Çamlı Çiftliği’nin yeşil tepeli dağlarının serin ve taze havasındaki hazin vahşet ile Nedret’in hüviyeti arasındaki anlaşılmaz bir benzerliğe dikkat çeken, Ölmüş Bir Kadının Evrakı Metrukesi Zeyli: NEDRET romanı, Fikret’in erişemediği hayat zevklerine kızı Nedret’in “vâris olması” hikâyesinin güzel bir örneğidir.
Guzide Sabri, yeşil çamların nefti gölgeleri altında, beyaz keten yeldirmesinin endamına yaraşan zarafetiyle, beyaz bulutlar içinde görünen bir mehtaba benzeyen, Doktor Nejat’ın yanında “tatlı bir sesle konuşan” Nedret’in, onun hicranla karışık mazisinin canlı bir hayalini ve ihtiyar ruhuna tebessüm nurları saçan, ömrünün karanlık bulutlarını dağıtan bir emel perisini temsil etmesini ele alıyor.
Doktor Nejat’ın tahinin artık ödemesi lazım gelen saadet borcunu Nihat’a ve Nedret’e vermesinin elzem olduğu fikriyle yeni bir âleme doğru adım atmasının, yeni emeller peşinde koşmasının sürükleyici olayları çarpıcı bir biçimde satırlara aksettiriliyor.
Nihat’ın tuhaf bir hâletiruhiye içinde ara sıra Nedret’e bakarak onun siyah ve hülyalı gözlerinde gizli bir melal görmesinin duygulu ve hassas sessizliği okuyucuyu hülyalara götürürken Nedret’i annesinin geçmişine sürüklüyor.
Doktor Nejat’ın kendisiyle zavallı Fikret’e nasip olmayan huzurlu yaşam arzusunu; Nihat ile Nedret’in yaşamında görmeyi “içinde hiç susmayan bir ses olarak” her sözünde, her hareketinde yansıtarak dile getirmesinin gizemli, kederli, ürkütücü anlatımı gözler önüne sergileniyor.
Romanda Doktor Nejat’ın Nedret’i kendisine daha yakın görerek ona hakiki bir baba değilse bile bir kâin peder olma hissi duyması, hayatta pek çok sevdiği aziz bir kadının biricik kızını bahtiyar görmekle ondan doğacak çocukları bağrına basarak son aşk lezzetini bunlardan tatmak istemesi ve böylece çektiklerini unutabileceğine dair hisleri; sabırsız, hilesiz, coşkun bekleyişlere dönüşüyor.
Çamlı Çiftliği’nin yeşil tepeli dağlarının serin ve taze havasındaki hazin vahşet ile Nedret’in hüviyeti arasındaki anlaşılmaz bir benzerliğe dikkat çeken, Ölmüş Bir Kadının Evrakı Metrukesi Zeyli: NEDRET romanı, Fikret’in erişemediği hayat zevklerine kızı Nedret’in “vâris olması” hikâyesinin güzel bir örneğidir.
Guzide Sabri, yeşil çamların nefti gölgeleri altında, beyaz keten yeldirmesinin endamına yaraşan zarafetiyle, beyaz bulutlar içinde görünen bir mehtaba benzeyen, Doktor Nejat’ın yanında “tatlı bir sesle konuşan” Nedret’in, onun hicranla karışık mazisinin canlı bir hayalini ve ihtiyar ruhuna tebessüm nurları saçan, ömrünün karanlık bulutlarını dağıtan bir emel perisini temsil etmesini ele alıyor.
Doktor Nejat’ın tahinin artık ödemesi lazım gelen saadet borcunu Nihat’a ve Nedret’e vermesinin elzem olduğu fikriyle yeni bir âleme doğru adım atmasının, yeni emeller peşinde koşmasının sürükleyici olayları çarpıcı bir biçimde satırlara aksettiriliyor.
Nihat’ın tuhaf bir hâletiruhiye içinde ara sıra Nedret’e bakarak onun siyah ve hülyalı gözlerinde gizli bir melal görmesinin duygulu ve hassas sessizliği okuyucuyu hülyalara götürürken Nedret’i annesinin geçmişine sürüklüyor.
Doktor Nejat’ın kendisiyle zavallı Fikret’e nasip olmayan huzurlu yaşam arzusunu; Nihat ile Nedret’in yaşamında görmeyi “içinde hiç susmayan bir ses olarak” her sözünde, her hareketinde yansıtarak dile getirmesinin gizemli, kederli, ürkütücü anlatımı gözler önüne sergileniyor.
Romanda Doktor Nejat’ın Nedret’i kendisine daha yakın görerek ona hakiki bir baba değilse bile bir kâin peder olma hissi duyması, hayatta pek çok sevdiği aziz bir kadının biricik kızını bahtiyar görmekle ondan doğacak çocukları bağrına basarak son aşk lezzetini bunlardan tatmak istemesi ve böylece çektiklerini unutabileceğine dair hisleri; sabırsız, hilesiz, coşkun bekleyişlere dönüşüyor.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 106,80 | 106,80 |