierkegaard kendi bencil egosunu değiştirmeyi göze alamayacak denli Angst içindeydi.
Özdekçiliğin de sorunu Hegel ile, felsefe iledir. Ama herşeyi, herşeyi özdek olarak gören özdekçi bilincin düşünce ve düşünme korkusu onun Hegeli, usun çözümlemesini anlamasını, giderek okumasını bile olanaksızlaştırır. Gene de anlamadığı felsefenin gücünü sezerek, dünyayı yalnızca gerçeklik sevgisinin değiştirebileceğini sezerek, düşünce desteğini felsefede aradı (ve bulamadı). Özdekçiliksanki herkes tersini düşünürmüş gibiderin bir endişe ile sürekli olarak dünyayı bilincin yaratmadığını ileri sürer. Ama artık endişelenecek birşey kalmamış, çünkü Engels, derin bir bilgelikle, daha zamanında Doğa tüm felsefeden bağımsız olarak varolur diye yazmış ve dünyayı büyük bir yanılgıdan kurtarmıştır.
Nietzsche, Kierkegaard, Schopenhauertümü de Hegele, gerçekte yalnızca Hegele değil ama bütün bir felsefeye kişisel bir nefret duydular ve saldırdılar. Tümü de ruhlarında yaralanmış insanlardı. Tümü de kendileri gibi karanlık, kötümser, nihilist ruhlara seslendiler. Ve felsefenin, usun iyimserliğini kendilerine bir hakaret olarak gördüler, dünyanın kötülüğü karşısında iç çekmekle yetinip onun değiştirilmesi istemindeki ussallığı yadsıdılar.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 112,00 | 112,00 |