Mesnevi-i Nuriye Türkçe Tercümesi (Ciltli)

Stok Kodu:
9786250090114
Boyut:
17x24
Sayfa Sayısı:
784
Baskı:
3
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Ciltli
Kağıt Türü:
Şamua
Kategori:
%17 indirimli
450,00TL
373,50TL
9786250090114
785905
Mesnevi-i Nuriye Türkçe Tercümesi (Ciltli)
Mesnevi-i Nuriye Türkçe Tercümesi (Ciltli)
373.50

MESNEVÎ-İ NÛRİYYE'NİN
ÜÇÜNCÜ BASKISI MÜNÂSEBETİYLE

İkinci baskı ile şu üçüncü baskı arasına da 10 yıl kadar bir zaman fasılası girdi. Şu geçen zaman zarfında Mesnevî'nin Arapça metni üzerinde ba'zı çalışmalar yaptık- Bu çalışmalardan birisi, Hz.Müellifin ayrı ayrı zamanlarda mütâle'a ve tashihlerinden geçmiş beş tane nüshaları karşılaştırarak nüsha farklarım tesbît eyledik. Bu musahhah beş 'aded nüshalar şunlardır.
1- 1920'den 1923'e kadar te'lîf edilip tab' ettirilen ilk nüshalar.
2- Cenâb-ı Müellif. 1925 yılı içinde Van'dan alınıp Burdura, sonra İsparta'ya, oradan da Barla Nahiyesine sürgün olarak götürüldüğünde (ki bu târih 1926 başlarıdır) Burdur'da kaleme almış olduğu Türkçe "Nûr’un İlk Kapısı" kitabıyla beraber, Mesnevî'nin içindeki 'Arabi Risalelerin -birisi hâriç- tamâmım bir kitap içine alarak, Barla'da imamlık yapan Şamlı Hafız Tevfik 'unvanlı kâtip ve talebesine elle yazdırdıktan sonra, hepsini dikkatle okuyup tashih etmiş olduğu nüsha.
3- 1954 yılı içinde, Mesnevî'nin içine alınan 'Arabî risalelerin toplamına Eİ-Mesnevî-el 'Arabî ismini vererek, İnebolu'lu sâdık talebesi Ahmet Nazif Çelebî'ye teksir makinasıyla çoğaltmak için gönderdiğinde, yeniden okuyup tashih etmiş ve yeni bir sıralamaya koyarak (içindeki 'Arabî risalelerin sıralaması) tanzim etmiş olduğu nüsha. (Bu nüshayı biz görmedik, ama Ahmet Nazif Çelebî'nin teksir ettiği nüsha mevcuttur)
4- Merhum Ahmet Nazif Çelebî'nin teksirle çoğalttığı Mesnevî'den bir tanesini Hz. Ustâd yeniden mütâle'adan geçirmiş, çok az da olsa, ba'zı yerlerinde tashihler uygulamış ve Urfa'ya göndermiş olduğu nüsha. Ve bu nüsha me'haz tutularak, 1969 yılında Tâhirî Mutlu Ağabey ve bu fakir, Şam'da tab' ettirdiğimiz nüsha.
5- 1955-60 yıllan arasında Hz. Üstâd hayâtta iken, kendisine çok yakın, çok zeki ve sâdık talebesi, hizmetkârı ve evlâd-ı ma'nevîsi merhum Ceylan Çahşkan'ın elle yazmış olduğu ve Hz. Üstadın kısmen okuyup tashih ettiği nüsha. Bu nüshanın 'aynısı bil'âhere filmi; alınarak ofset baskı ile renkli tarzda, Sungur Ağabey'in direktifleriyle ve bir mukaddime yazarak 2003 yılında Sözler Yayınevi tarafından bastırıldı. Ancak burada hakkın emânetine ri'âyet niyetiyle şunu belirtmek gerekir ki: Bu nüsha baskıya girmeden Arapçaları kuvvetli iki Nûr 'âlimi ve naşirimiz, Sarf ve Nahv'in zahirî kaidelerinin îcâb ve
iktizâlarına göre, bu nüshada müzekker-müennes, nasb-ref gibi hususlarda tasarruflar uyguladılar. Bunları uygularken de, her hangi açıklayıcı not düşmediler. Bu 'ameliye ise, hâşâ bir tahrif falan değil, fakat 'ilmî kâ'ide ve teamüller noktasından bir hatâ' ve bir kusurdur. Adı geçen nüshada uygulanan izinsiz tasarrufları şu yeni tab' ettiğimiz esireli üstünlü 'Arabî Mesnevide işaretledik ve o hatâ'ları dile getirdik. Ve 'aynı zamanda bu 'ameliye, 'Arabî İşârâtül İ'câz'da da, Mesnevî-i 'Arabi'de de bu tür uygulamalar olmuş ve tesbît etmişizdir.
İşte adları sıralanan bu beş ayrı ayrı nüshaların karşılaştırılması neticesinde bir takım değişik fakat 'aynı ma'nâda nüsha farkları ortaya çıktı. Biz bu nüsha farklarını ('Arabîsinin) dipnotlarda kaydettik. Bu nüsha farklarına Türkçe tercümemizi de ona göre ayarladık. Dolayısıyla, bu ve gelen ikinci noktalardan şu üçüncü baskı Mesnevî'mizde az da olsa, evvelki baskılara göre ba'zı farklar düştü.
Ve ikinci nokta: Şu 3. Baskı Mesnevî'yi, daha kolay anlaşılması, çabuk derk edilmesi vs. gibi edebiyat denilen şeyler noktasından birkaç defa dikkatle okudum. Haliyle yeni yeni ba'zı düzeltmeler uygulandı. Elbette ilk baskılara nazaran ba'zı ufak tefek farkların göze çarpması olacaktır. Bu husus ve mevzu' ise, baskılan tekrarlanan tüm kitaplarda da uygulanır biliyorum.

