Modernite, insanın çevresi ile kurduğu ilişkileri akılcılaştırmaya tutunan bir evrilmedir. Bu evrilmede; sosyal, siyasal ve özel yaşamı düzenleyen aklın ta kendisi övüldüğünden, modernite bir bilinç eleştirisi olarak doğmuştur. Batı coğrafyasında, yaklaşık üç yüz yıldır, insanlığın birikimini "değişim ve ilerleme" olarak sunmak, sözkonusu eleştirinin özünü oluşturur. Bunun anlamı; modern toplumun, geleneklerle, tanrısal uyanışla ya da akıl dışı değerlerle yönetilen toplum biçimine taban tabana zıt olduğudur.
Öz olarak, doğayı akıl ile kavrayan ve doğaya aklı ile hakim olan insanın, rasyonel bir toplum tipine adım atması, bu dönemin başlangıcını oluşturur. Bu yüzden, Batı tarihinin belli bir aşamasında olgunlaşan pek çok kavram, varlığını "aklın" himayesine borçludur. Modern toplum da kendisini var eden diğer hukuki-siyasi ilkelerle, aklın zamansal olarak çakıştığı bir evrede, belirli bir coğrafyada doğmuştur. Bu, belirli bir toplum içindir.
Modern hukuk ile modern düşünce arasındaki bağ neyi ifade eder? Bu ilişki çift yönlüdür. Öncelikle, modern hukuk, moderniteden ayrılamayan ilkelerle ve değerlerle çalışır. Bu ilkeler ve değerler hem biçimsel hem de içeriksel olarak modern hukukun kaynağını, amacını, ortaya çıkış yöntemini ve nihayet işlevini tamamlamış hukuk, politik ve sosyal yapılanmanın akılcılaştırılmasında bir itici güçtür. Özellikle bu yönden denilebilir ki; modern hukuk, hem moderniteyi açıklayan bir sistem hem de onun değerlerinin yeni dönemlere yaşıyıcısıdır.
Çalışmada verilen modern hukukun özellikleri; ezberden bir okuyuşla, sanki "öyle" olması son derece doğalmış gibi görünen özelliklerdir. Belki bu yüzden, onu geliştiren süreçle birlikte yaftalanıyor. Oysa bu; kökleri geçmişte saklı, başka bir yaşam diliminde hayat bulan gelişigüzel söylemler yığını değildir. Bu, Geç Orta Çağ'dan beri geleneksel olanı yıkarak, modern düşüncenin ürettiği hukukun ayırt edici nitelikleridir. Burada, modern hukuku üreten modern egemenlik kavramının hukuki değerinden hareket edilerek, ona bir mirasçı bir ardıl gibi ele alınan postmodern egemenlik kavramının "olabilirliği" tartışılacaktır.
Modernite, insanın çevresi ile kurduğu ilişkileri akılcılaştırmaya tutunan bir evrilmedir. Bu evrilmede; sosyal, siyasal ve özel yaşamı düzenleyen aklın ta kendisi övüldüğünden, modernite bir bilinç eleştirisi olarak doğmuştur. Batı coğrafyasında, yaklaşık üç yüz yıldır, insanlığın birikimini "değişim ve ilerleme" olarak sunmak, sözkonusu eleştirinin özünü oluşturur. Bunun anlamı; modern toplumun, geleneklerle, tanrısal uyanışla ya da akıl dışı değerlerle yönetilen toplum biçimine taban tabana zıt olduğudur.
Öz olarak, doğayı akıl ile kavrayan ve doğaya aklı ile hakim olan insanın, rasyonel bir toplum tipine adım atması, bu dönemin başlangıcını oluşturur. Bu yüzden, Batı tarihinin belli bir aşamasında olgunlaşan pek çok kavram, varlığını "aklın" himayesine borçludur. Modern toplum da kendisini var eden diğer hukuki-siyasi ilkelerle, aklın zamansal olarak çakıştığı bir evrede, belirli bir coğrafyada doğmuştur. Bu, belirli bir toplum içindir.
Modern hukuk ile modern düşünce arasındaki bağ neyi ifade eder? Bu ilişki çift yönlüdür. Öncelikle, modern hukuk, moderniteden ayrılamayan ilkelerle ve değerlerle çalışır. Bu ilkeler ve değerler hem biçimsel hem de içeriksel olarak modern hukukun kaynağını, amacını, ortaya çıkış yöntemini ve nihayet işlevini tamamlamış hukuk, politik ve sosyal yapılanmanın akılcılaştırılmasında bir itici güçtür. Özellikle bu yönden denilebilir ki; modern hukuk, hem moderniteyi açıklayan bir sistem hem de onun değerlerinin yeni dönemlere yaşıyıcısıdır.
Çalışmada verilen modern hukukun özellikleri; ezberden bir okuyuşla, sanki "öyle" olması son derece doğalmış gibi görünen özelliklerdir. Belki bu yüzden, onu geliştiren süreçle birlikte yaftalanıyor. Oysa bu; kökleri geçmişte saklı, başka bir yaşam diliminde hayat bulan gelişigüzel söylemler yığını değildir. Bu, Geç Orta Çağ'dan beri geleneksel olanı yıkarak, modern düşüncenin ürettiği hukukun ayırt edici nitelikleridir. Burada, modern hukuku üreten modern egemenlik kavramının hukuki değerinden hareket edilerek, ona bir mirasçı bir ardıl gibi ele alınan postmodern egemenlik kavramının "olabilirliği" tartışılacaktır.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 14,81 | 14,81 |