Yunan tarihçi Ksenophon tarafından M.Ö. 360’lı yıllarda yazılan ANABASIS (Onbinlerin Dönüşü) kitabına ait Türkçe 8 ve İngilizce 2 tercümenin tamamını okuduğumuzda, örneğin Thomas CLARK tarafından 1859’da yapılmış İngilizce tercümesinde (https://archive.org/details/anabasisofxenoph00xenoiala/page/n6), SADECE Kerasus (Giresun) ve sakinleri Mossynoeci’ler hakkında verilen şu bilgiler dikkat çekidir: «Her biri ayrı kaleler içindeki kasabalar, birbirinden yaklaşık seksen stadion, bazıları daha fazla, bazıları daha az uzaklıktaydı; ülke çok sayıda yüksek dağ ve vadi içerdiği için (ulaşımın zorlaştığı bu yerlerde), yüksek sesle seslenen insanlar, bir kaleden diğer kaleye birbirlerini işitebiliyordu (seslerini ulaştırabiliyordu).» Evet, M.Ö. 400’lü yıllarda da tıpkı bugünkü gibi çok derin vadilerden oluşmuş engebeli ve çok kesif bitki örtüsüyle kaplı, üstelik bir de o dönemin şartlarında birbirlerinden yaklaşık 80 station [1 station 180 m, 80 station (80 x 180)], yani 14,4 km uzaklıktaki yerleşim yerlerinde yaşayan insanların, yürüyerek yakınlaşıp konuşmak yerine, bulundukları yerden ayrılmadan çok yüksek sesler çıkararak anlaşmayı tercih etmeleri, çok mantıklı ve inanıyoruz ki, ANABASIS’te verilen bilgi kesinlikle doğrudur. Ancak hemen belirtmek zorundayız ki, bağırarak veya çığlık atarak çıkarılan sesler, belirtilen bu denli uzak mesafelere kesinlikle ulaşamaz. Çünkü Fransa’da yapılan araştırmada bağırma sesinin kuş uçuşu en fazla 200 metre, ıslık sesinin 700 m uzaklıktan duyulabildiği belirlenmiştir. Bu bilgi kapsamında rahatlıkla söyleyebiliriz ki, insanların hiç alet kullanmadan çıkarabildikleri en yüksek ses, bugün hâlâ ıslık sesi ise, Giresun’un M.Ö. 400’lü yıllardaki sakinleri Mossynoeci’lerin kaleler arası iletişimde kullandıkları yüksek ses, kesinlikle ıslık sesiydi ve “Giresunlular, ıslıkla iletişimi, günümüzden en az 2500 yıl önce keşfetmişlerdi.” Musa Genç – Alaaddin Yanardağ
Yunan tarihçi Ksenophon tarafından M.Ö. 360’lı yıllarda yazılan ANABASIS (Onbinlerin Dönüşü) kitabına ait Türkçe 8 ve İngilizce 2 tercümenin tamamını okuduğumuzda, örneğin Thomas CLARK tarafından 1859’da yapılmış İngilizce tercümesinde (https://archive.org/details/anabasisofxenoph00xenoiala/page/n6), SADECE Kerasus (Giresun) ve sakinleri Mossynoeci’ler hakkında verilen şu bilgiler dikkat çekidir: «Her biri ayrı kaleler içindeki kasabalar, birbirinden yaklaşık seksen stadion, bazıları daha fazla, bazıları daha az uzaklıktaydı; ülke çok sayıda yüksek dağ ve vadi içerdiği için (ulaşımın zorlaştığı bu yerlerde), yüksek sesle seslenen insanlar, bir kaleden diğer kaleye birbirlerini işitebiliyordu (seslerini ulaştırabiliyordu).» Evet, M.Ö. 400’lü yıllarda da tıpkı bugünkü gibi çok derin vadilerden oluşmuş engebeli ve çok kesif bitki örtüsüyle kaplı, üstelik bir de o dönemin şartlarında birbirlerinden yaklaşık 80 station [1 station 180 m, 80 station (80 x 180)], yani 14,4 km uzaklıktaki yerleşim yerlerinde yaşayan insanların, yürüyerek yakınlaşıp konuşmak yerine, bulundukları yerden ayrılmadan çok yüksek sesler çıkararak anlaşmayı tercih etmeleri, çok mantıklı ve inanıyoruz ki, ANABASIS’te verilen bilgi kesinlikle doğrudur. Ancak hemen belirtmek zorundayız ki, bağırarak veya çığlık atarak çıkarılan sesler, belirtilen bu denli uzak mesafelere kesinlikle ulaşamaz. Çünkü Fransa’da yapılan araştırmada bağırma sesinin kuş uçuşu en fazla 200 metre, ıslık sesinin 700 m uzaklıktan duyulabildiği belirlenmiştir. Bu bilgi kapsamında rahatlıkla söyleyebiliriz ki, insanların hiç alet kullanmadan çıkarabildikleri en yüksek ses, bugün hâlâ ıslık sesi ise, Giresun’un M.Ö. 400’lü yıllardaki sakinleri Mossynoeci’lerin kaleler arası iletişimde kullandıkları yüksek ses, kesinlikle ıslık sesiydi ve “Giresunlular, ıslıkla iletişimi, günümüzden en az 2500 yıl önce keşfetmişlerdi.” Musa Genç – Alaaddin Yanardağ
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 102,00 | 102,00 |