‘‘Trombadori, İtalyan Komünist Partisi'nin günlük gazetesi olan L'Unità için çalışıyordu. Foucault'nun komünist partilerden, özellikle Fransız Komünist Partisi'nden hazzetmediği bilinir; onu partili komünist bir entelektüelle ciddi bir tartışma yaparken görmek, alışılmış bir durum değildir. Buradaki mülakatlarda, ikisinde de zaman zaman kimi kuşkular belirse de, tartışmanın havası karşılıklı saygıya dayalıdır. Öteden beri birçok yazar, Foucault'nun Marksizm'le ilişkisini incelemeye yeltenmiştir; bu söyleşiler, bu konudaki çabalara ışık tutuyor. Burada, iki karşıt duruşun güçlü ve zayıf yanlarını apaçık görebiliriz: Bir tarafın, yerel taktikler kadar küresel stratejiler de üreten siyasal kitle örgütü aracılığıyla devrimci bir programı öne çıkarma arzusuna karşılık olarak diğer taraf, iktidar ilişkilerinin önceki analizlerine ve onların gerektirdiği stratejilere dair radikal bir kuşkuculuğu sürdürme arzusuyla karşılık verir. Aslında Foucault'nun meydan okuduğu şey, siyasal temsil kavramının ta kendisidir. Entelektüelin rolü ile ilgili olarak, burada ve başka yerlerde –örneğin, Deleuze ile yaptığı ünlü söyleşide– dile getirdiği düşünceler, üzerinde durulmayı hak ediyor; bu kitapta yer alan diyaloglardaki tıkanıklık, solun 1980'lerin sonunda Batı'da yüz yüze kaldığı, 80'li yılların son aylarında Doğu Avrupa'da komünizmin genel olarak çöküşüyle nihayet farkına varılan siyasal tıkanıklığın belirtisi gibi gözüküyor.''
– R.J. Goldstein
1984'teki ölümünden üç yıl önce gerçekleştirilen bu söyleşi dizisi, Foucault'nun büyük tartışmalara yol açan düşüncelerine dair doğrudan bir kaynak. Düşüncelerini sormakla kalmayıp sorgulayan bir muhatapla gerçekleşen bu sert söyleşide Foucault, sol siyasetin kendi içindeki ideolojik ve siyasal tıkanıklığa ve Marksizm'e dair güncel analizler yapıyor. Marx'tan Sonra, yayımlanmış en uzun Foucault söyleşisi olma özelliğini de taşıyor.
‘‘Trombadori, İtalyan Komünist Partisi'nin günlük gazetesi olan L'Unità için çalışıyordu. Foucault'nun komünist partilerden, özellikle Fransız Komünist Partisi'nden hazzetmediği bilinir; onu partili komünist bir entelektüelle ciddi bir tartışma yaparken görmek, alışılmış bir durum değildir. Buradaki mülakatlarda, ikisinde de zaman zaman kimi kuşkular belirse de, tartışmanın havası karşılıklı saygıya dayalıdır. Öteden beri birçok yazar, Foucault'nun Marksizm'le ilişkisini incelemeye yeltenmiştir; bu söyleşiler, bu konudaki çabalara ışık tutuyor. Burada, iki karşıt duruşun güçlü ve zayıf yanlarını apaçık görebiliriz: Bir tarafın, yerel taktikler kadar küresel stratejiler de üreten siyasal kitle örgütü aracılığıyla devrimci bir programı öne çıkarma arzusuna karşılık olarak diğer taraf, iktidar ilişkilerinin önceki analizlerine ve onların gerektirdiği stratejilere dair radikal bir kuşkuculuğu sürdürme arzusuyla karşılık verir. Aslında Foucault'nun meydan okuduğu şey, siyasal temsil kavramının ta kendisidir. Entelektüelin rolü ile ilgili olarak, burada ve başka yerlerde –örneğin, Deleuze ile yaptığı ünlü söyleşide– dile getirdiği düşünceler, üzerinde durulmayı hak ediyor; bu kitapta yer alan diyaloglardaki tıkanıklık, solun 1980'lerin sonunda Batı'da yüz yüze kaldığı, 80'li yılların son aylarında Doğu Avrupa'da komünizmin genel olarak çöküşüyle nihayet farkına varılan siyasal tıkanıklığın belirtisi gibi gözüküyor.''
– R.J. Goldstein
1984'teki ölümünden üç yıl önce gerçekleştirilen bu söyleşi dizisi, Foucault'nun büyük tartışmalara yol açan düşüncelerine dair doğrudan bir kaynak. Düşüncelerini sormakla kalmayıp sorgulayan bir muhatapla gerçekleşen bu sert söyleşide Foucault, sol siyasetin kendi içindeki ideolojik ve siyasal tıkanıklığa ve Marksizm'e dair güncel analizler yapıyor. Marx'tan Sonra, yayımlanmış en uzun Foucault söyleşisi olma özelliğini de taşıyor.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 91,50 | 91,50 |