Kendi sözüyle kendini yara bere içinde bırakan, bir mürşit gibi konuşmasına rağmen hiçbir mürit istemeyen, kendisine inanmaya yeltenenleri horgörerek uzaklaştıran bir düşünürle hesaplaşmak zordur. Tüm değerlerin tepetaklak yuvarlanıp çöktüğü bir çağda yeni Tanrı taklitleri icat etmeye koyulan "hınç insanı"na, uğrunda ateşlerden geçtiği büyük öğretilerin kendisinin yeni köleliğinin müjdesi olduğunu acımasız bir kahkahayla bildiren bir felsefeciye sempati duymak zordur. Cesaretin insanın tarih-öncesinde kaldığını bildirerek, iki bin yıldır yaratılmış tüm değerlerin nihilist ve ödlek dürtülerden türediğini haykıran ve yaşanılası tek hayatın "kahramanca" ve bunun da "kahramanlara yaraşır" olduğunu savunan birini, Nietzsche'yi, "deli" ve "faşist" diye damgalamak ise kolaydır. Keith Ansell-Pearson, "Kusursuz Nihilist" adlı kitabında, Nietzsche'yi yıkarak, bozarak yeniden okumayı deniyor. Üstelik Nietzsche'nin horgördüğü "felsefe hocası" edalarından uzak durmaya gayret ederek yapıyor bunu. "Güç istemi"nden "ebedi dönüş"e, "üstinsan"dan "hınç" ahlakına dek Nietzsche'nin felsefesinin temel kavramlarını tartışırken, politik düşüncesinin önemli katmanlarını ayrıştırıyor. Zamanında, milliyetçiliğin kültür-karşıtı hastalığın en tipik yarısı olduğunu düşünen, tüm ırkçı politikaları reddeden, Yahudi düşmanı Alman politikacılara veryansın eden bir kişinin faşist düşünceye dahil edilmesinin barındırdığı riyayı büyük bir açıklıkla sergiliyor. Nietzsche'nin liberalizm ve sosyalizmi, büyük bir dekadansın yek diğerini aratmayan birer değişkesi olarak görmesinin gerekçelerini tartışmaya açıyor. Rorty ve Connolly örneklerinde, çağdaş liberal ve radikal düşüncelerin Nietzsche'yi sahiplenme çabalarındaki sorunları deşerken, kadın düşmanı bilinen bir filozofta Irigaray ve Cixous gibi feministlerin ne bulduklarını araştırıyor. Kısacası, "evet ve hayırın ötesinde" okumaya çalışıyor Nietzsche'yi. Ve bu okuma esnasında, dünyanın döndüğünü bir kez daha hissediyoruz, tıpkı onun tarihi ettiği gibi: "Yeni gürültüler yaratanların değil, yeni değerler yaratanların etrafında döner dünya; ama sessizce döner." Çukurda debelenmenin çıkarttığı gürültüden bıktıysanız, okuyanı gülmek zorunda bırakan bir filozofun politik düşüncesinin ne menem bir şey olabileceğini merak ediyorsanız, Nietzsche'ye yaraşır bir çalışma üretmiş olan Ansell-Pearson sizi eli boş çevirmeyecektir, emin olunuz.
Kendi sözüyle kendini yara bere içinde bırakan, bir mürşit gibi konuşmasına rağmen hiçbir mürit istemeyen, kendisine inanmaya yeltenenleri horgörerek uzaklaştıran bir düşünürle hesaplaşmak zordur. Tüm değerlerin tepetaklak yuvarlanıp çöktüğü bir çağda yeni Tanrı taklitleri icat etmeye koyulan "hınç insanı"na, uğrunda ateşlerden geçtiği büyük öğretilerin kendisinin yeni köleliğinin müjdesi olduğunu acımasız bir kahkahayla bildiren bir felsefeciye sempati duymak zordur. Cesaretin insanın tarih-öncesinde kaldığını bildirerek, iki bin yıldır yaratılmış tüm değerlerin nihilist ve ödlek dürtülerden türediğini haykıran ve yaşanılası tek hayatın "kahramanca" ve bunun da "kahramanlara yaraşır" olduğunu savunan birini, Nietzsche'yi, "deli" ve "faşist" diye damgalamak ise kolaydır. Keith Ansell-Pearson, "Kusursuz Nihilist" adlı kitabında, Nietzsche'yi yıkarak, bozarak yeniden okumayı deniyor. Üstelik Nietzsche'nin horgördüğü "felsefe hocası" edalarından uzak durmaya gayret ederek yapıyor bunu. "Güç istemi"nden "ebedi dönüş"e, "üstinsan"dan "hınç" ahlakına dek Nietzsche'nin felsefesinin temel kavramlarını tartışırken, politik düşüncesinin önemli katmanlarını ayrıştırıyor. Zamanında, milliyetçiliğin kültür-karşıtı hastalığın en tipik yarısı olduğunu düşünen, tüm ırkçı politikaları reddeden, Yahudi düşmanı Alman politikacılara veryansın eden bir kişinin faşist düşünceye dahil edilmesinin barındırdığı riyayı büyük bir açıklıkla sergiliyor. Nietzsche'nin liberalizm ve sosyalizmi, büyük bir dekadansın yek diğerini aratmayan birer değişkesi olarak görmesinin gerekçelerini tartışmaya açıyor. Rorty ve Connolly örneklerinde, çağdaş liberal ve radikal düşüncelerin Nietzsche'yi sahiplenme çabalarındaki sorunları deşerken, kadın düşmanı bilinen bir filozofta Irigaray ve Cixous gibi feministlerin ne bulduklarını araştırıyor. Kısacası, "evet ve hayırın ötesinde" okumaya çalışıyor Nietzsche'yi. Ve bu okuma esnasında, dünyanın döndüğünü bir kez daha hissediyoruz, tıpkı onun tarihi ettiği gibi: "Yeni gürültüler yaratanların değil, yeni değerler yaratanların etrafında döner dünya; ama sessizce döner." Çukurda debelenmenin çıkarttığı gürültüden bıktıysanız, okuyanı gülmek zorunda bırakan bir filozofun politik düşüncesinin ne menem bir şey olabileceğini merak ediyorsanız, Nietzsche'ye yaraşır bir çalışma üretmiş olan Ansell-Pearson sizi eli boş çevirmeyecektir, emin olunuz.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 13,61 | 13,61 |