Kurumsal İbadet Mekanı Olarak Tapınaklar ve Kiliseler

Stok Kodu:
9786253920265
Boyut:
15x21
Sayfa Sayısı:
115
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024-03
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%15 indirimli
150,00TL
127,50TL
9786253920265
792325
Kurumsal İbadet Mekanı Olarak Tapınaklar ve Kiliseler
Kurumsal İbadet Mekanı Olarak Tapınaklar ve Kiliseler
127.50

İnsanoğlunun her daim içerisinde olan inanma olgusu kurumları ve mimarîyi etkilemiştir. İlk başlarda ibadet mekanı olarak, mağaralar, kayalıklar, açık hava tapınakları karşımıza çıkarken yerleşik hayata geçilmesiyle birlikte insanoğlu toprağa bağlanmış ve uygarlık tarihindeki ilk anıtsal yapılar olan tapınakları inşa etmeye başlamıştır. Uygarlık tarihi boyunca hem tapınaklar hem de kiliseler ibadet mekanı olmanın yanı sıra eğitim-öğretim faaliyetlerini yürüten, artı ürünleri depolayan, toprağın dolayısıyla en önemli zenginliğin kaynağı olan kurumlar olmuştur. Hem tapınak hem de kilise örgütlü, teşkilatlı hiyerarşik bir yapılanması olan kurumlardır. Salt ibadet mekanı değillerdir, kurumsallaşmış yapılardır. Bu sebepten, ibadet mekanı olmaları dışında camiler ile bir benzerlikleri yoktur. Çünkü hem tapınakta hem de kiliselerde görev yapan, bu kurumları yöneten ruhban sınıfının İslam dininde karşılığı yoktur. İslamiyet’in diğer dinlerden en ayırt edici özelliği kutsal, ayrıcalıklı görülen ruhban sınıfının mevcut olmayışıdır. Bu sebepten, uygarlık tarihinde “Kurumsal İbadet Mekanı” denildiğinde, birbirinden oldukça etkilenen adeta birbirinin devamı olan tapınaklar ve kiliseler akla gelmelidir. Bu çalışmada; Mezopotamya uygarlıklarından başlayarak Roma ve Bizans’a değin Doğu’da ve Batı’da tapınakların ve kiliselerin idarî-mimarî olarak gelişimi gözler önüne serilmeye çalışılmış, her iki yapının da uygarlık tarihinde toplumsal sınıfların oluşumu ve üretim-tüketim ilişkilerindeki rolüne değinilmiştir.

İnsanoğlunun her daim içerisinde olan inanma olgusu kurumları ve mimarîyi etkilemiştir. İlk başlarda ibadet mekanı olarak, mağaralar, kayalıklar, açık hava tapınakları karşımıza çıkarken yerleşik hayata geçilmesiyle birlikte insanoğlu toprağa bağlanmış ve uygarlık tarihindeki ilk anıtsal yapılar olan tapınakları inşa etmeye başlamıştır. Uygarlık tarihi boyunca hem tapınaklar hem de kiliseler ibadet mekanı olmanın yanı sıra eğitim-öğretim faaliyetlerini yürüten, artı ürünleri depolayan, toprağın dolayısıyla en önemli zenginliğin kaynağı olan kurumlar olmuştur. Hem tapınak hem de kilise örgütlü, teşkilatlı hiyerarşik bir yapılanması olan kurumlardır. Salt ibadet mekanı değillerdir, kurumsallaşmış yapılardır. Bu sebepten, ibadet mekanı olmaları dışında camiler ile bir benzerlikleri yoktur. Çünkü hem tapınakta hem de kiliselerde görev yapan, bu kurumları yöneten ruhban sınıfının İslam dininde karşılığı yoktur. İslamiyet’in diğer dinlerden en ayırt edici özelliği kutsal, ayrıcalıklı görülen ruhban sınıfının mevcut olmayışıdır. Bu sebepten, uygarlık tarihinde “Kurumsal İbadet Mekanı” denildiğinde, birbirinden oldukça etkilenen adeta birbirinin devamı olan tapınaklar ve kiliseler akla gelmelidir. Bu çalışmada; Mezopotamya uygarlıklarından başlayarak Roma ve Bizans’a değin Doğu’da ve Batı’da tapınakların ve kiliselerin idarî-mimarî olarak gelişimi gözler önüne serilmeye çalışılmış, her iki yapının da uygarlık tarihinde toplumsal sınıfların oluşumu ve üretim-tüketim ilişkilerindeki rolüne değinilmiştir.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat