Mutluluk bir arayışın sonunda ulaşacağımız bir yer değildir. Hem güvenlikten vazgeçme ve riskli alanlara yönelme hem de riskten kaçma ve güvenliğe ulaşma durumudur. Mutluluk işte bundan dolayı bir paradoks içerir. Mutlu bir yaşam rüyası Platon'dan bu yana tüm filozofların zihnini hep meşgul etti. New Age kültlerinin ve Prozac kullanımının yükselişi Batı kültüründe mutluluk arayışının nasıl bir saplantı haline geldiğini göstermiyor mu? Mutluluk Paradoksu işte bu çağdaş saplantıyı inceliyor. Ziyad Marar bize aradığımız mutluluğun ulaşılmaz olduğunu ve onu arama çabalarımızın boşuna gittiğini, hatta bunun benliğimizi tükettiğini anlatıyor: Bir tarafta maceraya atılma veya kendini ifade etme, diğer tarafta başkaları tarafından onaylanma ve benimsenme ihtiyaçları arasında kapana kısıldığımız için sürekli olarak acı çekiyoruz. Kendimizi iyi hissetme ve iyi bir insan olma arasındaki çelişki benliğimizde bir yarık açıyor. Kendimizi özgür hissetmek için kuralları çiğnemek istiyoruz ama başkalarının bizi onaylaması için kurallara uymamız gerekiyor. Ne onaylanma arzusundan vazgeçebiliyoruz, ne de özgürlük arayışıından. Bu paradoks, Freud'un mutlu bir yaşamın iki yüzü olarak tanımladığı iş ve aşk yaşamında da karşımıza çıkıyor.
Mutluluk bir arayışın sonunda ulaşacağımız bir yer değildir. Hem güvenlikten vazgeçme ve riskli alanlara yönelme hem de riskten kaçma ve güvenliğe ulaşma durumudur. Mutluluk işte bundan dolayı bir paradoks içerir. Mutlu bir yaşam rüyası Platon'dan bu yana tüm filozofların zihnini hep meşgul etti. New Age kültlerinin ve Prozac kullanımının yükselişi Batı kültüründe mutluluk arayışının nasıl bir saplantı haline geldiğini göstermiyor mu? Mutluluk Paradoksu işte bu çağdaş saplantıyı inceliyor. Ziyad Marar bize aradığımız mutluluğun ulaşılmaz olduğunu ve onu arama çabalarımızın boşuna gittiğini, hatta bunun benliğimizi tükettiğini anlatıyor: Bir tarafta maceraya atılma veya kendini ifade etme, diğer tarafta başkaları tarafından onaylanma ve benimsenme ihtiyaçları arasında kapana kısıldığımız için sürekli olarak acı çekiyoruz. Kendimizi iyi hissetme ve iyi bir insan olma arasındaki çelişki benliğimizde bir yarık açıyor. Kendimizi özgür hissetmek için kuralları çiğnemek istiyoruz ama başkalarının bizi onaylaması için kurallara uymamız gerekiyor. Ne onaylanma arzusundan vazgeçebiliyoruz, ne de özgürlük arayışıından. Bu paradoks, Freud'un mutlu bir yaşamın iki yüzü olarak tanımladığı iş ve aşk yaşamında da karşımıza çıkıyor.