Mitoloji veya mitos, insanın, evreni ve kendi oluş sürecini kavrama çabası için kurguladığı öykülerin bütünüdür. Bunlara ilişkin söylenler, anlamsız ve sanal anlatıların görüngüsü olmadığı gibi, insanlığı gelişim öykülemi ve düşünsel zenginliklerini de içeren, kültür dediğimiz şeyin DNA’sı, yani yapı taşlarıdır. Mitoslar, kültür ve toplumlarla etkinleşip, onlardan izler taşırlar. Kısacası, “toplumsal bilinçdışı” nın ürünleri olarak, binlerce yılın deneyim, duygu, korku ve kabullenmemin anlatım ve betimlemeleridir.
“Önce Kaos vardı” diye başlayan söylence dünyası, “ilkin söz vardı” söylemiyle başka bir nitelik kazandı. Anadolu topraklarda yetişen düşünürler, “Mitos” sonrası “Logos” diye bir kavramı ortaya koydular. Logos, gerçeğin, “insan sözüyle” dile gelmesidir. Mitos, söylenen sözün, anlatılan öykünün içeriği ise logos da onun doğal, ussal, ölçülü ve dengeli biçimidir. İşte yaşadığımız bu topraklar, logos ile mitosun, bir buluşma ve kaynaşma yeridir ki o çağlardan, günümüze dek yaşamasını ve evrensel bir nitelik kazanarak ölmezliğe kavuşmasını sağlamıştır.
Mitosun ve logosun, doğuş yerlerinin başında; Anadolu toprakları, Akdeniz ve Ege kıyıları gelir. Yurdumuzun her yerini bir açıkhava müzesine dönüştüren, antik kentleri, dağı taşı, nehri ırmağı bu gerçeğin kanıtlarının bulunduğu yerler olarak yanı başımızda duruyor. Söylenleri ve söylemleri ortaya koyan ozan ve düşünürlerin de yine bu topraklarda yaşamış olması, bunun başka bir göstergesi ve belgesi değil mi?
Kısacası Anadolu, söylenin ve söylemin kendisidir.
Mitoloji veya mitos, insanın, evreni ve kendi oluş sürecini kavrama çabası için kurguladığı öykülerin bütünüdür. Bunlara ilişkin söylenler, anlamsız ve sanal anlatıların görüngüsü olmadığı gibi, insanlığı gelişim öykülemi ve düşünsel zenginliklerini de içeren, kültür dediğimiz şeyin DNA’sı, yani yapı taşlarıdır. Mitoslar, kültür ve toplumlarla etkinleşip, onlardan izler taşırlar. Kısacası, “toplumsal bilinçdışı” nın ürünleri olarak, binlerce yılın deneyim, duygu, korku ve kabullenmemin anlatım ve betimlemeleridir.
“Önce Kaos vardı” diye başlayan söylence dünyası, “ilkin söz vardı” söylemiyle başka bir nitelik kazandı. Anadolu topraklarda yetişen düşünürler, “Mitos” sonrası “Logos” diye bir kavramı ortaya koydular. Logos, gerçeğin, “insan sözüyle” dile gelmesidir. Mitos, söylenen sözün, anlatılan öykünün içeriği ise logos da onun doğal, ussal, ölçülü ve dengeli biçimidir. İşte yaşadığımız bu topraklar, logos ile mitosun, bir buluşma ve kaynaşma yeridir ki o çağlardan, günümüze dek yaşamasını ve evrensel bir nitelik kazanarak ölmezliğe kavuşmasını sağlamıştır.
Mitosun ve logosun, doğuş yerlerinin başında; Anadolu toprakları, Akdeniz ve Ege kıyıları gelir. Yurdumuzun her yerini bir açıkhava müzesine dönüştüren, antik kentleri, dağı taşı, nehri ırmağı bu gerçeğin kanıtlarının bulunduğu yerler olarak yanı başımızda duruyor. Söylenleri ve söylemleri ortaya koyan ozan ve düşünürlerin de yine bu topraklarda yaşamış olması, bunun başka bir göstergesi ve belgesi değil mi?
Kısacası Anadolu, söylenin ve söylemin kendisidir.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 191,25 | 191,25 |