Büyük adamlar, tarihin keskin düşüşleri veya büyük sıçrayışları esnasında ortaya çıkarlar. Mehmed gibi şahsiyetlerin hüday-i nabit olması düşünülemez. Büyük adamı doğuran cemiyete, sosyal kaliteye, iktisadi faktörlere, siyasi şartlara; zorluklar içerisinde pişerek, olgunlaşarak öne çıkan toplumsal elitlere ve evet, en çok da soy silsilesinin halkalarına dikkatle bakmak lazımdır…
‘Büyüklüğü karşısında kılıcına hükümdarların boyun eğdiği Fatih, ancak bir alimin elini öpmek için eğilirdi ve hocasının kendisini yalnız “Mehmed” diye çağırmasını isterdi…
Alimler padişahın huzurunda oturabiliyorken, devlet adamları böyle bir imtiyaza sahip bulunmuyorlardı. Hatta Molla Akşemseddin, Fatih yanına geldiği zaman ayağa bile kalkmaz, istifini dahi bozmazdı...
Fatih Sultan Mehmed fethin daha ilk günü, yeni Kızılema’sını şöyle ilan edecekti: Şu parlak zafere nailiyetimden dolayı Allah’a hamdediyorum. Fakat şuna da dua ediyorum ki; Cenab-ı Hakk Hristiyanlığın merkezi olan eski Roma’yı da fethetmeyi bana nasip etsin. İşte o zaman ölürsem de mesud olacağım…
Georgius Phrantzes, Fatih Sultan Mehmed’e hitaben; Kimse şüphe edemez ki sen Roma İmparatorusun. İmparatorluğun taht şehrini hukuken elinde tutan kimse imparator ve Roma İmparatorluğu’nun taht şehri de İstanbul’dur… Şu halde sen Romalıların meşru imparatorusun. Romalıların imparatoru olan zat ise bütün arzın imparatorudur.” diyordu… İstanbul köpek cinsiyle de fetihle birlikte tanışmıştı. Rumların Konstantinopol’e sokmadığı bu insan dostu mahluklar Fatih’in ordusuyla birlikte İstanbul’a merhaba dediler. Giriş o giriş oldu. İstanbul’un yeni sahiplerinden öyle güzel bir muamele gördüler ki kısa sürede nüfusları ciddi oranda arttı. Bundan asla rahatsız olmayan İstanbullular onların bakımı için vakıflar bile kurdular…
Maliyeye bakan vezirleri, medreselere ayrılan bütçenin devasalığı üzerine Fatih Sultan Mehmed’e; “Efendim çok para harcıyorsunuz. Oysa bunların ancak yüzde onu iyi bir şekilde yetişebilir; dediklerinde onlara şu karşılığı vermişti; “Yüzde on mu? Fevkalade! Halbuki yüzde bir için bile ben bu harcamaları yaparım. Yüzde on olursa aliyyu’l ala olur.
Büyük adamlar, tarihin keskin düşüşleri veya büyük sıçrayışları esnasında ortaya çıkarlar. Mehmed gibi şahsiyetlerin hüday-i nabit olması düşünülemez. Büyük adamı doğuran cemiyete, sosyal kaliteye, iktisadi faktörlere, siyasi şartlara; zorluklar içerisinde pişerek, olgunlaşarak öne çıkan toplumsal elitlere ve evet, en çok da soy silsilesinin halkalarına dikkatle bakmak lazımdır…
‘Büyüklüğü karşısında kılıcına hükümdarların boyun eğdiği Fatih, ancak bir alimin elini öpmek için eğilirdi ve hocasının kendisini yalnız “Mehmed” diye çağırmasını isterdi…
Alimler padişahın huzurunda oturabiliyorken, devlet adamları böyle bir imtiyaza sahip bulunmuyorlardı. Hatta Molla Akşemseddin, Fatih yanına geldiği zaman ayağa bile kalkmaz, istifini dahi bozmazdı...
Fatih Sultan Mehmed fethin daha ilk günü, yeni Kızılema’sını şöyle ilan edecekti: Şu parlak zafere nailiyetimden dolayı Allah’a hamdediyorum. Fakat şuna da dua ediyorum ki; Cenab-ı Hakk Hristiyanlığın merkezi olan eski Roma’yı da fethetmeyi bana nasip etsin. İşte o zaman ölürsem de mesud olacağım…
Georgius Phrantzes, Fatih Sultan Mehmed’e hitaben; Kimse şüphe edemez ki sen Roma İmparatorusun. İmparatorluğun taht şehrini hukuken elinde tutan kimse imparator ve Roma İmparatorluğu’nun taht şehri de İstanbul’dur… Şu halde sen Romalıların meşru imparatorusun. Romalıların imparatoru olan zat ise bütün arzın imparatorudur.” diyordu… İstanbul köpek cinsiyle de fetihle birlikte tanışmıştı. Rumların Konstantinopol’e sokmadığı bu insan dostu mahluklar Fatih’in ordusuyla birlikte İstanbul’a merhaba dediler. Giriş o giriş oldu. İstanbul’un yeni sahiplerinden öyle güzel bir muamele gördüler ki kısa sürede nüfusları ciddi oranda arttı. Bundan asla rahatsız olmayan İstanbullular onların bakımı için vakıflar bile kurdular…
Maliyeye bakan vezirleri, medreselere ayrılan bütçenin devasalığı üzerine Fatih Sultan Mehmed’e; “Efendim çok para harcıyorsunuz. Oysa bunların ancak yüzde onu iyi bir şekilde yetişebilir; dediklerinde onlara şu karşılığı vermişti; “Yüzde on mu? Fevkalade! Halbuki yüzde bir için bile ben bu harcamaları yaparım. Yüzde on olursa aliyyu’l ala olur.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 252,00 | 252,00 |