Mesuliyet müsebbibe aittir. Yapmamış olsak bizi de mahvederlerdi. Biz de o istibdattan öyle korkardık. Biraz çaldık çırptık ise o da genele uymak içindi. Rüşvet almadık diye iftihar eden hükümet adamlarından bazıları da yetmiş seksen bin kuruş maaş almadılar mı? Akrabasından tut da uşaklarına varıncaya kadar devlet hazinesinden binlerce kuruş çekmediler mi? Bu yağma değildir de nedir? Onları bizimle beraber niçin itham etmiyorsunuz? Niçin o doğruluk taslayan vezir ile bakanlara sormuyorsunuz? "On kuruşluk değeriniz olmadığı halde maaşlarınızdan hazineler biriktirdiniz. Bunlar hangi hizmetlerinize karşılık idi? İstibdadın önünde eğildiniz, kanuna aykırı olan her emrine itaat ettiniz. Zorbalığın ezası, eziyeti kanatları altına sıkıştınız... İcraatını alkışladınız. Zulümlerini, hakkaniyetin aslı olmak üzere kabul ettiniz. Sonra... Bir demir pençe o istibdadı sarsarak esaslarını çürüttüğü gibi, "Biz doğruluktan ayrılmadık, rüşvet almadık. Jurnalcilik etmedik. Hiçbir suretle lekelenmedik." diyorsunuz.
Hâlâ o riya, hâlâ o riyakârlık...
Bir kelime ile kendinizi temize çıkarmaya cesaret edemiyorsunuz. Gerçeküstü bir cesaretle "müsebbib, gerçek müsebbibi biz değiliz." diyemiyorsunuz!”
İstibdat Devri’nin bir aileye yaşattığı olaylar üzerine kurulu olan bu romanında Safvet Nezihi, içten ve doğal üslubu ile sadece yaşananlara dikkat çekmekle kalmıyor, tarihi bir dönemin sıkıntılarını da kendine has diliyle ortaya koyarken, insanın insana yaptıklarını (!) anlatıyor.
Ve kitabı bitirdiğiniz zaman, yaşamınızı o günler ile kıyaslayıvereceksiniz gibi geliyor insana…
Mesuliyet müsebbibe aittir. Yapmamış olsak bizi de mahvederlerdi. Biz de o istibdattan öyle korkardık. Biraz çaldık çırptık ise o da genele uymak içindi. Rüşvet almadık diye iftihar eden hükümet adamlarından bazıları da yetmiş seksen bin kuruş maaş almadılar mı? Akrabasından tut da uşaklarına varıncaya kadar devlet hazinesinden binlerce kuruş çekmediler mi? Bu yağma değildir de nedir? Onları bizimle beraber niçin itham etmiyorsunuz? Niçin o doğruluk taslayan vezir ile bakanlara sormuyorsunuz? "On kuruşluk değeriniz olmadığı halde maaşlarınızdan hazineler biriktirdiniz. Bunlar hangi hizmetlerinize karşılık idi? İstibdadın önünde eğildiniz, kanuna aykırı olan her emrine itaat ettiniz. Zorbalığın ezası, eziyeti kanatları altına sıkıştınız... İcraatını alkışladınız. Zulümlerini, hakkaniyetin aslı olmak üzere kabul ettiniz. Sonra... Bir demir pençe o istibdadı sarsarak esaslarını çürüttüğü gibi, "Biz doğruluktan ayrılmadık, rüşvet almadık. Jurnalcilik etmedik. Hiçbir suretle lekelenmedik." diyorsunuz.
Hâlâ o riya, hâlâ o riyakârlık...
Bir kelime ile kendinizi temize çıkarmaya cesaret edemiyorsunuz. Gerçeküstü bir cesaretle "müsebbib, gerçek müsebbibi biz değiliz." diyemiyorsunuz!”
İstibdat Devri’nin bir aileye yaşattığı olaylar üzerine kurulu olan bu romanında Safvet Nezihi, içten ve doğal üslubu ile sadece yaşananlara dikkat çekmekle kalmıyor, tarihi bir dönemin sıkıntılarını da kendine has diliyle ortaya koyarken, insanın insana yaptıklarını (!) anlatıyor.
Ve kitabı bitirdiğiniz zaman, yaşamınızı o günler ile kıyaslayıvereceksiniz gibi geliyor insana…
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 57,00 | 57,00 |