İslâm'da namazlar içerisinde en müstesna yere sahip olanı, Cuma namazıdır. O, normal bir ibadet olma hüviyetinin yanında, mü'minlerin haftalık bayramıdır. Aralarındaki sevgi, kardeşlik, ülfet ve muhabbet duygularını kuvvetlendirecek, gönüllerindeki şefkat ve merhamet hislerini canlandıracak, kin ve düşmanlık duygularını yok edecek en önemli vasıtalardan biridir. Bu namaz vesilesiyle bütün Müslümanlar haftada bir kez bir araya gelirler. Bu sayede birbirlerine sevgi ve kardeşlik nazarıyla bakarlar. Kuvvetli olanları zayıflarına, zengin olanları fakirlerine yardım elini uzatır. Büyükleri küçüklerine karşı şefkat hisleriyle, küçükleri de büyüklerine saygı hisleriyle dolarlar. Bütün mü'minler bir tek Allah'ın kulları olduklarını hissederler ve böylece tevhid akideleri tazelenme imkânı bulur. Cuma günü namazdan önce okunan hutbeler; dinî, ilmî, ahlâkî, ailevî, sosyal, siyasî, askerî, kültürel, kısaca her hususta mü'minlerin bilinçlenmelerine ve aydınlanmalarına katkı sağlar. Cuma namazı sadece cemaatle kılınması, hutbe okunması ve kazasının yapılamaması dışında diğer namazlardan farkı bulunmayan bir ibadettir. Bununla birlikte mezheb imamları edâ edilen Cuma namazının sahih olması için birtakım şartlar ileri sürmüşlerdir. Meselâ, Hanefîler Cuma namazının edâsının sahih olması için devlet başkanı veya izin verdiği kimsenin kıldırmasını ve kılınacak yerleşim biriminin şehir statüsünde olmasını şart koşmuşlardır. Mâlikîler, Şâfiîler ve Hanbelîlerin dâhil olduğu cumhur ise Cuma namazının Kur'an ve Sünnet'te herhangi bir sıfatla takyid edilmeksizin mutlak olarak farz kılınmasından hareketle devlet başkanının kıldırmasını ve Cuma kılınacak yerleşim biriminin şehir statüsünde olmasını şart saymamıştır. Fakat Mâlikîlerle Şâfiîler bir yerleşim biriminde birden fazla camide Cuma kılınmayacağı görüşünü ileri sürmüşlerdir. Ayrıca bir kısım Mâlikîler Cuma namazının on iki kişiden az bir cemaatle; Şâfiîlerle Hanbelîler ise kırk kişiden azıyla Cuma kılınamayacağı görüşünü ileri sürmüşlerdir.
Elinizdeki eser mezheb imamlarının ileri sürdüğü bu şartları ve delillerinin tutarlı olup olmadığını ele almaktadır. Ayrıca bazı muasır yazarların İslâmî devlet vasfını taşımayan beldelerde Cuma namazı kılınıp kılınamayacağına dair görüşlerini tartışmaktadır.
İslâm'da namazlar içerisinde en müstesna yere sahip olanı, Cuma namazıdır. O, normal bir ibadet olma hüviyetinin yanında, mü'minlerin haftalık bayramıdır. Aralarındaki sevgi, kardeşlik, ülfet ve muhabbet duygularını kuvvetlendirecek, gönüllerindeki şefkat ve merhamet hislerini canlandıracak, kin ve düşmanlık duygularını yok edecek en önemli vasıtalardan biridir. Bu namaz vesilesiyle bütün Müslümanlar haftada bir kez bir araya gelirler. Bu sayede birbirlerine sevgi ve kardeşlik nazarıyla bakarlar. Kuvvetli olanları zayıflarına, zengin olanları fakirlerine yardım elini uzatır. Büyükleri küçüklerine karşı şefkat hisleriyle, küçükleri de büyüklerine saygı hisleriyle dolarlar. Bütün mü'minler bir tek Allah'ın kulları olduklarını hissederler ve böylece tevhid akideleri tazelenme imkânı bulur. Cuma günü namazdan önce okunan hutbeler; dinî, ilmî, ahlâkî, ailevî, sosyal, siyasî, askerî, kültürel, kısaca her hususta mü'minlerin bilinçlenmelerine ve aydınlanmalarına katkı sağlar. Cuma namazı sadece cemaatle kılınması, hutbe okunması ve kazasının yapılamaması dışında diğer namazlardan farkı bulunmayan bir ibadettir. Bununla birlikte mezheb imamları edâ edilen Cuma namazının sahih olması için birtakım şartlar ileri sürmüşlerdir. Meselâ, Hanefîler Cuma namazının edâsının sahih olması için devlet başkanı veya izin verdiği kimsenin kıldırmasını ve kılınacak yerleşim biriminin şehir statüsünde olmasını şart koşmuşlardır. Mâlikîler, Şâfiîler ve Hanbelîlerin dâhil olduğu cumhur ise Cuma namazının Kur'an ve Sünnet'te herhangi bir sıfatla takyid edilmeksizin mutlak olarak farz kılınmasından hareketle devlet başkanının kıldırmasını ve Cuma kılınacak yerleşim biriminin şehir statüsünde olmasını şart saymamıştır. Fakat Mâlikîlerle Şâfiîler bir yerleşim biriminde birden fazla camide Cuma kılınmayacağı görüşünü ileri sürmüşlerdir. Ayrıca bir kısım Mâlikîler Cuma namazının on iki kişiden az bir cemaatle; Şâfiîlerle Hanbelîler ise kırk kişiden azıyla Cuma kılınamayacağı görüşünü ileri sürmüşlerdir.
Elinizdeki eser mezheb imamlarının ileri sürdüğü bu şartları ve delillerinin tutarlı olup olmadığını ele almaktadır. Ayrıca bazı muasır yazarların İslâmî devlet vasfını taşımayan beldelerde Cuma namazı kılınıp kılınamayacağına dair görüşlerini tartışmaktadır.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 104,00 | 104,00 |