Bilindiği üzere insanlık tarihinin yeryüzündeki en büyük faaliyetlerinden biris, kültürünün yeğane unsuru olan dili geliştirmedir. Bu gelişmeler sözlük çalışmalarına olan ihtiyacı doğurmuştur. Türklerde mensur sözlük yazma geleneği, İslamiyet'in kabulünden sonra Kur'an'ı ve hadisleri daha iyi anlama ve yorumlama ihtiyacından doğduğu kabul edilen bir gerçektir.
Klasik Türk şiiriyle ortaya konan bu mahiyetteki ürünler ve bu ürünlerin incelenmesi layıkıyla tamamlanamamıştır. Oysaki klasik Türk şiiri, asırlar boyunca din, tasavvuf, gramer, tıp, tarih, coğrafya, astronomi gibi birçok bilim dallarının öğretiminde oldukça önemli görevler üstlenmiştir. Şiirin bu gücünden faydalanma gayesiyle doğu dünyasında Ebu Nasr Ferahi’nin Nisabu’s-Sıbyan adlı Arapça - Farsça manzum sözlüğü ile Anadolu’da 13. asırda Şükrullah’ın yazdığı Zühretü’l- edeb’i oldukça önemli eserlerdir. Bu tarz (Arapça - Farsça) sözlük yazımı 15. asra kadar devam etmiştir. Bu asırdan itibaren Farsçanın, edebi dilietkisi altına alması nedeniyle Farsça öğrenme zarureti doğmuş, Farsça - Türkçe manzum sözcükler yazılmaya başlanmıştır. Bunlara ilaveten Yusuf isimli bir zat tarafından Türkçe, Arapça, Farsça, Afganca, Hintçe (Keşmir dili) Nisab-ı şeşzeban gibi çok dilli sözcükler de kaleme alınmıştır. Şahidi İbrahim Dedenin (ö. 957 / 1550), Tuhfe-i Şahidi'si, Sünbülzade Vehbi'nin (ö. 1224 / 1809 - 1810) Tuhfe-i Vehbi'si hem yazıldığı dönemde hem de daha sonraki dönemlerde oldukça ilgi görmüş manzum sözcüklerdir."
Bilindiği üzere insanlık tarihinin yeryüzündeki en büyük faaliyetlerinden biris, kültürünün yeğane unsuru olan dili geliştirmedir. Bu gelişmeler sözlük çalışmalarına olan ihtiyacı doğurmuştur. Türklerde mensur sözlük yazma geleneği, İslamiyet'in kabulünden sonra Kur'an'ı ve hadisleri daha iyi anlama ve yorumlama ihtiyacından doğduğu kabul edilen bir gerçektir.
Klasik Türk şiiriyle ortaya konan bu mahiyetteki ürünler ve bu ürünlerin incelenmesi layıkıyla tamamlanamamıştır. Oysaki klasik Türk şiiri, asırlar boyunca din, tasavvuf, gramer, tıp, tarih, coğrafya, astronomi gibi birçok bilim dallarının öğretiminde oldukça önemli görevler üstlenmiştir. Şiirin bu gücünden faydalanma gayesiyle doğu dünyasında Ebu Nasr Ferahi’nin Nisabu’s-Sıbyan adlı Arapça - Farsça manzum sözlüğü ile Anadolu’da 13. asırda Şükrullah’ın yazdığı Zühretü’l- edeb’i oldukça önemli eserlerdir. Bu tarz (Arapça - Farsça) sözlük yazımı 15. asra kadar devam etmiştir. Bu asırdan itibaren Farsçanın, edebi dilietkisi altına alması nedeniyle Farsça öğrenme zarureti doğmuş, Farsça - Türkçe manzum sözcükler yazılmaya başlanmıştır. Bunlara ilaveten Yusuf isimli bir zat tarafından Türkçe, Arapça, Farsça, Afganca, Hintçe (Keşmir dili) Nisab-ı şeşzeban gibi çok dilli sözcükler de kaleme alınmıştır. Şahidi İbrahim Dedenin (ö. 957 / 1550), Tuhfe-i Şahidi'si, Sünbülzade Vehbi'nin (ö. 1224 / 1809 - 1810) Tuhfe-i Vehbi'si hem yazıldığı dönemde hem de daha sonraki dönemlerde oldukça ilgi görmüş manzum sözcüklerdir."
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 31,90 | 31,90 |