Arka kapağın kısıtlı alanında size İbrahim peygamberin oğlu, Tanrı tarafından vahiy edilmemiş ama monarşinin ve nepotizmin ilkeleri içerisinde babadan oğula geçen İshak peygamber hakkında bir şeyler söylemek geldi içimden. Hepimizin malumu olan hikâyede; babası tarafından dağa kaldırılarak elindeki bıçak suretiyle kurban edilme niyetindeyken gökten, tanrı tarafından indirilen mucizevi koyun ile kendisinin hayatını esirgemiş ve bağışlamıştır. Bu hikâyenin, bana göre asıl mucizesi İshak’ın dirayetli ve sarsılmaz psikolojisidir. Babasının peygamberlik mirasını alarak davasına hizmet etmekten asla yılmamıştır. Bu eylemin günümüzde herhangi bir baba oğul arasında geçmesi imkânsızdır ya da geçiyorsa bile sonunun peygamberliğe varamayacağı aşikârdır. Çünkü bırakın bir çocuğu, babası tarafından dağa kaldırıldığı esnada gökten koyunun inmesiyle bağışlanması karşısında vereceği tepkiyi ve yaşayacağı travmayı, artık çocuklara en ufak bir ses yükseltilmesinde bile ailesi tarafından sevilmediği konusunda buhran girdabına yakalanıp uzun yıllar ruhunun dehlizlerinde kara bir leke olarak kalan hassas bir jenerasyona sahibiz. Bu çıtkırıldım mizaçlı jenerasyonun peygamber çıkaramamasının yegâne sebebi dandik dertler karşısındaki metanetsizlik. Üstelik İshak’ın zamanında destek alacağı bir pedagog, psikolojik danışman falan da yoktu. Şimdiki neslin başına, İshak’ın yaşadıkları gelse; o pedagog senin, bu psikolog benim, şu psikiyatri kimin gezer dururlardı. Yani, hepimiz hayatımızın belirli dönemlerinde bir şeylerin kurbanı olabiliyoruz. Önemli olan bir şeylerin kurbanı olmuş olmak değil, mangal üstü pirzola olmamak. Pardon o değil. Kurban psikolojisine yenilmeyip, bu ruh hâlinden kurtulabilmek.
Kapağın önünde ve arkasında bir sürü koyuna maruz kaldığınız için kitabın içeriğinin de koyunlardan geçilmediğini düşünmeniz mümkündür. Fakat hikâyede bir tane bile koyun yok. Metafor olarak koyunlar var. Hikâyenin içerik bilgisi ile ilgili ellerin bomboş, yüreğinde bir sızı, ateşe atılmış bir demir gibi kor hâlâ sevgili okur…
Arka kapağın kısıtlı alanında size İbrahim peygamberin oğlu, Tanrı tarafından vahiy edilmemiş ama monarşinin ve nepotizmin ilkeleri içerisinde babadan oğula geçen İshak peygamber hakkında bir şeyler söylemek geldi içimden. Hepimizin malumu olan hikâyede; babası tarafından dağa kaldırılarak elindeki bıçak suretiyle kurban edilme niyetindeyken gökten, tanrı tarafından indirilen mucizevi koyun ile kendisinin hayatını esirgemiş ve bağışlamıştır. Bu hikâyenin, bana göre asıl mucizesi İshak’ın dirayetli ve sarsılmaz psikolojisidir. Babasının peygamberlik mirasını alarak davasına hizmet etmekten asla yılmamıştır. Bu eylemin günümüzde herhangi bir baba oğul arasında geçmesi imkânsızdır ya da geçiyorsa bile sonunun peygamberliğe varamayacağı aşikârdır. Çünkü bırakın bir çocuğu, babası tarafından dağa kaldırıldığı esnada gökten koyunun inmesiyle bağışlanması karşısında vereceği tepkiyi ve yaşayacağı travmayı, artık çocuklara en ufak bir ses yükseltilmesinde bile ailesi tarafından sevilmediği konusunda buhran girdabına yakalanıp uzun yıllar ruhunun dehlizlerinde kara bir leke olarak kalan hassas bir jenerasyona sahibiz. Bu çıtkırıldım mizaçlı jenerasyonun peygamber çıkaramamasının yegâne sebebi dandik dertler karşısındaki metanetsizlik. Üstelik İshak’ın zamanında destek alacağı bir pedagog, psikolojik danışman falan da yoktu. Şimdiki neslin başına, İshak’ın yaşadıkları gelse; o pedagog senin, bu psikolog benim, şu psikiyatri kimin gezer dururlardı. Yani, hepimiz hayatımızın belirli dönemlerinde bir şeylerin kurbanı olabiliyoruz. Önemli olan bir şeylerin kurbanı olmuş olmak değil, mangal üstü pirzola olmamak. Pardon o değil. Kurban psikolojisine yenilmeyip, bu ruh hâlinden kurtulabilmek.
Kapağın önünde ve arkasında bir sürü koyuna maruz kaldığınız için kitabın içeriğinin de koyunlardan geçilmediğini düşünmeniz mümkündür. Fakat hikâyede bir tane bile koyun yok. Metafor olarak koyunlar var. Hikâyenin içerik bilgisi ile ilgili ellerin bomboş, yüreğinde bir sızı, ateşe atılmış bir demir gibi kor hâlâ sevgili okur…