Nesefî ‘Akâidi, özellikle Teftazâni tarafından yazılmış meşhur şerhi ve bunun diğer bazı haşiyeleri
ile birlikte, İslam dünyasının birçok medresesinde, özellikle Osmanlı medreselerinde asırlarca okutulmuş önemli bir metindir. Katip Çelebi’nin belirttiği gibi, Ebu’l-Mu’in Nesefi’ye ait Tabsıra’nın bir fihristi durumundadır. Eserin yaygınlaşmasının bir sebebi de, Nesefî tarafından felsefi ifadelerden uzak sade bir dille kaleme alınmış olması; ayrıca farklı kültürlerin İslam dünyasına girişi ile, kelam konularına dahil edilen bilgi-varlık (epistomoloji-ontoloji) meselelerine yer vermesidir. Nesefi, bundan sonra alem hakkında öz bilgi verir ve oradaki değişmeleri temel alarak Allah’ın varlığına geçiş yapar. Şüphesiz bu metot, felsefede olduğu kadar Kur’an merkezli, akıl-bilim yoluyla Allah’ın varlığını ispat etme noktasında kayda değerdir.
Eser, ayrıca W. Cureton, Macdonald, Ziegler ve d’Ohsson tarafından yapılan tercüme ve neşirlerle
18. Yüzyıl sonlarından itibaren, İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak İslam dünyası dışında da tanınmıştır. Metin üzerinde pek çok haşiye ve şerh yapılmıştır. Araştırabildiğimiz kadarıyla kütüphanelerin tozlu raflarında okuyucusunu bekleyen eserlerden biri de üzerinde çalıştığımız bu Akaid Tercümesi’dir.
Metin yazılış tarihi, 27 Safer 1195 (22 Şubat 1781)’dir. Kitabın, sonundaki kayıtta görüldüğü
üzere, II. Süleyman’a (1642-1691) okutulduğuna bakılırsa, bu tarihten en az, yüz sene kadar önce tercüme edilmiş olduğu ortaya çıkar. Şüphesiz bu da, ilk nüshanın o tarihlerde yazılmış olduğunu gösterir.
Nesefî ‘Akâidi, özellikle Teftazâni tarafından yazılmış meşhur şerhi ve bunun diğer bazı haşiyeleri
ile birlikte, İslam dünyasının birçok medresesinde, özellikle Osmanlı medreselerinde asırlarca okutulmuş önemli bir metindir. Katip Çelebi’nin belirttiği gibi, Ebu’l-Mu’in Nesefi’ye ait Tabsıra’nın bir fihristi durumundadır. Eserin yaygınlaşmasının bir sebebi de, Nesefî tarafından felsefi ifadelerden uzak sade bir dille kaleme alınmış olması; ayrıca farklı kültürlerin İslam dünyasına girişi ile, kelam konularına dahil edilen bilgi-varlık (epistomoloji-ontoloji) meselelerine yer vermesidir. Nesefi, bundan sonra alem hakkında öz bilgi verir ve oradaki değişmeleri temel alarak Allah’ın varlığına geçiş yapar. Şüphesiz bu metot, felsefede olduğu kadar Kur’an merkezli, akıl-bilim yoluyla Allah’ın varlığını ispat etme noktasında kayda değerdir.
Eser, ayrıca W. Cureton, Macdonald, Ziegler ve d’Ohsson tarafından yapılan tercüme ve neşirlerle
18. Yüzyıl sonlarından itibaren, İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak İslam dünyası dışında da tanınmıştır. Metin üzerinde pek çok haşiye ve şerh yapılmıştır. Araştırabildiğimiz kadarıyla kütüphanelerin tozlu raflarında okuyucusunu bekleyen eserlerden biri de üzerinde çalıştığımız bu Akaid Tercümesi’dir.
Metin yazılış tarihi, 27 Safer 1195 (22 Şubat 1781)’dir. Kitabın, sonundaki kayıtta görüldüğü
üzere, II. Süleyman’a (1642-1691) okutulduğuna bakılırsa, bu tarihten en az, yüz sene kadar önce tercüme edilmiş olduğu ortaya çıkar. Şüphesiz bu da, ilk nüshanın o tarihlerde yazılmış olduğunu gösterir.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 74,55 | 74,55 |