“Bak, arkadaşım!” der Şeyh Efendi. “Hakikaten sorunlarına bir çözüm arıyorsan bana iyi bak ve dikkatlice dinle. Bana bu evrende bir şey göster. En bütününden tut en küçük tohu-muna kadar halvete girmeden açmış, tüm potansiyelinin ve hakikatinin farkına varmış bir şey...
Bu mevzuyu düşün ve önce kendinden başla. Annenin karnında dokuz ay on gün halvetteydin. Binaenaleyh, öyle tüm bir şekilde şekillendin ve belirdin. Misal; bir tavuk, yumurtasının içinde üç hafta halvet yapmadan yumurtasından çıkmaz ve tavuk olarak belirmez. Sonra tahıla bak. Misal; mısır ve buğday. Toprağın altında halvet yapmadan gelişip filizlenmez. Metaller madende halvetteydi ta ki biz çıkarana dek. Çiçekler ve meyveler de açana, ortaya çıkana kadar ağaçta halvettedir. Tüm bu kainat halvetteydi ta ki Allah ﷻ halvetten varlığa çağırana kadar. Durum böyle iken hakikati tatmak istediğini, gerçeklerin arayışı içinde olduğunu, hakikatin özünü iç dünyandan almayı, halvete girmeden nasıl iddia edersin? Bu gibi beklentiler içinde olmak tıpkı toprağa tohum ekmeden tam yetişmiş bir mısır başağı bulmayı beklemek gibidir. Bu zamana kadar gerçekleri kitapların sayfalarında aradın, hakikatleri halvet olmadan öğrenmeye çalıştın ve doğal olarak kalbin boş kaldı.
Sonra Şeyh Şerafeddin, o âlimin üç ay sürecek bir halvete girmesini ister. Bu hüsran içinde adam, sadece üç ay içerisinde artık tamamen farklı bir adamdır. Artık o, Peygamber Efendimiz'i ﷺ uyanık vaziyette, canlı görme şerefine erişenlerden olmuştur.
“Bak, arkadaşım!” der Şeyh Efendi. “Hakikaten sorunlarına bir çözüm arıyorsan bana iyi bak ve dikkatlice dinle. Bana bu evrende bir şey göster. En bütününden tut en küçük tohu-muna kadar halvete girmeden açmış, tüm potansiyelinin ve hakikatinin farkına varmış bir şey...
Bu mevzuyu düşün ve önce kendinden başla. Annenin karnında dokuz ay on gün halvetteydin. Binaenaleyh, öyle tüm bir şekilde şekillendin ve belirdin. Misal; bir tavuk, yumurtasının içinde üç hafta halvet yapmadan yumurtasından çıkmaz ve tavuk olarak belirmez. Sonra tahıla bak. Misal; mısır ve buğday. Toprağın altında halvet yapmadan gelişip filizlenmez. Metaller madende halvetteydi ta ki biz çıkarana dek. Çiçekler ve meyveler de açana, ortaya çıkana kadar ağaçta halvettedir. Tüm bu kainat halvetteydi ta ki Allah ﷻ halvetten varlığa çağırana kadar. Durum böyle iken hakikati tatmak istediğini, gerçeklerin arayışı içinde olduğunu, hakikatin özünü iç dünyandan almayı, halvete girmeden nasıl iddia edersin? Bu gibi beklentiler içinde olmak tıpkı toprağa tohum ekmeden tam yetişmiş bir mısır başağı bulmayı beklemek gibidir. Bu zamana kadar gerçekleri kitapların sayfalarında aradın, hakikatleri halvet olmadan öğrenmeye çalıştın ve doğal olarak kalbin boş kaldı.
Sonra Şeyh Şerafeddin, o âlimin üç ay sürecek bir halvete girmesini ister. Bu hüsran içinde adam, sadece üç ay içerisinde artık tamamen farklı bir adamdır. Artık o, Peygamber Efendimiz'i ﷺ uyanık vaziyette, canlı görme şerefine erişenlerden olmuştur.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 70,00 | 70,00 |