Gerçek devler, kalplerinin boyuyla ölçülür!
Çok ödüllü Fransız yazar Jo Hoestlandt, Türkçe’ye kazandırılan son romanında, çocuksu duyguların, kuşların, yaprak hışırtılarının dilinden konuşuyor. Ölüm gibi,
anlatılması zor bir konuyu bile şiirsel üslubu ve incelikli gözlem gücü sayesinde, çocukların duygu dünyalarını zedelemeyecek zarafette işleyen yazar, yaşamı yüceltiyor ve umudu elden bırakmıyor. Zengin dil kullanımı ve temalarıyla da dikkati çeken roman, doğanın kusursuz uyumunu ve döngüsünü hatırlatıyor. Başarılı illüstratör Thomas Baas’ın siyah-beyaz desenleriyle bezeli kitap, deneyimli çevirmen Azade Aslan’ın yetkin Türkçe’siyle her yaştan okuru etkileyecek güçte.
Louis’nin yaşamı, cambaz ayaklıklarının tepesinde, gökyüzüne yakın ilerlemekteydi. Hayran olduğu babasıyla birlikte, her sabah koyunları otlatmaya giderlerdi ve bu, Louis’yi en mutlu eden şeydi. Ama bir anda öyle şeyler oldu ki, annesiyle birlikte büyük kente taşınmak zorunda kaldılar. Artık, cambaz ayaklıklarının tepesinde değildi. Üstelik, sevdiklerinden de uzaktaydı. Louis, kent yaşamına ayak uydurabilecek, kendini yeniden gökyüzüne yakın hissedebilecek miydi?..
Gerçek devler, kalplerinin boyuyla ölçülür!
Çok ödüllü Fransız yazar Jo Hoestlandt, Türkçe’ye kazandırılan son romanında, çocuksu duyguların, kuşların, yaprak hışırtılarının dilinden konuşuyor. Ölüm gibi,
anlatılması zor bir konuyu bile şiirsel üslubu ve incelikli gözlem gücü sayesinde, çocukların duygu dünyalarını zedelemeyecek zarafette işleyen yazar, yaşamı yüceltiyor ve umudu elden bırakmıyor. Zengin dil kullanımı ve temalarıyla da dikkati çeken roman, doğanın kusursuz uyumunu ve döngüsünü hatırlatıyor. Başarılı illüstratör Thomas Baas’ın siyah-beyaz desenleriyle bezeli kitap, deneyimli çevirmen Azade Aslan’ın yetkin Türkçe’siyle her yaştan okuru etkileyecek güçte.
Louis’nin yaşamı, cambaz ayaklıklarının tepesinde, gökyüzüne yakın ilerlemekteydi. Hayran olduğu babasıyla birlikte, her sabah koyunları otlatmaya giderlerdi ve bu, Louis’yi en mutlu eden şeydi. Ama bir anda öyle şeyler oldu ki, annesiyle birlikte büyük kente taşınmak zorunda kaldılar. Artık, cambaz ayaklıklarının tepesinde değildi. Üstelik, sevdiklerinden de uzaktaydı. Louis, kent yaşamına ayak uydurabilecek, kendini yeniden gökyüzüne yakın hissedebilecek miydi?..