TENBİH:
Mesnevî-i Nuriye ismi, Türkçe tercümesine her halde Hz. Ustâd tarafından konulmuştur.
Arapça ismi her ne kadar "El-Mesnevîyy-ül 'Arabiyy-ün Nûrî"dir. İsim, ism-i müzekker olduğundan, Mesnevî'den sonra (Nuriye) değil, (Nûrî) gelmesi lâzımdır. Fakat bu sıfat Türkçe telaffuzunda ağır ve nâmüsta'mel bir sıfat olduğu gibi; "El-Mesnevîyy-ül 'Arabî li-r Resâil-in Nuriye" ya'nî, "Nur Risalelerinin 'Arabî Mesnevisi" ma'nâsında dahi olduğu için, "Risâle"nin müfredi veya Risalelerin cem'i için sıfat olarak Nuriye gelmesi lâzım olduğundan "Mesnevî-i Nuriye" ismi tam yerindedir.

-Mütercim-

MESNEVÎ-İ NÛRİYYE'NİN
ÜÇÜNCÜ BASKISI MÜNÂSEBETİYLE

İkinci baskı ile şu üçüncü baskı arasına da 10 yıl kadar bir zaman fasılası girdi. Şu geçen zaman zarfında Mesnevî'nin Arapça metni üzerinde ba'zı çalışmalar yaptık- Bu çalışmalardan birisi, Hz.Müellifin ayrı ayrı zamanlarda mütâle'a ve tashihlerinden geçmiş beş tane nüshaları karşılaştırarak nüsha farklarım tesbît eyledik. Bu musahhah beş 'aded nüshalar şunlardır.
1- 1920'den 1923'e kadar te'lîf edilip tab' ettirilen ilk nüshalar.
2- Cenâb-ı Müellif. 1925 yılı içinde Van'dan alınıp Burdura, sonra İsparta'ya, oradan da Barla Nahiyesine sürgün olarak götürüldüğünde (ki bu târih 1926 başlarıdır) Burdur'da kaleme almış olduğu Türkçe "Nûr’un İlk Kapısı" kitabıyla beraber, Mesnevî'nin içindeki 'Arabi Risalelerin -birisi hâriç- tamâmım bir kitap içine alarak, Barla'da imamlık yapan Şamlı Hafız Tevfik 'unvanlı kâtip ve talebesine elle yazdırdıktan sonra, hepsini dikkatle okuyup tashih etmiş olduğu nüsha.
3- 1954 yılı içinde, Mesnevî'nin içine alınan 'Arabî risalelerin toplamına Eİ-Mesnevî-el 'Arabî ismini vererek, İnebolu'lu sâdık talebesi Ahmet Nazif Çelebî'ye teksir makinasıyla çoğaltmak için gönderdiğinde, yeniden okuyup tashih etmiş ve yeni bir sıralamaya koyarak (içindeki 'Arabî risalelerin sıralaması) tanzim etmiş olduğu nüsha. (Bu nüshayı biz görmedik, ama Ahmet Nazif Çelebî'nin teksir ettiği nüsha mevcuttur)
4- Merhum Ahmet Nazif Çelebî'nin teksirle çoğalttığı Mesnevî'den bir tanesini Hz. Ustâd yeniden mütâle'adan geçirmiş, çok az da olsa, ba'zı yerlerinde tashihler uygulamış ve Urfa'ya göndermiş olduğu nüsha. Ve bu nüsha me'haz tutularak, 1969 yılında Tâhirî Mutlu Ağabey ve bu fakir, Şam'da tab' ettirdiğimiz nüsha.
