1924 yılında haftalık resimli gazete Meslek’te tefrika edilmeye başlanan ve bilinmeyen bir sebeple tefrikası yarım kalan Miras, Memduh Şevket Esendal’ın ilk romanı olması bakımından önemli bir eserdir. Yazar bu eserinde İstanbul’un eski bir konağında yaşayan Silahtar Ali Paşa ailesinin yozlaşıp çöküşünü anlatır. Miras yüzünden aile fertleri arasında yaşanan çatışma, romanın eksenini oluşturur. Kısa, akıcı ve sade cümlelerle kurgulanan romanın arkaplanında II. Abdülhamid dönemi ve o dönemin sosyal hayatından kesitler net bir şekilde gözler önüne serilir. Miras, Memduh Şevket Esendal’ın edebi dünyasını anlamamız açısından anahtar bir metindir.
“Günün birinde büyükanası ölmüştü. Nasıl derhal aileleri perişan oldu! Kardeşler sanki kırk yıllık düşman imişler gibi birbirine darılmışlar, uzaklaşmışlardı. Ortaya büyük mal, miras davaları çıkmıştı. Herkes derhal dairesini, sofrasını ayırmıştı. Dört kız kardeş, dördü de bir köşeye çekilmiş bulunuyorlardı. Hatta ara yerde kapılar kapattırıldı, dışardan yeni kapılar açtırıldı. Herkesin bir akarda, bir evde gözü vardı. Gâh biri aleyhine birkaçı birleşerek, gâh ayrılarak, kadılara, vekillere, davalara, yalancı şahitlere, uydurma senetlere boğulmuşlardı. Zaman geldi ki artık bir çatı altında da oturamaz oldular. Birer birer konağı terke başladılar.
Herkes, haline göre, birer tarafa çekilip gidiyordu.”
1924 yılında haftalık resimli gazete Meslek’te tefrika edilmeye başlanan ve bilinmeyen bir sebeple tefrikası yarım kalan Miras, Memduh Şevket Esendal’ın ilk romanı olması bakımından önemli bir eserdir. Yazar bu eserinde İstanbul’un eski bir konağında yaşayan Silahtar Ali Paşa ailesinin yozlaşıp çöküşünü anlatır. Miras yüzünden aile fertleri arasında yaşanan çatışma, romanın eksenini oluşturur. Kısa, akıcı ve sade cümlelerle kurgulanan romanın arkaplanında II. Abdülhamid dönemi ve o dönemin sosyal hayatından kesitler net bir şekilde gözler önüne serilir. Miras, Memduh Şevket Esendal’ın edebi dünyasını anlamamız açısından anahtar bir metindir.
“Günün birinde büyükanası ölmüştü. Nasıl derhal aileleri perişan oldu! Kardeşler sanki kırk yıllık düşman imişler gibi birbirine darılmışlar, uzaklaşmışlardı. Ortaya büyük mal, miras davaları çıkmıştı. Herkes derhal dairesini, sofrasını ayırmıştı. Dört kız kardeş, dördü de bir köşeye çekilmiş bulunuyorlardı. Hatta ara yerde kapılar kapattırıldı, dışardan yeni kapılar açtırıldı. Herkesin bir akarda, bir evde gözü vardı. Gâh biri aleyhine birkaçı birleşerek, gâh ayrılarak, kadılara, vekillere, davalara, yalancı şahitlere, uydurma senetlere boğulmuşlardı. Zaman geldi ki artık bir çatı altında da oturamaz oldular. Birer birer konağı terke başladılar.
Herkes, haline göre, birer tarafa çekilip gidiyordu.”