5- 1955-60 yıllan arasında Hz. Üstâd hayâtta iken, kendisine çok yakın, çok zeki ve sâdık talebesi, hizmetkârı ve evlâd-ı ma'nevîsi merhum Ceylan Çahşkan'ın elle yazmış olduğu ve Hz. Üstadın kısmen okuyup tashih ettiği nüsha. Bu nüshanın 'aynısı bil'âhere filmi; alınarak ofset baskı ile renkli tarzda, Sungur Ağabey'in direktifleriyle ve bir mukaddime yazarak 2003 yılında Sözler Yayınevi tarafından bastırıldı. Ancak burada hakkın emânetine ri'âyet niyetiyle şunu belirtmek gerekir ki: Bu nüsha baskıya girmeden Arapçaları kuvvetli iki Nûr 'âlimi ve naşirimiz, Sarf ve Nahv'in zahirî kaidelerinin îcâb ve
iktizâlarına göre, bu nüshada müzekker-müennes, nasb-ref gibi hususlarda tasarruflar uyguladılar. Bunları uygularken de, her hangi açıklayıcı not düşmediler. Bu 'ameliye ise, hâşâ bir tahrif falan değil, fakat 'ilmî kâ'ide ve teamüller noktasından bir hatâ' ve bir kusurdur. Adı geçen nüshada uygulanan izinsiz tasarrufları şu yeni tab' ettiğimiz esireli üstünlü 'Arabî Mesnevide işaretledik ve o hatâ'ları dile getirdik. Ve 'aynı zamanda bu 'ameliye, 'Arabî İşârâtül İ'câz'da da, Mesnevî-i 'Arabi'de de bu tür uygulamalar olmuş ve tesbît etmişizdir.
İşte adları sıralanan bu beş ayrı ayrı nüshaların karşılaştırılması neticesinde bir takım değişik fakat 'aynı ma'nâda nüsha farkları ortaya çıktı. Biz bu nüsha farklarını ('Arabîsinin) dipnotlarda kaydettik. Bu nüsha farklarına Türkçe tercümemizi de ona göre ayarladık. Dolayısıyla, bu ve gelen ikinci noktalardan şu üçüncü baskı Mesnevî'mizde az da olsa, evvelki baskılara göre ba'zı farklar düştü.
Ve ikinci nokta: Şu 3. Baskı Mesnevî'yi, daha kolay anlaşılması, çabuk derk edilmesi vs. gibi edebiyat denilen şeyler noktasından birkaç defa dikkatle okudum. Haliyle yeni yeni ba'zı düzeltmeler uygulandı. Elbette ilk baskılara nazaran ba'zı ufak tefek farkların göze çarpması olacaktır. Bu husus ve mevzu' ise, baskılan tekrarlanan tüm kitaplarda da uygulanır biliyorum.

TENBİH:
Mesnevî-i Nuriye ismi, Türkçe tercümesine her halde Hz. Ustâd tarafından konulmuştur.
Arapça ismi her ne kadar "El-Mesnevîyy-ül 'Arabiyy-ün Nûrî"dir. İsim, ism-i müzekker olduğundan, Mesnevî'den sonra (Nuriye) değil, (Nûrî) gelmesi lâzımdır. Fakat bu sıfat Türkçe telaffuzunda ağır ve nâmüsta'mel bir sıfat olduğu gibi; "El-Mesnevîyy-ül 'Arabî li-r Resâil-in Nuriye" ya'nî, "Nur Risalelerinin 'Arabî Mesnevisi" ma'nâsında dahi olduğu için, "Risâle"nin müfredi veya Risalelerin cem'i için sıfat olarak Nuriye gelmesi lâzım olduğundan "Mesnevî-i Nuriye" ismi tam yerindedir.

-Mütercim-

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat